بسم الله الرحمن الرحيم
Beşar Esad, En Son Konuşmasında ve Hula Katliamına Dönük Yorumda Kendisini, İnsan Cinsinden Olmayan Korkunç Bir Canavar Olarak Nitelendirmiştir
Beşar Esad, 03.06.2012 Pazar sabahı, yeni (kukla) Suriye Halk Meclisi'nin yeni yasama döneminin açılış konuşmasını yapmıştır. İlginçtir ki devlet televizyonu aracılığıyla zamanı dışında bunun hakkında bir açıklama yapılmamıştır; nitekim rejimin her hangi bir güvenlik sarsıntısına maruz kalmasından dolayı korktuğuna ve bunun da başını ağrıttığı gibi yakın bir zamandan beridir de midesine vurduğuna, buda kendisini Halk Meclisi'nde görülmemiş güvenlik önlemleri almaya sevk ettiğine işaret etmiştir. Zira kendi sarayı ile Halk Meclisi arasında çok kısa bir mesafe olmasına rağmen Meclisin tüm pencerelerini kapattığı gibi tanklar ve kamyonların yanı sıra sokaklara yayılan çekirgeler gibi şebbihalar bulundurmak yoluyla meclisin önemli sokaklarını da kapatmıştır. Ayrıca Beşar'ın konuşması, mübarek ayaklanmanın patlak vermesinden buyana yaptığı daha önceki konuşmalardan farklı yeni bir şey taşımadığı gibi (reformlar yapacağı davası, diyaloga çağrı, fitne, terörizm ve dış komplolar hakkındaki konuşması...) aynı kelimeleri geveleyip durmak, güvenlik çözümü üzerinde ısrarcı olmak ve kendisini, "ellerine teslim oldum" demeyi hak eden cerrah bir doktora benzetmek suretiyle katletmeye ve doğramaya devam etmek gibi kendi tutumlarının tekrarından başka bir şey de taşımamaktadır.
Beşar'ın, haydutlarını doldurduğu bu (kukla) Meclis'teki konuşmasında, "biz şehitlerin ruhlarının önünde saygı ve hürmetle durmaktayız" şeklindeki sözleri bir ironiden ibarettir. Zira o bu sözleriyle, kendisini eğlendiren şaşkın ve komik görüntülü kağıttan meclisin üyeleri duruncaya kadar bunu yapmadım demek istemektedir... Dolayısıyla da bu, Beşar'ın olası reformlarının görüntülerinden bir görüntüdür.
Siyasî analistler, Beşar'ın konuşmasını psikologların analistlerine dönüştürmüşlerdir. Zira konuşmasının satır araları ve onun boyutlarıyla meşgul olmak yerine vakıadan ayrı büyüyen bir hastanın psikolojisini analiz etmeye ve hakikatleri alt üst etmeye başlamışlardır. Halbuki gerçekte Beşar da yönetimi gibi sarsılmış bir haldedir. Örnek bununla da sınırlı değildir. Zira o, şebbihaları ile bir gurup çetesinin, kendisinin emriyle Hula, Kazaz, Midan, Deir ez-Zor ve Halep'te... "çirkin, acımasız ve iğrenç" bir şekilde işledikleri katliamları nitelendirirken şöyle demiştir: "Özellikle Hula katliamındakiler olmak üzere gördüklerimizi vahşi hayvanlar bile yapmazlar." Ve tüm küstahlığıyla da şöyle demiştir: "Arapçanın, genel olarak gördüklerimizi nitelendirmeye muktedir olamayan insanlığın dili olabileceğine inanıyorum." İşte bu şekilde o, hakikatlerin çarpıtılması gerçeği ile birlikte başkasını suçlayarak Suriye'de meydana gelenleri, "sağlam temel üzerine bina edilmiş sahte bir kriz olarak" nitelendirmektedir.
Evet, artık Beşar uluslararası toplumun dikkatini çekmemektedir. Zira konu, artık Beşar'dan sonrasıyla ilgili olmaya başlamıştır. Dolayısıyla bu konuşma, rejimin ayaklanmayı yok etmede başarısız olduğunu açıklamak için yapılmıştır. Bilakis ayaklanma, halkının imanı ve metanetleri sayesinde Allahuteala'nın izniyle rejimi yok edecek bir ayaklanmadır... Ayrıca bu konuşma, Beşar'ın özellikle ayaklanmanın Şam ve Halep'in içlerine kadar genişlemesinin ardından kendisini de sıkmaya başlayan (verilmiş sürenin) geldiğini açıklamak için yapılmıştır.
Mübarek ayaklanma noktasında Suriye'de meydana gelenler, İslamî proje açısından gerçekten umut verici olduğu gibi aynı zamanda Amerika'nın bölgedeki projesi açısından da gerçekten korkutucudur. Dolayısıyla bahis, bu iki at üzerinedir. Bizler, ayaklanmaya katılmaya başlayan Şam ve Halep'teki halkımızdan, bu rejim için ölümcül olan zümreye sımsıkı sarılmalarını ve helak olmuş bu rejimden kurtulmak için bir kez daha kitlelerinin toplanmasını talep ediyoruz. Aksi taktirde başkalarına uygulandığı gibi onlara karşı da kavrulmuş toprak politikası uygulanacaktır... Dolayısıyla onların üzerine düşen, bu mücrim rejimi bir kez daha ödüllendirmenin, ayaklanmanın kervanına yetişmelerini geciktirecek olan günahın farkına varmalarıdır.
Ey Suriye'deki Sabırlı Mümin Müslümanlar!
Sizleri, şu ana kadar korkunç ölümcül araçların karşısında sebat göstermeye sevk eden şey, Kahhar olan bir tek Allah'a imanınızdır. O halde bu iman üzere sebat gösteriniz, onun Allahuteala'nın kendisinden razı olacağı Raşidi Hilafet'in olduğu meyvesini elde edeniz ve liderliğinizi, ne bir haine ne bir ajana ne bir kafir Batı ülkeleriyle bağlantısı olan birine nede ondan yardım arayan bir kimseye veriniz. Zira bunların hepsi Allah'ın öfkelendiği şeyler olduğu gibi Allahuteala'nın şu kavline de aykırıdır:
وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Muhakkak ki Allah, Kâfirler için müminler aleyhine asla bir yol (egemenlik) kılmayacaktır!" [en-Nîsa 141]
O halde güç ve kuvvet ehlinden olan evlatlarınıza uğrayınız ki dinlerine ve halklarına nusret vermede geç kalmasınlar ve onlara uğrayınız ki sizleri ve sizinle birlikte ümmetinizi zalim ve mücrim yöneticiler ile sizleri ifsat etme ve saptırmaya dönük hiçbir çalışmadan geri kalmayan ve sizleri yoksullaştırmak ve katletmek için çalışan onların arkasındaki kafir kapitalist Batılı ülkelerden kurtaracak Allah'ın indirdikleriyle hükmetmek üzere olan bir biat ile Hizb-ut Tahrir'e biat etsinler. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَنْ نَكَثَ فَإِنَّمَا يَنْكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا "Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdini bozarsa, ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir ecir verecektir." [Fetih 10]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti
H. 14 Raceb 1433
M. Pazartesi, 04 Haziran 2012