Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Birleşmiş Milletleri'nin Suriye'deki İnsan Hakları Hakkındaki Raporu: Topraklar Üzerine Barış Koruma Güçlerinin Konuşlanmasına, Batılı Ülkelerin Yeni Anayasa Formülü Çerçevesinde Müdahalede Bulunmasına ve İslam Şeriatının Yönetimden Uzaklaştırılmasına

-Brezilyalı Paulo Pinheiro'nun liderlik ettiği- Birleşmiş Milletleri'ne bağlı insan hakları alanındaki bağımsız araştırmalar ekibi, 20.12.2012'de yayınlamış olduğu raporunda, şunları zikretmiştir: "Suriye çatışması, iki yılın ardından imtiyazlı mezhepsel çatışma haline gelmiştir." Ve şunları da zikretmiştir: "Suriye'deki çatışma, tüm toplumları ülke dışına çıkmaya mecbur etme yada ülke içerisinde ölüme maruz bırakma boyutuna dönüşmektedir. Tabii ki buda var olan bir tehditle karşı karşıya kalma anlamına gelmektedir." Ve taraflar arasındaki savaş eylemlerinin doğasının, "uluslar arası hukuk ihlallerini artırdığını" söylemiş ve " müzakereye başvurmanın zaruretini ve siyasî çözüme ulaşmanın daha önceki her hangi bir zaman diliminden daha acil bir durum olduğunu" vurgulamıştır.

Başta Amerika olmak üzere sömürgeci kapitalist kafir Batı, hala muzaffer olmuş Şam ayaklanmasının dizginlerini eline geçirmek ve onu kendi bakış açısına göre yönlendirmek için komplo kurmaktadır. Zira Batı kendisini, Esad'ın ardından Suriye'ye müdahalede bulunmaya hazırlamaktadır. Ancak İslamî ayaklanma onu sarsmış ve kendisi de Rabbine yönelmiştir. Hatta Suriye, Esad'ın ardından uluslar arası kanuna, Birleşmiş Milletler Örgütü'ne ve bu İnsan Hakları Örgütü gibi bağımsız ve insanî olduğunu iddia eden bu örgütlerden dallanan hususlara dayanarak müdahalenin tüm gerekliliklerinin hazırlığını ellerinde bulunduranlara iltifat etmeyecektir...

Nitekim Batı, dışarıda "Ulusal Koalisyonu" türetmiş ve ona içeride elde edemediği uluslararası meşruiyeti kazandıran yabancı uluslararasının geneline onun için garanti vermiştir. Buda Esad'ın ardından Amerikalı efendilerinin çıkarı için bir merhale hazırlamak içindir... Zira Batı, geçiş sürecini ve içeride ayaklanma ve insanlara nüfuz eden İslamî durumu ortadan kaldırmak, İslam'ın yönetime ulaşmasını engellemek ve yeni ajan yöneticiyi pekiştirmek için Yüksek Askerî Konsey'in yanında olması amacıya Barışı Koruma Güçlerinin gönderilmesi gibi Amerika'nın planının gereksinimlerini gözetmesi için Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi olarak İbrahimî'yi atamıştır... Şimdi de o, azınlıkları koruma gerekçesi altında siyasî çözümü empoze etmek için müdahalede bulunmayı istediği gibi bu azınlıkların da kendi vesayeti altında olmasını ve haklarını da bu yolla almasını istemektedir. Zaten bu azınlıkları koruma iddialarının, Esad'ın ardından Suriye'nin yeni anayasa formülü çerçevesinde müdahalede bulunma, tüm vatandaşlar için çoğulculuk ve tam vatandaşlık talep etme ve şeriatı yönetimden uzaklaştırma gerekçelerinden birisi olduğu da bilinmektedir... Dolayısıyla lanetli Batı, İslam'ın ve Müslümanların açık bir düşmanıdır.

Hizb-ut Tahrir olarak bizler, öncelikle İslam ülkelerinde yaşayan gayrimüslimlere yönelerek onlara deriz ki; Batı'nın azınlıklar kartını oynaması İslam'ın yönetimi hakkında sizleri korkutmak için olup bu, İslam'a yönelik bir zulüm ve suçlama ve çizilmiş bir sömürü politikası olduğu gibi Müslümanların davalarına müdahalede bulunmak için sizlerin bir köprü olmanızı istediğini ifade etmektedir. O halde ondan bunu kabul etmeyiniz. Zira İslam yönetimi, sizleri koruyacak, haklarınızı garanti altına alacak ve sizleri inandıklarınız ve ibadetlerinizle baş başa bırakacak, evlilik, boşanma, yiyecekler ve giyecekler, sizlerin dinine göre genel nizam içerindeki hususlar olarak kalmaya devam edecektir. Yok şayet İslam bundan başkası üzerinde olsa bile sizler şu an üzerinde olduğunuz dinleriniz üzerinde kalmaya devam edeceksiniz. O halde Batı'nın yalanlarını dinlemeyiniz. Zira o, bu iddialarıyla sizlerin çıkarlarını istememektedir. Bilakis sizlerin çıkarları pahasına kendi çıkarını istemektedir. O halde atalarınızın, kendi dinlerine mensup olan yöneticilerine karşı savaşlarında nasıl Müslümanların yanlarında durduklarını görmek için Müslümanlarla birlikte yaşadığınız tarihe geri dönünüz... Muhtelif ırk ve haklardan olan Müslümanlara gelince; bunlar azınlıklar olmayıp bilakis onlar, bizzat Müslümanlardır. Dolayısıyla İslam onlara bir aşağılık bakışıyla bakılmasını izin vermediği gibi onların ümmetten en ufak bir şekilde ayrılmaları da caiz değildir. Dolayısıyla ümmete karşı komplo kurmak söz konusu bile olamaz.

Suriye'de cereyan edenlere gelince; meselenin, Batı'nın adlandırdığı "azınlıklar" hususuyla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktur. Bilakis mesele, Allah'ın indirdikleriyle hükmedilmesiyle, yeryüzünde ekinleri ve nesli helak eden zorba müfsit bir yöneticinin bulunmasıyla, ondan kurtulmanın vacipliğiyle ve bu mücrim yöneticinin insanları katletmesine yardım eden herkesin muhasebe edilmesiyle ilgili bir meseledir. Zira hangi dine yada taifeye mensup olursa olsun hatta Müslüman bile olsa, insanlar kendi elleriyle muhasebe etmezler anacak bu mahkeme sayesinde olur. Dolayısıyla tüm taifenin, ne kadar çok olursa olsun mücrim bireylerin suçunu alması, hatta ne kadar zalim olursa bir yöneticinin suçunu alması caiz değildir. Ancak tüm taifenin bu yöneticinin yanında durması hariç.

Ey Allah ve Resulü İçin Öfkelenen Şam'daki Müslümanlar!

Batı, İslam'ın açık bir düşmanıdır. O halde ondan sakının. Ondan bizlere şerden başka hiçbir şey gelmez. O halde kapıları onun yüzüne kapatınız ve sizlere tuzak Kuran Batı'ya çağrıda bulunmayınız. Zira işte sizler, kasap Beşar'ı nasıl da terk ettiğini, onun size karşı işlediği cürümlerini nasıl da örttüğünü ve Güvenlik Konseyini size dönük zulmün bir aracı yaptığını gözlerinizle gördünüz.  Şimdi de o, mübarek Şam ayaklanmasını kesintiye uğratmadan önce azınlıkların haklarını koruma gerekçesiyle İslam ülkelerinde bir dayanak noktası elde etmeyi istemektedir. O halde ona bu imkanı vermeyiniz. Zira çok iyi biliniz ki sizler, şayet Amerika ve Ulusal Koalisyon ile askerî konseyin olduğu ajanlarına imkan verirseniz, Irak ve Filistin'deki felakete uğramış haklarımız gibi, hatta daha da kötü olacaksınız. Yine çok iyi biliniz ki sizler; şayet sabit kalır, sabreder ve gecikmeksizin derhal Allah'ın indirdikleriyle yönetmesi üzere kendisiyle anlaşma yapacağınız ve ona biat edeceğiniz Müslümanların Halifesi'nin eli dışında sizlere uzanan her türlü eli reddederseniz işte o zaman Allah'ın izniyle kurtuluşa erenlerden olacaksınız. Zira Allahuteala, şöyle buyurmuştur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآَنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi ona karşı adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun ki bu, takvaya daha yakındır. Allah'tan ittika edin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." [el-Maîde 8]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Suriye Vilâyeti


H. 7 Safer 1434
M.  Cuma, 21 Aralık 2012

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER