Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Ne İzzette ve Kuvvette, Ne de İbadetlerde ve Bayramlarda İslâm Ümmeti'ni Hilâfet'ten Başkası Birleştiremez

Bu sene Ramazan hilâli görülmediği için, beş ülkede (Libya, Nijerya, İran, Fas, Pakistan) hariç tüm Müslümanlar Pazartesi günü Ramazan savmını tutmaya başlamışlardır. Pazar günü Ramazan'a başlayan Libya'da ve Nijerya'da, ne hilâlin görülmesine, ne de başka bir ölçüye bakılmaksızın despot yönetimin keyfî kararı ile hareket edilmektedir, aynı durum Salı günü Ramazan'a başlayacak olan İran, Fas ve Pakistan'ın tavrında da görülmektedir. Fakat aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bazı yerlerde, Ramazan'a Pazartesi günü başlanması, sahîh bir ölçü olmayan astronomik hesaplara göredir.

Diyanet İşleri Başkanlığı 29.08.2008 Cuma günü, yani hilâlin gözetlendiği 30.08.2008 Cumartesi gününden bir gün önce yaptığı açıklamada, (hesaplamalara göre) hilâlin ilk defa 31.08.2008 Pazar günü Türkiye saati ile 12:31'de Avustralya'da görüleceğini, buna göre 1 Eylül 2008 Pazartesi günü Ramazan'ın başlayacağını belirtip "Kamerî ay başlangıcının tespiti ve uygulaması hakkında, vatandaşlarımızın hiçbir tereddüdü olmamalıdır" ifadesini kullandı. Her zaman olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığı, bu açıklamasında da 1978 yılında İstanbul'da toplanan Ru'yet-i Hilâl Konferansı'na atıfta bulundu.

Bu konferansın kararları incelendiğinde, çoğu maddesinin yürürlükten kalktığı görülmektedir. Ayrıca konferans katılımcılarından Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Lübnan ve Tunus, 30.08.2008 Cumartesi günü hilâli gözetlemişlerdir. Konferans katılımcılarından Suudi Arabistan'a bağlı Büyük Âlimler Heyeti, 23.08.2008 günü yaptığı açıklamada, astronomik hesaplara itibar etmenin câiz olmadığını, Ramazan'ın başlangıcı ve bitişi hakkında muteber bir ölçü olmadığını açıklamıştır. Yine Suudi Arabistan'daki Yüksek Kadâ Meclisi, 28.08.2008 Perşembe günü yaptığı açıklamada, tüm Müslümanları 30.08.2008 Cumartesi akşamı hilâli gözetlemeye çağırmıştır. Ayrıca Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn ve Irak'ta âlim heyetleri de benzer çağrılarda bulunmuşlardır. Buna göre ya konferans kararları geçersiz hale gelmiş de bu ülkeler hilâli gözetlemektedirler, ya bile bile konferans kararlarına muhâlefet etmektedirler, ya da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tutumunda bir terslik vardır.

Öte yandan, Diyanet İşleri Başkanlığı dâhil, konferans katılımcılarının temsil ettiği devletlerin hepsi, Küfür hükümleri ile yönetilmektedir ve onların temsiliyeti şer'ân muteber değildir. Zîra bozuk ve çürük bir temele dayanmakta, bu küfür nizâmlarından beslenmekte ve bu devletlerin dayatmalarına boyun bükmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, tam da Hilâfet'in yıkıldığı 3 Mart 1924 günü kurulduğunu hatırlamak, kuruluş maksadını anlamak açısından yeterlidir. Yine bugünlerde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Ramazan'ın başlangıcı konusunda geçmişte hata yaptığı, sıkıntı olur düşüncesiyle haram olduğu halde bu hatalarını gizlediği hakkındaki haberler de olayın vahâmetini göstermektedir.

En önemlisi, şer'î hükümlerin kaynağı konferans kararları değil, şer'î delîl kaynaklarıdır. Binâenaleyh bakılması gereken, muteber şer'î delîl kaynaklarındaki şer'î nassların delâletidir.

Muhakkak ki Allah Subhanehu bizden, bizden istediği şekilde O'na ibadet etmemizi talep etmiştir. Bundan dolayı eğer O'na başka bir şekilde ibadet edersek, velev ki güzel bir şeyler yapıyor olsak dahi, günahkâr oluruz.

Allah Subhanehu, bizden hilâlin görünmesine göre savma başlamamızı ve bitirmemizi istemiş, bunu da savmın ve iftarın, oruçlu olmanın yada olmamanın sebebi kılmıştır:  صوموا لرؤيته وأفطروا لرؤيته "Ru'yet ile (Ramazan hilâlini gördüğünüzde) savmı tutun (Ramazan'a başlayın) ve ru'yet ile (Şevval hilâlini gördüğünüzde) iftar edin (Ramazan'ı bitirin)." Bu nedenle Ramazan hilâlini gördüğümüzde savma başlarız ve Şevval hilâlini gördüğümüzde savmı bitiririz. Eğer Şevval hilâlini, meselâ bulutlar sebebiyle görememiş isek, velev ki hilâl bulutların arkasında olsa ve biz onu görememiş olsak dahi, savma devam ederiz. Bu demektir ki ayın gerçek başlangıcına göre siyama başlayıp bitirmiyoruz. Hadis bu hususta oldukça sarihtir:  فإن أغمي عليكم فأكملوا عدة شعبان "Eğer (hava) size kapalı (bulutlu) olursa, Şa'bân'ın sayısını (otuza) tamamlayın."

