Cumartesi, 21 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Date  :   H.29 Raceb 1442   M.    Cumartesi, 13 Mart 2021 No:

Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta'nın

H. 1342 – M. 1924 Yılında Hilafet Devletinin Yıkılışının Yüzüncü Yıldönümü Münasebetiyle Yaptığı Konuşma

عربي English Türkçe Deutsch اردو
Kiswahili русский Український Malaysia  PDF

 

Hamd Allah’a, salat ve selam Allah Rasulü’nün, ailesinin, ashabının ve onu dost edinenlerin üzerine olsun ve ba’d…

Genel olarak İslam ümmetine, özel olarak da Raşidi Hilafet’i geri getirmek için davet taşıyan genç erkek ve kızlara…

Esselamu aleykum ve rahmetullahi veberakatuh;

Yüzyıl önce böyle bir günde, H. 1342 yılı Recep ayının sonlarında ve 1924 yılı Mart ayının başlarında, o vakit İngiltere liderliğindeki sömürgeci kafirler, Arap ve Türklerden oluşan hainlerle işbirliği yaparak Hilafet Devleti’ni ortadan kaldırdı ve asrın mücrimi Mustafa Kemal de Hilafet’in ilga edildiğini, Halife’nin İstanbul’da kuşatma altına alındığını ve o günün şafak vakti sınır dışı edileceğini ilan etti. Bu ise İngilizlerin ona, bunu takdim etmesini emretmesinin ve ardından bunun karşılığında onu Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin hasta bir başkanı olarak atamasının bir bedeliydi. Böylece izzetlerinin ve Rablerini razı etmelerinin kaynağı olan Hilafet’in kaldırılmasıyla İslam beldelerinde korkunç bir sarsıntı meydana geldi.

Aslında bu mücrim, var olan Hilafet’i kaldırarak açık küfrünü ilan etmiş oldu. Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, Ubade Bin Samit Radıyallahu Anhu’dan rivayet edilen ve müttefikun aleyh olan hadisinde geçtiği gibi ümmetin görevi onunla kılıçlarıyla savaşmasıydı: «وَأَنْ لَا نُنَازِعَ الْأَمْرَ أَهْلَهُ إِلَّا أَنْ تَرَوْا كُفْراً بَوَاحاً عِنْدَكُمْ مِنْ اللَّهِ فِيهِ بُرْهَانٌ»“Ancak elinizde apaçık küfür (üzere olduklarına) dair Allah’tan bir burhan görmeniz müstesna.” Ancak özellikle alimler olmak üzere ümmetin kanlarına aşırı şekilde zulmetti.  Zira aralarında Şeyh Said Pirani’nin de olduğu birçok alimi idam etti ve diğerlerini de hapsetti. İşte tüm bunlar, ümmetin ihmalkâr davranmasına neden oldu. Dolayısıyla ümmet, bu mücrim ve avenelerini hüsrana uğratıp alt etmek için onları tedirgin edecek hiçbir şey yapmadı. Dahası Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere ihanet eden bu hainlerin başlarını ezmek için çok yetersiz cılız bir tepki oldu! Böylece açık küfür işleyerek göstermiş olduğu iğrenç eylemleri sayesinde ümmetin kendisi çok uzaklara sürmesinden “kurtuldu!”

Bunun ardından İslam beldelerine sömürgeci kafirler nüfuz etmeye başladı. Zira Hilafet’in kaldırılmasının oluşturduğu sarsıntının bir sonucu olarak İslam beldelerini yaklaşık elli beş parçaya ulaşacak şekilde bölüp parçalara ayırdılar. Sonra bu sarsıntıya başka bir sarsıntı daha eklediler. Çünkü Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra ve Miracı’nın olduğu mübarek topraklarda Yahudilere bir devlet verdiler ve orada kalması için sebep sağladılar. Bu nedenlerden ilki, çevresindeki ajan yöneticiler aracılığıyla onun güvenliğini korumaktır. Sadece bu da değil. Dahası bu yöneticiler, boyutunun ötesinde bir boyut ve imajının dışında bir imaj kazandırmak için çıkan her savaşta Yahudi devleti karşısında yenilgiye uğradılar. Bununla da yetinmediler. Bilakis meseleyi, Filistin’den Yahudi varlığını kökünden sökmek yerine belki 1967 yılında işgal ettiği yerlerden çıkar diye Yahudi varlığı ile müzakereye taşımak için Allah ve Rasulü ile savaşmak amacıyla her türlü çabayı gösterdiler! Sonra bunun ardından mertebelerini düşürdüler. Zira hiçbir yerden çekilmemesi için Yahudi varlığı ile normalleşmeye koşuştular!! Nitekim bazıları perde arkasından normalleşme cürmünü işlerken diğer bazıları da bunu gece gündüz açık bir şekilde işlediler! Mısır yöneticilerinin bu aşağılık ve onursuzluk yolculuğuna liderlik etmesinin ardından Ürdün, BAE, Bahreyn, Sudan ve Fas ülkelerinden her birinin yöneticileri ve FKÖ onu takip ettiler ve Suudi Arabistan yöneticileri de yol kenarında durup onların arkasından yürüdüklerini ve asla geride kalmadıklarını göstermek için bu ülkelere el salladılar… Böylece baştan aşağı her tarafı saran bu aşağılanmadan hiç rahatsız olmaksızın tamamı bu cürüm için koşuşturdular.  ﴿سَيُص۪يبُ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللّٰهِ وَعَذَابٌ شَد۪يدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ“Suç işleyenlere, yapmakta oldukları tuzaklara karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir.” [En’am-124]  

Sonra bu yöneticilerin ihanet ettiği sadece Filistin de değildir. Bilakis aynı şekilde İslam topraklarının tertemiz diğer bölgelerini de teslim aldılar veya teslim ettiler. Örneğin Keşmir, Hindu müşriklerinin devletine ilhak edildi… Rusya Kırım'ı ilhak etti… Güney Sudan kuzeyden ayrıldı… Doğu Timor Endonezya'dan koparıldı… Müslümanların çok önemli bir kalesi olan Kıbrıs’ın büyük bir bölümünü yıllardır Yunanistan kontrol ediyor… Rohingyalı Müslümanları Myanmar’da (Burma’da) katlediyorlar, Bangladeş’e sığındıklarında ise rejim onların boğazlarını sıkıyor ve insanların yerleşimi için uygun olmayıp sel felaketlerine maruz kalan tehlikeli bir ada olmasına rağmen onları “Bhasan Char Adası'na” sıkıştırıyor! Sonra Çin’in zulmettiği ve vahşi hayvanlardan bile daha kötü davrandığı Doğu Türkistan, özgür kadın ve erkekler için bir hapishaneye dönüştü. Nitekim katliamlar, İslam beldelerindeki mevcut yöneticilerin gözü ve kulağı önünde işlendiği halde onlar kabir sessizliğine büründüler. Çin’in Müslümanlara zulmettiği dile getirildiğinde ise bu onların iç meselesidir dediler! ﴿كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ اَفْوَاهِهِمْۜ اِنْ يَقُولُونَ اِلَّا كَذِباً“Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey söylemiyorlar.” [Kehf-5]

Diğer İslam ülkelerine gelince; Ruvaybida yöneticiler tarafından yönetilmekte ve sömürgeci kafirlerle birlikte istedikleri şekilde idare etmektedirler. Dolayısıyla ülkelerin güvenliğini korumadıkları ve insanların haklarını gözetmedikleri gibi büyük küçük tüm servetleri yağmalanmakta ve onurları çiğnenmektedir. Özellikle Amerika olmak üzere sömürgeci kafirler onlara zerre kadar değer vermemektedirler. Dahası ajanlarına zillet ve aşağılıklarını artırmaları çağrısında bulunmaktadırlar. Dolayısıyla onlara, “şayet biz olmasaydık çarpık koltuklarınızda birkaç gün dahi kalamazdınız, o halde bize gücünüz yettiğince, hatta gücünüzün ötesinde para ödeyin” şeklinde dikte etmektedirler. Gerçekten alçak birine alçaklık vız gelirmiş!!

Ey Müslümanlar: Hilafet’in kaldırılmasından sonraki haliniz işte budur. Zira milletler, her bir taraftan üzerinize üşüşmektedirler. Peki, Hilafet’in gölgesinde yaşarken nasıldınız?

Sizler, peygamberlerin sonuncusu ve mücahitlerin imamı Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i takip eden, insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz… Sizin atalarınız Raşid Halifeler ve Fatih liderlerdir… Sizler, H. 583 yılında böyle azim Receb ayında Haçlılara galip gelen ve Beytul Makdis’i onların pisliklerinden kurtaran Nâsır Selahaddin’in torunlarısınız… Sizler, Tatarlara galip gelen Kutuz ve Baybars’ın torunlarısınız… Sizler, H. 857 M. 1453 yılında İstanbul’u fethettiğinde daha henüz yirmi üç yaşını bile doldurmamış genç bir komutan olan Muhammed Fatih’in torunlarısınız. Nitekim Allah onu, Ahmed’in Bişr el-Hasami’den tahriç ettiği hadiste Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in övgüsüyle şereflendirmiştir: «فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ»“Onu fetheden komutan ne güzel bir komutandır, o ordu ne güzel bir ordudur”… Sizler, on altıncı yüzyılda, yani 1525 tarihinde kralını esaretten kurtarması için Fransa’nın yardım istediği Halife Kanuni Sultan Süleyman’ın torunlarısınız. Ama bugün o, Müslümanların Halifesi’nin yardımını ya unuttu ya da unutmuş gibi yapıyor. Zira İslam’ın kalkanı olmadığı için hiçbir gözetim ve denetim olmaksızın İslam’a ve İslam’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e dil uzatıyor… Sizler, kendi döneminde Amerikan gemilerinin Cezayir vilayetindeki Osmanlı donanmasına maruz kalmaksızın Atlantik’ten Akdeniz’e güvenli bir şekilde geçmesine izin vermesi için Amerika Birleşik Devletleri’nin yıllık vergi ödediği Halife III. Selim’in torunlarısınız. Böylece Amerika, H. 1210 M. 1795 yılında ilk defa kendi dili dışında, dahası başka bir devletin (Osmanlı Devleti) diliyle bir anlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. Ama şimdi Müslümanların başındaki yöneticileri Amerika kontrol ediyor ve sizleri biz koruduğumuz için bize ödeme yapın diyor… Sizler, Yahudilerin Filistin’e yerleşmelerine izin vermesi için devlet hazinesine sundukları milyonlarca altına aldanmayan Halife Abdülhamid’in torunlarısınız. Nitekim kendisi şu meşhur sözünü söylemişti; “Filistin’in Hilafet Devleti’nden koparılmasını görmektense bedenimin neşterle lime lime edilmesi benim için daha kolaydır.” Sonra şöyle eklemişti; “… Yahudilerin milyonları kendilerine kalsın. Eğer bir gün Hilafet Devleti parçalanacak olursa işte o gün, onlar Filistin’i bedelsiz alabilirler.” Öyle de oldu!... Sizler, saati icat edenlerin torunlarısınız. Nitekim saatlerden bir tanesini o zamanlar Avrupa'nın en büyük kralı olan Şarlman'a hediye etmişler ve kralın yardımcıları ve halkı da bu saatin içerisinin gulyabani ve cinlerle dolu olduğunu zannetmişlerdi! İşte bizler böyle aydın fikirler içerisindeyken onlar ise boş ve hastalıklı fikirler içerisindeydiler!

Sizler Hilafet’in gölgesindeyken işte böyleydiniz ey Müslümanlar. Hilafet karşınıza çıktığında da yine böyle olacaksınız. O halde ibret alın ey akıl sahipleri…

Son olarak sizlere sesleniyorum ey güç ve kuvvet ehli… Ey Selahaddin ve Muhammed Fatih’in torunları

Ümmetin ve dininizin düşmanlarına karşı ümmetin göğsüne şifa olacak sadece sizlersiniz. İslam beldelerindeki Müslümanlara ulaşan aşağılanmayı kıracak olanlar sadece sizlersiniz… Böylece ümmetin umudunu başlatma ve gerçekleştirme şerefine nail olacaksınız. Dahası tüm ümmet ve ümmetin tüm ordusu arkadan ve önden sizleri takip edecektir. Allah’ın izniyle yalnız olmayacaksınız. O halde görevinizi yerine getirin ki Allah sizleri mübarek kılsın.  Haydi, Raşidi Hilafet’i kurması için bize ve Hizb-ut Tahrir’e yardım edin. Zafere giden yol sadece vakıayı tanımlama meselesi değildir. Bilakis bu, birinci derecedeki azim bir farzdır. Çünkü hükümler ve hadler onunla uygulanacaktır. O olmaksızın ne insanlara hükümler uygulanabilir ne de onlara hadler tatbik edilebilir… Her kim gücü yettiği halde Hilafet’i kurmak ve bir Halife’yi çıkarmak için çalışmazsa, büyük bir günah işlemiş olur. Ayrıca bu kişi, günahın şiddetine delalet eden cahiliye ölümü ile ölmüş gibi olur. «وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ، مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً»“Boynunda biat olmaksızın ölen kimse cahiliyye ölümü üzerine ölmüş olur.” Nitekim Müslümanlar, çok önemli ve ciddi olmasından dolayı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in techizi ve defnine başlamadan önce bir Halife’ye biat etmekle meşgul olmuşlardır. İşte tüm bunlar, Hilafet’in azameti ve öneminden dolayıdır…

Ey güç ve kuvvet ehli… Ey nusret ehli… Ey Müslümanların orduları

Aranızda Allah Subhanehu ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e yardım edecek ve dünya ve ahirette kurtuluşa erecek Musab Bin Umeyr, Esad Bin Zurare, Useyd Bin Hudayr ve Sa’d Bin Muaz gibi birisi yok mu? Hatta Allah’ın dinine yardım ettiği için Sa’d Bin Muaz’ın ölümünden dolayı Rahman’ın arşı titredi. Nitekim Buhari, Cabir Radıyallahu Anhu’dan Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu işittim dediğini tahriç etmiştir: «اهْتَزَّ العَرْشُ لِمَوت سعد بن معاذ»“Sa’d Bin Muaz’ın ölümünden dolayı Rahman’ın arşı titredi.”… Aranızda Allah’a, Rasulü’ne ve onun davetini taşıyanlara yardım edecek aklı başında bir adam yok mu? Zira ümmet sizleri bekliyor, sizlerin tekbir getirmesini, sizlerle birlikte tekbir getirmeyi ve ellerinizde rayeleri dalgalandırmanızı bekliyor ki sizlerle birlikte mutlu olsunlar. Sadece bu şekilde ümmet kalkınır ve içeride İslam’ı tatbik edecek ve onu davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıyacak olan Raşidi Hilafet kurulur. İşte o zaman Allah Subhanehu ona yardım edecektir: ﴿اِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْاَشْهَادُۙ  “Elbette biz, hem dünya hayatında hem de şahitlerin hazır bulunacağı günde elçilerimize ve müminlere yardım ederiz.” [Mümin 51]

Ey Allah’ın askerleri: Bizler biliyoruz ki; bizim için İslam’ı ve Müslümanları izzetli kılacak Hilafet’i kurmak ve ordumuza liderlik etmek için gökten melekler inmeyecektir. Ancak yeryüzünde İslami hayatı yeniden başlatmak ve Hilafet’i kurmak için ciddi, samimi ve ihlaslı bir şekilde çalışırsak Allah Subhanehu bizlere yardım etmesi için melekler indirecektir. Zira bu, Allah Subhanehu’nun kitabında ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetinde yalanlanması imkansız bir vaat olup bugün Hilafet’in kurulması hayalden ibarettir, dahası Hilafet’in kurulması hayal olup bir hayalin peşinden koşmaktır diyenlerin sözleri asla buna etki etmez. Hilafet’in kurulmasına gelince; bu bir hakikattir ve Allah’ın izniyle kesinlikle gerçekleşecektir. Bunu doğrulayan dört hakikat vardır:

Birincisi: Allah’ın vaadi: ﴿وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ ءَامَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur.”

İkincisi: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, bu zorba diktatörlüğün ardından Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet’in geri geleceğine dair müjdesi. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: … «ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ»“Sonra zorba diktatörlük olacaktır. Böylece Allah’ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) nübüvvet minhacı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır.” Sonra Sallallahu Aleyhi ve Sellem sustu.  [Ahmed, Huzeyfe’den tahriç etmiştir]

Üçüncüsü: İnsanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin, canlı ve aktif bir ümmet olması: ﴿كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ “Sizler insanlar için ortaya çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder kötülükten sakındırır ve Allaha iman edersiniz.” [Âli İmran 110] Dolayısıyla bugün ümmetin Hilafet’in kurulmasından dolayı sakinleşmesi demek, hiç yerinden kımıldamadan olduğu yerde sükunet bulması demektir…

Dördüncüsü: Allah’ın izniyle Allah Subhanehu’ya karşı samimi, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e sadık, gidişatı güzel, vaadi ve müjdeyi gerçekleştirmek için gecesini gündüzüne katan bir Hizbin olması. Sanki o, Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinin doğruladığı bir hizibtir. «لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَذَلَهُمْ حَتَّى يَأْتِيَ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ كَذَلِكَ»“Ümmetimden bir taife hak üzerinde devam edip kalacaktır. Kendilerini terk eden kimseler onlara zarar veremezler. Allah’ın emri gerçekleşinceye kadar bu durum üzerinde kalacaklar.” [Müslim, Sevban’dan tahriç etmiştir.]

Bu dördünden herhangi biri, Hilafet için çalışmanın hayal olmadığını söylemek için yeterlidir. Peki ya dördü bir arada olursa?! Dolayısıyla Hilafet’in kurulması, Allah’ın izniyle çok da uzak olmayan bir vakitte gerçekleşecek olan bir hakikattir. Ayrıca Hilafet’in kurulmasının ardından sebat etmesi ve istikrarlı olması, Allah’ın izniyle gerçekleşecek olan bir husustur. Nitekim bugünkü büyük ülkelerin yapısı, çok uzak yerlerdeki bu ülkeleri yok edecek bir yapıdadır. Oysa bu ülkeler, Allah ve Allah’ın kulları nezdinde çok güçsüzdür. Bakın küçük bir yaratık olan Kovid-19 neler yaptı. Ama bu ülkelerin ve liderleri Amerika’nın, bununla ilgili konuştukları neredeyse hiç görülmez… Seçimlerinde ona ne olduğuna bir bakın, bir grup onu hırsızlık ve sahtekarlık olarak değerlendirirken, diğeri ise onu büyük bir zafer olarak görmektedir! Sonra sözlü atışmalarla kalmayıp resmi kurumlara saldırılara ve kapitalizmin liderlerinin koridorlarda fiziksel mermilerle can kaybına kadar vardı. İki taraf da yıkık dökük demokrasiye çağrıda bulunuyor! Küçüğünden önce büyüğü olmak üzere bugün dünyanın hali budur… Ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti olan İslam Devleti kurulmadıkça da kurtulamayacaktır…

Ey kardeşlerim: Bizler Hilafet’in yüzüncü yıldönümünden önce kurulması için çalışıyor ve Allah’a yalvarıyoruz. Dolayısıyla Hizbin geçirmiş olduğu bu yetmiş yıl boyunca günlerimiz gelip geçti. Neredeyse Hilafet’i sımsıkı tutuyoruz, sonra uzaklaşıyor. Ama kesinlikle Allah’ın lütfundan ümidimizi kesmiyoruz. Nitekim çalışıyoruz, Hilafet’î dört gözle bekliyoruz, kalplerimiz onun için atıyor ve hepimiz onun kurulacağından eminiz. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu bize haber verdi ve müjdeledi. «ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ»“Sonra Nübüvvet Minhaci üzere Hilafet olacaktır.” İşte tüm bunlar, motivasyonları artıran, azimleri bileyen, harareti yeniden alevlendiren, kişiyi başka bir varlık haline getiren, başına gelen bir felaketten dolayı karamsar olan birini düştüğü karamsarlıktan kurtuluşu müjdeleyen bir hakikattir.

Alim ve Habir olan Allah bize şunu haber vermiştir: ﴿فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراً  إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْراً“Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet, zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” [İnşirah-5-6] Yine Ömer’in Ebu Ubuyde’ye mektubu şöyledir: «فَإِنَّهُ لَمْ تَكُنْ شِدَّةٌ إِلاَّ جَعَلَ اللَّهُ بَعْدَهَا مَخْرَجاً، وَلَنْ يَغْلِبَ عُسْرٌ يُسْرَيْنِ»“Allah ardından kurtuluş yolu vermeyeceği bir şiddet indirmez. Zira bir zorluk iki kolaylığa asla galip gelemez.” Alemlerin Rabbi olan Allah’ın izniyle kurtuluş gelmekte olup Hilafet, sadık müminlerin elleriyle kurulacaktır. Böylece Yahudi varlığı ortadan kalkacak, Filistin Daru’l İslam’a geri dönecek, kardeşinin fethedilmesinin ardından Roma da fethedilecek ve tertemiz gırtlaklar Kaviy ve Aziz olan Allah’ın şu kavlini haykıracaktır: ﴿وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا“De ki: Hak geldi, bâtıl yok oldu. Muhakkak ki bâtıl yok olacaktır (yok olmaya mahkûmdur).” [İsra-81] Dünya tekbir sesleriyle dolacak ve yeryüzü İslam’ın nuruyla aydınlanacaktır: «لَيَبْلُغَنَّ هَذَا الْأَمْرُ مَا بَلَغَ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَلَا يَتْرُكُ اللَّهُ بَيْتَ مَدَرٍ وَلَا وَبَرٍ إِلَّا أَدْخَلَهُ اللَّهُ هَذَا الدِّينَ بِعِزِّ عَزِيزٍ أَوْ بِذُلِّ ذَلِيلٍ عِزًّا يُعِزُّ اللَّهُ بِهِ الْإِسْلَامَ وَذُلًّا يُذِلُّ اللَّهُ بِهِ الْكُفْرَ»“Muhakkak ki, bu iş (bu dinin hakimiyeti) gece ve gündüzün ulaştığı yerlere ulaşacaktır. Allah ne bir kerpiç ev ne de bir keçe çadır bırakmayacak; azizi aziz ederek, zelili zelil ederek, bu dini ona dahil edecektir. Allah'ın bu işte aziz edeceği İslâm'dır. Allah'ın bu işte zelil edeceği küfürdür.” [Ahmed, Temim Ed-Dâri’den tahriç etmiştir.]

Bizler biliyoruz ki İslam düşmanları bunu gerçekleştirmenin imkansız olduğunu düşünecekler ve onların taraftarları da alay edenlerin sözlerini tekrarlayıp duracaklardır. ﴿غَرَّ هَؤُلَاءِ دِينُهُمْ“Bunları dinleri aldattı (diyorlardı).” [Enfal-49] Ama bu söz, söyleyenin üzerinde bir vebal olacak, Allah dinini izzetli kılacak ve Müslümanlara yardım edecektir. Aynı şekilde o gün de onların üzerinde bir vebal olacaktır. Çünkü Aziz ve Hakîm olan Allah, kendisine tevekkül edenlerle, Subhanehu’ya samimi olanlarla beraber olduğu gibi kalplerini ve bedenlerini ayırmaksızın ciddi bir şekilde çalışan, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte olan sadıklarla da beraberdir. Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: ﴿إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً“Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.” [Talak-3] İşte onlar her gün bu “ölçüye” yaklaşmaktadırlar.  ﴿وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ“Muhakkak ki Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf-21]

Vesselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh

Kardeşiniz

Ata bin Halil Ebu El-Raşta
Hizb-ut Tahrir’in Emiri

 

H. 29 Receb 1442
M. 13.03.2021

Ortam

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER