بسم الله الرحمن الرحيم
Hilafet'in Vakti Şimdi Değilse Ne Zamandır?!
Patlama eylemleri, suikastlar, güvenliğin kaybolması ve bu eylemlerin kabileler, Pencap ve Sind bölgelerine uzanacak şekilde genişletilmesi sebebiyle artık Pakistan'daki Müslümanların trajedisi ve musibeti çekilmez bir boyuta dayandı. Zira 20 Ocak 2009'da yani Muharremin 10'unda, Sind bölgesi ile Pakistan'ın ekonomik başkenti Karaçi, arkasında kırktan fazla ölü ve yüzlerce yaralı bırakan bir insan alayını hedef alan bombalı saldırıya maruz kaldı. Hakeza öldürmek üzere eğitilen bu mücrimler, hükümet kuvvetleriyle karşı karşıya gelmeksizin veya sakin hareket ederek darbe indirmişlerdir. Öyle bir patlama ki demirleri bile eritmiş ve kapalı mekanların kapıları söküp atmıştır. Zira yüksek teknolojiyle hazırlanıp kullanılan fosforun yanan ateşi etrafa saçılmış ve sokaklardaki etkisi aralıksız iki günden daha fazla sürmüştür. Patlama, insanların kırk milyar küsur rupiye ulaşan mülkiyetini yok etmiş ve yirmi milyondan fazla insanın oturduğu şehirde hayatı felç etmiştir. Tüm bunlar, arkasında pek çok ölü bırakan ve insanların mülklerinin harap olmasına yol açan birkaç aydır Pakistan'ı kasıp kavuran katliam eylemleri silsilesi çerçevesinde düğmeye basılması yüzünden gerçekleşmiştir.
Pakistan'a yönelik bu şiddet saldırılarının arkasında Amerika ile Zerdari rejimi vardır. Blackwater olarak bilinen Xe Hizmet Şirketi gibi cinayet şirketlerinin Pakistan'a girmesine izin veren bizzat Zerdari rejimidir. Irak'taki cinayet operasyonlarının arkasında olan bizzat bu şirkettir. Amerikan güvenlik kurumlarına, Amerikan planlarını uygulayan cinayet şirketlerine, ülkenin sokaklarında dolaşmalarına, hiçbir engelle karşılaşmaksızın Taliban hareketine sızmaları hususunda Amerika'ya imkan tanıyan bazı unsurların kullanılmasına izin veren bizzat Zerdari rejimidir. Nitekim bunu kanıtlayan pek çok olay meydana gelmiştir. Zira Pencap'da ağır silahla donanımlı Amerikalılar, güvenlik elemanları tarafından kontrol edilip tutuklanmış ve her defasında Amerikan büyükelçiliğinin müdahalesi sonrasında Zerdari rejimi tarafından serbest bırakılmışlardır. Sokaklarda tutuklanan kibirli Amerikalılar, Zerdari rejiminin sınırsız desteği sonucunda kontrol etmeye kalkışmaları halinde güvenlik elemanlarına ateş açmakla tehdit etmektedirler. Katillerin ihtiyaç duydukları malzemelere gelince; Zerdari rejimi 20 Aralık 2009'da, onlarca kapalı konteynırın gümrük daireleri tarafından kontrol edilip denetlenmeksizin Lahor'daki Amerikan konsolosluğu görevlilerine teslim edilmelerine izin vermiştir.
Amerika, Müslümanları Pakistan'daki varlığını ve Müslümanlara karşı savaşını kabullenmeye zorlamak amacıyla bu mücrimlerin dizginlerini serbest bırakmıştır. Zira Barack Obama, 01 Aralık 2009'da şöyle demiştir: "Geçmişte Pakistan'da radikalizme karşı savaşın kendi savaşları olmadığını iddia eden bazı kimseler vardı. Ancak masumların öldürülmesinin Karaçi'den İslamabad'a kadar yayıldığı son yıllarda artık kamuoyu değişmiştir." Amerikan Harp Bakanı Robert Gates, 08 Aralık 2009'da Amerikan'ın sesi radyosunda şöyle demiştir: "Ravalpindi'deki mescitte gerçekleşen saldırı gibi maruz kaldıkları saldırıların artmasıyla bizden daha fazla yardım talebinde bulunmaya başvuracaklardır."
Zerdari rejimi Amerikalı efendilerine daha fazla hizmet etmek için, Müslümanların Amerika'nın projelerine karşı koymaması için çalışmaktadır. Bunu da Pakistan dünyanın birinci ziraat ülkelerinden olmasına rağmen şeker krizi, dünyadaki en büyük gaz rezervlerine sahip olmasına rağmen gaz krizi, elektrik üretimi için çeşitli tabii kaynaklara sahip olmasına rağmen kış mevsiminde elektrik kesintisi gibi çeşitli şerir yollarla Müslümanların hayatını cehenneme çevirmek yoluyla gerçekleştirmeye çalışmaktadır... Ardından da yolsuzluğa karışmış elit tabakaya hiç dokunulmadığı bir sırada Amerika'nın hükümet ve muhalefet yoluyla tezgahladığı yolsuzluk davasına adı ların karışan dokunulmazlıklarının kaldırılması tiyatrosunu oynanmıştır!.
Zerdari rejimi, kendi halkına karşı Amerika'nın düşmancıl saldırılarını örtmeye çalışırken Amerika, kendisini sağlama almakta, savaş alanını genişletmekte dahası daha tehlikeli ve trajik bir sürece zemin hazırlamaktadır. Zira Amerikan kuvvetleri, şu anda Kuta bölgesindeki nükleer tesislerin bulunduğu alana uzak olmayan Tarbela ve Sihala bölgesinde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Amerika, İslamabad'daki sefaretini genişletme gerekçesi altında 56 hektar alana askeri bir üs inşa etmektedir. Bu mevcut çalışmanın yanı sıra Jakabobad bölgesinde maliyeti 30 milyar küsur rup olan hava üssünün inşası için de çalışmaktadır. Burası Amerikan hava üslerinin özelliklerine göre tasarlanmış olup füzeleri depolamak için bir yerleşim arazisi içermektedir ve inşası temmuz 2010'da tamamlanacaktır. Nitekim insansız Amerikan uçakları tarafından yapılan yetmiş sorti sonucunda Pakistan bölgelerinde erkek, kadın, yaşlı ve çocuklar olmak üzere 660 küsur Müslüman katledilmiştir. Bunun yanı sıra gece karanlığında Afganistan tarafından Pakistan sınırlarına giren asker yüklü Amerikan helikopterlerinin gerçekleştirdiği Amerikan saldırıları 2003 yılından, yani Müşerref'in döneminden bu yana sürmektedir. Şiddetli soğukta Veziristan bölgesinde yerlerinden edilmiş yüz binlerce Müslümana rağmen Amerikan kuvvetleri ile hükümet yetkilileri, Amerikan savaş alanının genişletilmesi ve Veziristan bölgesinin Kuzeyi, Orkazi bölgesi ve bunların arkasındaki bölgeleri kapsaması için gece gündüz Pakistan Silahlı Kuvvetlerine bağırmaktadırlar.
Pakistan'daki varlığını zorunlu gören Amerika; mevcut yönetimi kökünden söküp atarak yerine İslam Nizamı'nı ikame etmek yoluyla elindeki kontrolü yok etmek, ülkesinden kovmak ve gerçek değişimi başarmak üzere Müslümanların harekete geçmesinden ve çalışmasından korktuğu için kendini sağlama almaktadır. Zira 24 Kasım 2009'da Arizona Fort Huachuca'da Ordu İstihbarat Merkezi Komutanı General Major John M. Custer, Washington Times Gazetesi'ne şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Eski komutanlar bizleri sevmektedirler. Zira onlar, Amerikan kültürünü anlıyorlar ve düşman olmadığımızı biliyorlardı. Ancak onlar, yeniden silahlı kuvvetlerin dışındadırlar." Yine mart 2009'da Washington Post sayfalarında Amerikan Merkez Komutanlığı Komutanı Orgeneral David Petraeus'un Danışmanı David Kilcullen'e ait başka bir açıklama geçmiştir: "Pakistan'da 173 milyon insan, 100 nükleer başlık ve Amerikan ordusundan daha büyük bir ordu vardır. Altı ay içerisinde Pakistan rejiminin çöküşünü görebileceğimiz bir aşmaya geldik... Radikallerin rejimi devirmesi, bugün terörizme karşı savaşta gördüklerimizin hepsini yok edecektir." Ayrıca 2 Aralık 2009'da Pakistan Geo televizyon kanalında Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Pakistan'daki Hilafet'e yönelik çalışmadan endişe duyduğunu ifade etmiştir.
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
On yıl önce diktatör Müşerref, demokrat Nevaz Şerif'in hükümetini yıktığında insanlar bir rahatlık hissettiler ve Hizb-ut Tahrir, ta başından Müşerref'in İslam ile hükmetmemesi ve sömürgeci kafirin yanında yer almasından dolayı sizin maslahatlarınız aleyhinde işler yapacağı hususunda herkesi uyarmasına rağmen kendisini kanıtlaması için Müşerref'e bir fırsat verdiler. Diktatör Müşerref'in istifa etmesinin ardından onun tahtına demokrat Zerdari yükseldi ve Hizb-ut Tahrir, Zerdari'nin gelişiyle trajedilerinizin bitmeyeceği bilakis daha da artacağı hususunda sizleri yeniden uyardı. Çünkü sömürgeci kafirden ithal edilmiş nizam hala ayaktadır. Şimdi krizler ve trajediler bataklığında yüzdüğünüz ve geçmişte Müşerref ile Nevaz Şerif'ten nefret ettiğiniz aynı ölçüde Zerdari'den de nefret ettiğiniz halde yine aynı delikten defalarca sokulmaya devam mı edeceksiniz?
Ey Müslümanlar iyi biliniz ki mevcut kafir nizam ayakta kaldığı ve Pakistan'daki çıkarlarını koruduğu müddetçe Amerika, zaman zaman yüzlerin değişmesine izin verecektir ancak ülkedeki krizler sürmeye devam edecek ve her ne zaman Amerika, öfkelerinizi dindirmeye ihtiyaç duysa yüzlerden başka bir şey değişmeyecektir. Yine biliyorsunuz ki Müşerref katlanılmaz bir hale gelip yetki süresi bitince Amerika, rejimin yüzünü değiştirmeye ve Zerdari ile Gilani'yi getirmeye karar vermişti. Dolayısıyla ister ulusal uzlaşma belgesi olsun ister olmasın ister bir eksik veya iki fazlasıyla on yedinci madde olsun isterse olmasın, ister anayasa 1973 yılında yönetilen acil kanun ile olsun ister demokratik ister diktatör olsun ister yargının başı olsun ister olmasın işte bu tiyatroların hepsi, kaldırıp atılarak yerine İslam'ın getirilmesinden başkasını hak etmeyen mevcut fasit Pakistan rejiminin ömrünü uzatmaktan öte bir şey değildir.
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
Bir kişi şöyle sorabilir: Hizb-ut Tahrir, tüm bunları önceden, yani meydana gelmesinden yıllar önce nasıl biliyor? Basitçe söylemek gerekirse elbette Müslüman gaibi bilemez ancak o, açık-gizli olanı bilen basir ve alim olan Allah [Subhanehu ve Te'alâ]'nın uyarısını ve nasihatini dinler. Bunun içindir ki Müslüman, İslam esası üzerine bina edilmeyen bir nizamdan mutsuzluk ve sefaletten başka bir şey beklemez. Zira [Allahu Subhanehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Her kim de zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olur ve biz onu kıyâmet günü kör olarak haşrederiz." [Tâ-hâ 124]
Yine Müslüman, Allah'ın inzal ettiklerinden başkasıyla yöneten bir nizamdan zulümden başka bir şey beklemez. Allahuteala şöyle buyurmuştur:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleriyle yönetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." [el-Maide 45]
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
İslami yönetimin bereketi olmaksızın yaşadığınız yetmez mi? Sömürgeci ve ajanları tarafından sizlere, çocuklarınıza ve torunlarınıza yönelik birçok komplolar kurulduğu halde sessiz kalmaya devam mı edeceksiniz? Bu ajan yöneticileri kaldırıp atarak onların yerine İslam'ın, yani Hilafet'in yönetimini ikame etmek üzere harekete geçmenizin ve vakıayı değiştirmenizin zamanı gelmedi mi? Zira Pakistan'da Hilafet'in ikame edilmesinden saatler sonra Hilafet, Hilafet Devleti'nin küresel büyük bir devlete dönüştürmek için ülkenin potansiyellerini cesur ve icat edici adamların kullanımına sunmaya başlayacaktır. Bunlar olacak çünkü Hilafet, malik-il mülk ve her şeyin sahibi Allah Subhanehu ve Te'alâ'nın inzal ettikleri ve devleti kuranların ihlaslı fiilleriyle yönetilecektir. Bunun içindir ki Hilafet, Müslüman beldelerdeki Müslümanların düşmanlarının tüm izlerini yok edecek, akidelerine, dillerine ve mezheplerine bakmaksızın devlet vatandaşı olan herkesin temel ihtiyaçlarının karşılanmasını garantileyecek, İslam dininin değerleriyle yönetilen pek çok asırda olduğu gibi tamamen insanlığın hak ettiği liderlik mertebesinde olması için tüm imkanları bu ümmete istihdam edecektir. Zira Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur:
أَلاَ يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ "Hiç yaratan bilmez mi? O, Latif'tir, Habir'dir" [el-Mulk 14]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
H. 19 Muharrem 1431
M. Salı, 05 Ocak 2010