Amerika, sanki kahramanvari bir eylemmiş gibi hala Afganistan'dan askerlerini geri çekmekten söz ediyor. 2009 yılının Aralık ayının başında, ABD Başkanı Barack Obama West Point Askeri Akademisinde askerlere hitaben yaptığı bir konuşmada şunları söyledi: "Askerlerimiz ülkelerine dönmeye başlayacaklar." Ancak ABD, çökmek üzere olan ekonomisinden milyarlarca dolar akıttığı, dünyanın gözünde silahlı kuvvetlerinin itibarının zedelendiği on iki yıl süren bir savaşı boşa yapmadı herhalde! Bu yüzden Amerika, bölgedeki nüfuzunu güvence altına almadan terk edecek değildir. ABD, tıpkı ilk etapta bölgeye saldırırken yaptığı gibi bölgedeki nüfuzunu kalıcı hale getirmek için Pakistan hükümetinin desteğine güveniyor. Silahlı kuvvetler yahut sivil ayrımı yapmadan şimdi de bir dizi bombalama ve suikast eylemlerine başvuruyor. Kadın, çocuk, yaşlı, Müslüman ve gayri Müslim, ibadethane ve pazar yeri arasında ayrım yapmadan saldırıyor. Böylece siyasi ve askeri liderlikteki ajanlarına "Bakın, bakın sonuçta bu bizim savaşımızdır" bahanesine olanak sağlıyor. Aldatma ve hile politikası, Amerikan savaşının bir özelliğidir. Kan ve ceset üzerine inşa edilmiş bir hile!

Olayları doğru biçimde takip eden kişi Amerika'nın her zaman savaşa destek kazanmak için şiddet dalgalarını istismar ettiğini görür. 2009'da Aralık ayının başında Obama şunu söyledi: "Burada aşırılığa karşı savaşın kendi savaşları olmadığını söyleyenler oldu... Karaçi'den İslamabad'a kadar Pakistan'da masum insanlar öldürüldü. Açıkça görülüyor ki aşırılar tarafından en çok tehdit edilen ve tehlikede olan Pakistan halkıdır." Daha sonra bombalama ve suikast olaylarının üzerinden yaklaşık üç yıl geçtikten sonra, 12.11 2012 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland: "Yani açıkçası, Pakistan halkının teröristlere karşı hükümetlerinin arkasında durması, bu, belki de bu korkunç trajediden çıkmak için bir umut ışığı olabileceğini" söyledi.

Sahih uyanıklığa sahip biri pazarlarımızı, evlerimizi, silahlı kuvvetlerimizi ve halkımızı hedef alan bu saldırıların her şekli ile ABD varlığını hedef almadığını açıkça görür. Çünkü şimdiye kadar ne bir CIA, FBI bürosu ne de İHA ve Blackwater gibi paramiliter güçlerin üssü ne de ABD büyükelçiliği ve konsolosluğu bu saldırılardan nasibini almış değildir.

Ayrıca basiret ve feraseti sahibi kişi ülkemizde Amerikan varlığından önce bu gibi yaygın yıkım ve tahribe maruz kalmadığımızı fark eder.  Hiçbir samimi Müslüman bu mücrim operasyonların arkasında Allah Subhânehu ve Teâlâ'ya inanan Müslümanın olduğunu hayal etmesi düşünülemez. Tüm Müslümanlar, Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözünü ezberden bilirler: وَمَن يَقْتُلْ مُؤْمِناً مُّتَعَمِّداً فَجَزَآؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِداً فِيهَا وَغَضِبَ ٱللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَاباً عَظِيماً  "Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır." ^{[Nisa 93]} Yine zimmi gayri Müslimlerin korunmasını emreden Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in şu sözünü de hıfz etmişlerdir: أَلا مَنْ قَتَلَ نَفْسًا مُعَاهِدًا لَهُ ذِمَّةُ اللَّهِ وَذِمَّةُ رَسُولِهِ فَقَدْ أَخْفَرَ بِذِمَّةِ اللَّهِ، فَلا يُرَحْ رَائِحَةَ الْجَنَّةِ، وَإِنَّ رِيحَهَا لَيُوجَدُ مِنْ مَسِيرَةِ سَبْعِينَ خَرِيفًا   "Allah'ın ahdine ve Rasûlü'nün zimmetine sahip olan bir canı öldüren kişi, Allah'ın zimmetini bozmuş olur ve cennetin kokusunu koklayamaz. Hâlbuki onun kokusu yetmiş yıllık mesafeden duyulur."

Amerika, Müşerref, Keyâni, Zerdari ve Navaz Şerif gibi bir avuç hain siyasi ve askeri liderlerin yardımı ile Pakistan içinde bombalama ve suikast eylemleri gerçekleştirmektedir. Amerikan ilk önce kapıları açtı, sonra da kapılarımızı devasa Amerikan askeri, paramiliter ve istihbarat şebekeleri yığınına sonuna kadar açık tuttu. Bu şebekelerin kaotik ortamlar oluşturmadaki pis rolü, Orta Amerika'dan Uzak Doğu'ya kadar tüm dünyada bilinmektedir. Suikast ve bombalama eylemleri düzenlemek, misyon ve görevleri arasındadır. Buna ek olarak samimi direnişin itibarını sarsmak amacıyla Amerikan'ın Afganistan işgaline karşı direnen silahlı gruplara sızmak için de ajanlar yetiştiriyor. Amerika, bu kötü ve terörist taktikleri sona erdirme niyetinde değildir. Amerika, 2014 yılından sonra da büyük bir askeri, istihbarat ve paramiliter gücü Pakistan ve Afganistan'da tutmak niyetindedir. Sadece bu da değil, aksine Afganistan'da diğer dokuz askeri üsleri ile birlikte İslamabad'da dünyanın ikinci en büyük ABD büyükelçiliğini inşa etmekle varlığını iyice genişletme arzusundadır. Bunun yanı sıra bölgemizde 120.000 Amerikan askeri ve personeli var. Böylece Amerika, Pakistan'daki savaşını terk etmiş değil. Çünkü bize, silahlı kuvvetlerime ve istihbaratımıza güvenmiyor. Kendini tamamen askeri ve siyasi liderlikteki ajan ve hainlere teslim etmiyor. Amerika, kalplerimizde güçlü İslami duyguların büyüklüğünün farkındadır. Bize yaptığı zulüm ve baskıdan dolayı kendisine karşı çok büyük bir kızgınlık ve kinimizin olduğunu biliyor. Tüm ümmetin Hilafet özlemi ve arzusu içerisinde olduğunun bilincindedir. Bu gerçek günün her saati onu Suriye'de, Pakistan'da ve çeşitli İslami beldelerde teyakkuz halinde tutuyor.  Bu nedenle Amerika, insanları aldatmak, baskı yapmak, en güçlü İslami beldelerin eşiğinde bulunan ülkede varlığını meşrulaştırmak ve genişletmek için bombalama eylemlerini kullanıyor.

Ey Pakistanlı Müslümanlar! Amerika ülkemizde olduğu sürece asla barış göremeyeceksiniz. Hain liderlerimiz, orayı burayı işaret ederek bizleri yanıltmaya ve kandırmaya devam edecekler. Asla kendisinden mustarip olduğumuz gerçek ve köklü nedene işaret etmeyecekler. Onun Amerikan varlığı olduğunu asla söylemeyecekler. Amerika'nın gönüllü olarak ülkemizi terk etmeyeceğini biliyoruz.  Yağma ve talana alışmış biri terk edebilir mi? Asla, bu yüzden zorla çıkarılmalıdır.  Tüm askeri üsler, konsolosluklar ve ona bağlı her kurum kovulmalıdır. Bize baskı yapmaktan, aşağılamaktan ancak tamamen kökünü kazıdığımız zaman vazgeçecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ إِنْ يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ أَعْدَاءً وَيَبْسُطُوا إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ  "Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve kâfir olmanızı arzu ederler." ^{[Mümtehine 1-2]}

Ey Pakistan silahlı kuvvetlerindeki subaylar! Bu İslami beldeyi ve halkını korumak üzere Allah'a yemin ettiniz. Hadi yemininize bağlı kalınız ve yemininizi gerçekleştiriniz. Ülkeniz işgal altındadır, daha ne bekliyorsunuz. Her şey ayan beyandır. Zaman geçmiş değil. Amerikalılara savaşlarını yüzlerine fırlatın, hile ve aldatmalarını başlarına geçirin, saf ve temiz Pakistan topraklarını onların pisliğinden arındırın, temizleyin. O zaman bu kindar düşmanlar asaletli ümmetin uyanıklığı ve arzusu konusunda yanıldıklarını görecekler. Haydi, Âlim, Celil ve saygın devlet adamı Şeyh Ata ibn Halil Ebu Raşta emir ve liderliğinde Hizb-ut Tahrir'e nusret verin ki Allah'ı razı edesiniz, Pakistan ve tüm bölgeden Haçlıları kovasınız, Amerikan istihbarat ve askeri üslerinden kurtulasınız. İşte Hizb-ut Tahrir sizin aranızda sizi Hilafete çağırıyor. Bakın, şimdi size çağrısı ulaştı. Hadi Allah'a davet edene icabet edin ki kurtuluşa eresiniz.  إنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ  "Şüphesiz ki bunda kalbi olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır." ^{[Kâf 37]}