Allah Subhanehu bizi, bizden talep etmediği şekilde kendisine ibadet etmekle mükellef kılmamıştır. Meselâ hesaplamalar bize yarın Ramazan'ın başlayacağını söylediyse -ve bugünlerde astronomik çalışmalar genelde hatasızdır ve ta bugünden bize, doğumundan dolunay oluncaya kadar ayın konumunu söyleyebilmektedir- fakat biz onu bulutlu havadan ötürü göremediysek, o günde saim olan kimse hata ediyordur. Bunun sebebi hilâlin gözle görülmemiş olmasıdır. Çünkü o takdirde siyam Şa'bân'ın 30. gününden sonra başlamalıdır. Dolayısıyla bu hesaplamaya göre savmı tutan kişi günah işlemektedir. Çünkü o, hadise muhâlefeten hareket etmektedir. Halbuki hilâl var olmasına rağmen bulutlardan dolayı onu görememesi nedeniyle savmı tutmayan kişi, hadise tâbi olmasından dolayı sahîh hareket etmektedir. Bu ise, aya göre değil, hilâlin görülmesine göre savma başlayıp bitirdiğimize delâlet etmektedir. Eğer onu gördüysek savmı tutarız, görmediysek velev ki hesaplamalara göre ayın gerçekte başlamış olduğu iddia edilse dahi savmı tutmayız. Eğer şahitler gelmişler ve hilâli gördüklerine şahitlik etmişler ise, şahitlik ne şekilde olursa olsun, onlarla ilgileniriz. Eğer şahit müslüman olup fâsık değil ise onun şahitliği makbuldür. Eğer gayri-muslim veya fasık ise, şahitliği makbul değildir. Şahidin şahitliğinin uygun olup olmadığını (yani fasık olup olmadığını) kanıtlamak şer'î beyyinat ile yapılır, astronomik hesaplarla değil. Dolayısıyla kendisine hilâlin nerede görüldüğünü sorarak şahit ile konuşmalısınız ve diğerleri de duruma baksınlar ve böylece devam etsin. Ta ki şahitlik kabul edilsin veya reddedilsin. فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُ Öyleyse sizden her kim o ayı (Ramazan'ı) idrâk ederse, onda savmı tutsun. [Bakara 185]

Muhakkak ki, Allah Subhanehu bu kâinatın Yaratıcısı'dır ve O, insana bilmediklerini öğretendir ve insanlar O'nun fazlı sayesinde astronomi ilmini öğrenmişlerdir. Lâkin Allah Subhanehu bizden, savmımızı hesaplamalara göre talep etmemiştir. Bilakis hilâlin görülmesine göre talep etmiştir. Öyleyse biz O'na bizden talep ettiği şekilde ibadet ederiz ve talep etmediği şekilde ibadet etmeyiz. Ebu Umeyr ibn-u Enes ibn-u Mâlik'den dedi ki "Rasulullah'ın ashabından, Ensardan olan amcalarım şöyle dediler: « أغمي علينا هلال شوال فأصبحنا صياماً فجاء ركب من آخر النهار فشهد عند النبي صلى الله عليه وعلى آله وسلم أنهم رأوا الهلال بالأمس فأمرهم رسول الله صلى الله عليه وعلى آله وسلم أن يفطروا وأن يخرجوا إلى عيدهم من الغد»  "Şevval hilâli bize kapalı oldu (göremedik), bunun için saim (oruçlu) olarak kalktık. Sonra günün sonunda bir kafile geldi ve Rasulullah [SallAllahu ‘Aleyhi ve Sellem]'e dün hilâli gördük diye şâhitlik ettiler, o zaman Rasulullah (savmlarını bozup) iftar etmelerini ve bayram için çıkmalarını emretti." [İmam Ahmed, Nisai ve Darekutni rivayet etti, İsnadı hasendir]

Ey Müslümanlar!

Bu sorunun çözümü için tüm Müslümanları bağlayıcı bir liderlik gerekir. Zîra bu, sıradan fıkhî bir tartışma konusu değil, aksine Ümmet'in birlik ve bütünlüğü ile, Allah'ın farzlarının çiğnenip çiğnenmemesi ile alâkalı ciddî bir meseledir. Siyâsî, askerî, toplumsal ve benzeri yönlerden, Sömürgeci Kâfirler tarafından birbirlerinden koparılmış mevcut yönetimlerin hiçbiri Müslümanları ortak bir görüş etrafından birleştirmeyeceklerdir, gerek İslâmî nassları anlamadaki kusurlarından, gerek başlarındaki ajan yönetimlerin dayatmalarından, gerekse Ümmet'in parçalanmış görüntüsünü görmekten haz alan Sömürgeci Kâfirlerin tutumlarından dolayı. Şu halde Ümmet'i birleştirerek, bütünleştirerek, aralarındaki sınırları kaldırarak, üzerlerindeki küfür nizâmlarını yıkarak ve sömürgecilerin tamahlarını püskürterek İslâm Ümmeti'ni insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet haline getirecek tek güç, Nübüvvet Minhâcı üzere İkinci Râşidî Hilâfet Devleti olacaktır. Cennet kapılarının açıldığı, Cehennem kapılarının kapandığı, şeytanların zincirlere vurulduğu, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da kurtuluş olan bu mübârek Ramazan ayında, Küfrün karanlıklarından kurtuluşumuz olan Hilâfet'in kurulması için tüm Müslümanları bizimle birlikte çalışmaya başlamaya dâvet ediyoruz.

 

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti


H. 1 Ramazan 1429
M.  Pazartesi, 01 Eylül 2008

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER