بسم الله الرحمن الرحيم
Tunus Yöneticilerinin Dininde... "İslam'ı Esas Almak Yasaktır"
Tunus'taki insanlar, harekete geçtikleri gün uşaklığın, dalaletin, sefaletin, cehaletin, açlığın ve kamu mallarının yağmalanmasının egemen olduğu İslam'ın dışına çıkma dönemini sona erdirmek amacıyla kokuşmuş kapitalizmin kuyruklarının ve paralı adamlarının diktatörlüğünü bitirmek için harekete geçtiler. Kapitalizme ve ülkemizdeki vekillerine hizmet etmek üzere dizayn edilmiş fasit ve zalimane kanunlarıyla birlikte rejimi tamamen bitirmek için harekete geçtiler. Bizi, insanlık tarihinde benzerine pek rastlanmayan yalan, zulüm, baskı ve hıyanetlerle örülü bir sürece bağlayan her şeyi bitirmek için harekete geçtiler. Böylece insanlar, rahat bir nefes aldılar ve çoğu değişimi gerçekleştirdikleri veya değişme adım attıkları hissine kapıldılar!! Rejimin değişmesi çağrısında bulunan insan toplulukları, artık ümitlerinin gerçekleşme yolunda olduğunu hissetmeye başladılar. Ancak bu ümitler, hızla gerçeği ortaya çıkan birer aldatıcı serap ve vehim oldu.
Gerek geçmişte gerekse şu anda olsun bu rejim, tüm politikalarını insanların iradesini yansıttığını iddia ettikleri kanunları insanları aşarak uygulamaktadır. Mesela sanki Tunus'taki Müslümanlar fırkacı milletmiş ve İslam da fırkacı bir dinmiş gibi fırkacı bir kıyafet sayarak (Allah'ın Müslüman kadınlar için belirlediği kadının) başörtüsüne savaş açmıştır!! Keza bu rejim, aynen şeytan gibi kadınların elbiselerini soymuştur: يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَآ "Ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak..." [el-Arâf 27] Tüm bunları ise kanun namına yapmıştır. İşte bugün aynı rejim, geçmişte yaptığı gibi Allah'ın ümmetten talep ettiği takva ve din elbisesi, İslam elbisesi olan başka bir elbisesini söküp almayı istemektedir: يَابَنِيۤ آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاساً يُوَارِى سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشاً وَلِبَاسُ ٱلتَّقْوَىٰ ذٰلِكَ خَيْرٌ ذٰلِكَ مِنْ آيَاتِ ٱللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ "Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp ibret alırlar." [el-Arâf 26] Zira onlar, Tunus halkının Müslüman olduğuna inanmıyorlar. Bilakis Tunus halkı, onların nazarında fırkalar toplamından ibaret olup Müslümanlar fırkası da bunlardan biridir!! Dolayısıyla din temelli bir parti kurmak doğru değildir! Böylece din, Müslümanlar taifesi ile diğer taifeler arasında bir fitneye sebep olmasın!! Bu nedenle onlar, İslam milletine dayalı her hareketi yasadışı hareket olarak görüyorlar. Hizb-ut Tahrir de böyledir. Çünkü o da dine dayalı bir hizbtir ve yeryüzünde Hilafeti ikame etme projesini sahiptir!! Bu ise onların hükmüne göre Hizb-ut Tahrir'i siyasî hayat çizgisinin ve tüm toplumsal hareketler bağlamı dışında bırakmak için yeterli bir sebeptir. Bu da hukukun üstünlüğü gereğidir! Hangi hukuk? Tunus'a ve halkına savaş açtığı ve hayat emarelerini yok ettiği bizzat Bin Ali'nin hukukudur. Lût kavminin hukukudur: أَخْرِجُوۤاْ آلَ لُوطٍ مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; güya onlar temiz insanlarmış." [Lût 56] Tarih boyunca Allah'ın şeriatına karşı çıkanların ve resulleri yalanlayanların hukukudur: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّـكُمْ مِّنْ أَرْضِنَآ أَوْ لَتَعُودُنَّ فِى مِلَّتِنَا فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ رَبُّهُمْ لَنُهْلِكَنَّ ٱلظَّالِمِينَ "Kafir olanlar resullerine dediler ki: "Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zalimleri mutlaka helak edeceğiz!" diye vahyetti." [İbrâhim 13] O halde bu bozuk hukuk, meşruiyetini nereden almaktadır?! Ümmetin akidesine mi ait yoksa onunla çatışmakta mıdır? Nasıl olur da ümmet, çarkıtı çıkmış bir rejimin fesadına karşı ayaklanarak değiştirilmesini talep eder ve sonra da ona muhakeme olabilir?! Bu kişiler hangi meşruiyete dayanarak insanların geleceklerini belirlemekteler ve kendilerine insanların Rablerine itaat etmesini yasaklama hakkı vermektedirler?!
Bizler, bitmiş bir hukuktan geriye kalanlara muhakeme olanlara, onu canlandırmaya çalışanlara ve sahip olmadıkları bir meşruiyet iddiasında bulunanlara seslenir ve onlara deriz ki: Bizler, dinimiz için çalışmak üzere sizden izin istemiyoruz. Zira selefiniz olan tagutun zulmüne rağmen Allah'ın azabından korkarak ve rızasına arzulayarak geçmişte çalıştık, zulmüne, hapsetmelerine ve işkencelerine sabrettik. İzni, sadece çalışmamızı kolaylaştırmak için istedik. Siz de izin vermediniz. Sizin bu izni vermemeniz, bizim tutumuzu zerre kadar etkilemeyecektir. Bilakis bizler, azim İslam ümmetinin evlatları olan Hizb-ut Tahrir'in şebabı olarak Allah'ın dinine nusret verme vaadi gerçekleşinceye kadar yalnızca Allah'a dayanarak ve O'nun gücüne sığınarak İslam'ı yeryüzünde ikame etme projemizi gerçekleştirmeye dönük seyrimizi sürdüreceğimize dair Allah'a söz verdik.
وَلَنُسْكِنَنَّـكُمُ ٱلأَرْضَ مِن بَعْدِهِمْ ذٰلِكَ لِمَنْ خَافَ مَقَامِى وَخَافَ وَعِيدِ "Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur." [İbrâhim 14]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti
H. 11 Rabi’-ul Âhir 1432
M. Çarşamba, 16 Mart 2011