بسم الله الرحمن الرحيم
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُوا نِعْمَةَ اللَّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ "Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?" [İbrahim 28]
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
Yöneticilerin bizlere neler yaptıklarını görmüyor musunuz? Allah'ın bizlere bağışladığı kaynaklara, maddî güce, kerim ve asil bir ümmet gibi azim nimetlere rağmen, evet bu nimetlere rağmen bizler, özellikle hükümet tarafından marjinalleşmiş Belucistan eyaletinin başkenti Ketta'da olmak üzere ülkenin dört bir tarafında neredeyse günlük olarak bombalı saldırılara ve suikastlara maruz kalıyoruz. Dolayısıyla bizler, yüzlerce ölümüzü saydığımız ve binlerce yaralıların inilti ve çığlıklarını işittiğimiz bir sırada yöneticiler, kontrol noktalarında bizleri aşağılamak, iletişim ağlarını kesmek ve bozmak ve diğer adımlar yoluyla yaralarımızın üzerine tuz basmaktadırlar. Bununla birlikte hükümet, sanki hiçbir şey yapmamış gibi davranmakta ancak aslında hükümet, sadece insanların güvenliğini sağlamada başarısız kalmamakta, dahası insanların sefaletinin, çekmiş oldukları acıların, öldürülmelerinin ve yaralanmalarının bizzat nedeni de bizzat hükümettir.
Yöneticilerin, ülkenin dört bir tarafında Müslümanları öldürmek için koordinasyon kurmada efendileri Amerika ile nasıl da gizli anlaşma yaptıklarını görmüyor musunuz? Siyasî ve askerî liderliklerdeki hainler, bu hainlerin kimliği belirsiz birimleri ve paralı baltacıları yoluyla Raymond Davis şebekesi gibi Amerikalı teröristleri nasıl da desteklediklerini görmüyor musunuz? Bundan dolayı bizleri kontrol noktalarında durdurdukları bir sırada Amerikalı teröristlerin siyah pencereleri olan ve sahte plakalar taşıyan SUV tipi otomobilleri, bu yöneticilerin emriyle bu notalardan durdurulmaksızın geçmektedirler. Yine ülke halkının otomobilleri bir bir kontrol edilirken bu yöneticiler, Amerikalılar için kontrol etmeyi bırak hiçbir Pakistanlı yetkilinin dokunmasına bile izin verilmeyen kapalı konteynırlar içerisinde suç makineleri ithal etmeye hazırlanmaktadırlar. Ayrıca bu yöneticiler, tıbbî ve diğer olağanüstü hallerde çok gerekli olmasına rağmen insanların telefon görüşmelerini keserlerken Amerikalı teröristler ülkede ölüm ve kaos eylemleri düzenlemek için uydu ile çalışan telefonlarıyla başkentimizin sokaklarında ve hassas hava üslerinde dolaşmaya devam etmektedirler. Bunun yanı sıra kayaların ve toprağın altında bile güvenliğe özlem duyduğumuz bir sırada yöneticiler, lüks yerleri Amerikalı teröristlerin oturması için garantilemekte ve kelimenin tam anlamıyla bir kale haline gelsin diye dünyanın ikinci büyük Amerikan Büyükelçiliği'nin inşa edilmesine izin vermektedirler.
Bu yöneticilerin, çok büyük bir güce sahip olan İslam ülkesini sadece düşmanlarımızın çıkarları için nasıl da kanlı kuşatma altındaki bir ülkeye dönüştürdüğünü görmüyor musunuz? Müslümanlar arasında karışıklık ve korku oluşturmak için olan kaos, Amerika ile Hindistan devletinin İslam ülkeleri arasında tek nükleer güce sahip olan Pakistan'a zarar vermesine izin vermektedir. Zaten Amerika'nın sınırlı geri çekilme kisvesi altında bölgedeki kalıcı varlığı için hazırlanmaya çalıştığı bir sırada Afganistan'daki işgalci Amerikan güçlerinin bu kaostan faydalandığı da bilinmektedir. Aynı şekilde bu durum, Amerika'ya bağlı istihbaratların, askerî güçlerin ve ölüm şebekelerinin nüfuzunu garantilemek içindir. Ayrıca bu kaos, Hindistan devletinin işgal altındaki Keşmir'de, hatta Pakistan'da bize karşı hırslarını uygulaması için fırsatlar oluşturmaktadır. Nitekim Amerika'nın eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld tarafından "yaratıcı kaos" şeklinde nitelendirilen ibarenin gerçek anlamı işte budur. Dolayısıyla kaos, güvensizlik ve İslam ülkelerinin tahrip edilmesi, düşmanları için fırsatlar "oluşturmak" amacıyladır.
Bu yöneticiler ile efendileri nedeniyle ümmetin oyulmuş yaralarından oluk oluk kanların aktığı bir sırada bu ikiyüzlü yöneticiler, gerçek sorun bizzat bu yöneticiler ile onların sömürgeci kafir efendileri oldukları halde ordu yönetimi ve başbakanın yönetiminin hakimiyeti gibi "çözümler" üretmektedirler!
Bu mevcut sistemdeki yöneticinin şahsını göz ardı ederek Hilafet olmaksızın yaşamaya devam ettiğimiz sürece bu yöneticiler tarafından gerçekleşen bu tahribatları görmeye de devam edeceğiz. Dolayısıyla bu sistemin, sömürgeci bir sistem olmasından dolayı ülkemizdeki tahribatlara ve sadece halklarına hıyanet eden tahtlara tanık olmaya devam edeceğiz. Zira sadece Hilafet'in gölgesinde, bizim çilelerimizin gerçek nedeni olan Pakistan'daki sömürgeci varlığın sona ermesine tanık olabileceğiz. Dolayısıyla Konsoloslukları, Büyükelçilikleri ve tüm Amerikan üslerini kapatacak ve bunların tüm yetkililerini sınır dışı edecek olan bizzat Hilafet'tir. Yine düşman yabancı güçlerin yetkilileri ile olan tüm bağlantılara son verecek, dolayısıyla bir daha hareket etmeyecek bir şekilde onların ülkemizdeki kollarını koparacak olan da bizzat Hilafet'tir. Yine tüm İslam ülkelerini birleştirecek olmasının yanı sıra İslam ülkelerindeki altı milyonu aşkın silahlı kuvvetleri de birleştireceği gibi Müslümanları düşman kafirin şerrinden korumak için İslam ülkelerinde bulunan tüm kaynakları tek bir devlet altında birleştirecek olan da sadece Hilafet'tir. Aslında Hilafet, asırlardır Müslümanların ve gayrimüslimlerin canlarını ve mallarını koruyan bir kalkan olmuştur. Zira Tatarlara, Haçlılara, Romalılara ve Perslere üstün gelen bizzat Hilafet'tir. Hatta en zayıf bir haldeyken bile Hilafet, H. 21 Safer 1210 el-Muvafık M. 05 Haziran 1795'de, Amerika yıllık olarak devlete 642.000 dolar altın ve 12.000 Osmanlı altın lirası ödemek zorundadır şeklindeki metnin geçtiği anlaşmanın imzalanmasıyla Amerika'yı cizye ödemeye mecbur bırakmıştır. Nitekim Amerika'nın, kendi dili dışındaki bir dille yapmış olduğu tek anlaşma budur.
Canlarımızı, mallarımızı ve ırzlarımızı koruyacak olan da sadece Hilafet'tir. Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın emrini tatbik edecek olan da bizzat Hilafet'tir. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:
وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُّتَعَمِّداً فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِبَ اللّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيماً "Her kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içerisinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için azim bir azap hazırlamıştır." [en-Nisâ 93]
Dolayısıyla Müslümanlar arasında mezhep ya da ırk ya da dil temelinde bir ayırım yapmayacak olan da bizzat Hilafet'tir. Zira Allahu [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmaktadır:
هُوَ سَمَّاكُمْ الْمُسْلِمينَ "O sizi Müslümanlar olarak adlandırdı." [Hac 78]
Dolayısıyla Hilafet Devleti, mezhepçi bir devlet değil, bilakis tüm Müslümanların devletidir. Zira diline ya da ırkına ya da dinine bakmaksızın canları ve malları koruyacak olan bizzat Hilafet'tir. Nitekim Müslümanlar, asırlardır mezhepleri farklı olmasına rağmen biri diğerinin kanını mubah kılmaksızın yaşamışlardır. Dolayısıyla biri bize, on üç yüzyıl boyunca süren İslam tarihinde Şâfi olan birinin Hanefi olan kardeşinin kanını veya Hanefi olan birinin Caferî olan kardeşinin kanını mubah kıldığını gösteremez. Ancak bu çağdaş fitne, İslam ülkelerini işgal eden ve buralarda, ulusal, kavmiyetçi ve mezhepsel çatışmalar gibi İslam'la ilgisi olmayan çatışmaları körükleyen Batı'nın bir ürünüdür. Müslümanlara gelince; asırlar boyunca uyum içerisinde yaşamışlar ve birbirlerine saldırmaksızın ya da birbirlerinin kanını, malını ve ırzını mubah saymaksızın sadece mezhep olarak değil akideleri dahi farklı olan Nasrani, Yahudi, Mecusi ve Hindulardan olan zimmet ehline bile iyi davranmışlardır.
Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri İçerisindeki Muhlis Subaylar!
Omuzlarınıza ve başlarınıza çöreklenenlerin hıyanetini görmeniz yeterli değil midir? Nitekim Pakistan'daki gerçek gücün, Pakistan Silahlı Kuvvetleri'nin olduğu bir sır değildir. Dolayısıyla şayet işler kötüye giderse bundan ve bu kötü durumun devam etmesine izin verilmesinden sizler sorumlusunuz. O halde Müslümanların evlatlarından olduğunuzu ve yüz yıllarca İslam ile yönetilen bu bölgeyi miras olarak bırakanları sakın unutmayın. Zira göğüslerinizde var olan iman sayesinde askerî gücünüz gittikçe artmaktadır. Bundan dolayı Amerika, kendi ödlek askerleri yerine sizin gücünüze dayanmaktadır. Dolayısıyla sizlere korkuların üstesinden gelme imkanı veren ve sizlerden yapmanızı istediklerini yapmanızı sağlayan işte bu imandır. O halde nefsinizin, Keyâni, Zerdâri ve onların baltacılardan oluşan birimleri gibilerin sessiz kalmaları sayesinde eziyet üretenlerin yanında yer alan o kimselerin izinden yürümesine izin vermeyiniz. Zira Allahu [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmaktadır:
وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلاَ "Ve dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz bu liderlerimize ve büyüklerimize uyduk, onlar da bizi yoldan saptırdılar." [el-Ahzâb 67]
Şimdi, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'yı, Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'i ve müminleri razı etmenin tam zamanıdır ki bu da; muhlis subayların, otoriteyi kökünden söküp atmak, onu uyanık muhlis bir hizbe vermek, İslam ile yönetecek olan Hilafet Devleti'ni kurmak, İslam ülkelerini kurtarmak ve onları birleştirmek için sadık olmalarıdır. O halde şimdi ellerinizi, Hizb-ut Tahrir'in elleri üzerine koyun ve Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in öldüğünde annesine şöyle dediği: ليرقأ (لينقطع) دمعك، ويذهب حزنك، فإن ابنك أول من ضحك الله له واهتز له العرش "Gözyaşın dinsin ve hüznün bitsin. Zira oğlun, Allah'ın kendisine güldüğü ve kendisi için arşı salladığı ilk kişidir" [Taberî] Sa'd [Radıyallahu Anh] gibi Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e nusret vermek yoluyla Medine-i Münevvera'da İslam'ı ikame eden sizden önceki silah arkadaşlarınızı hatırlayın.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 13 Rabi’-ul Âhir 1434
M. Cumartesi, 23 Şubat 2013