Haber-Yorum

Türkiye Dolar Tuzağından Nasıl Kurtulabilir?

Haber:

Türk Lirası Krizi. 15 Ağustos 2018.

Yorum:

Türk Lirasının keskin bir şekilde çöküşünün, bununla birlikte Türkiye ile Amerika arasında yapılan açıklama ve suçlamalar ile bu son defasında da Amerikalı Papaz “Andrew Brunson” ve ticaret politikası konusuyla ilgili diplomatik uygulamalar sebebiyle parmak işaretleriyle suçlamaların yapılmasının neden olduğu büyük patlama, evet bu patlama, aklı, kulağı ve zihni faiz ve enflasyon oranlarının detayları veya IPhone cep telefonuna Samsung ürününün tercih edilmesinden daha derin, önemli ve ciddi konulara vermeyi gerektiriyor!  

Bu sorunlardan birisi, benim özetle tarihi ve ekonomik boyutlarını ele alacağım dolar ve genel olarak da para birimidir. 

Tarihi olarak; bütün dünya Birinci Dünya Savaşı’na kadar altın sistemini baz alarak hareket ediyordu. Dolayısıyla tedavüldeki paralar, dönüşümde altın ve bununla birlikte gümüş sisteminin kabul edildiği altın sikkeleri ve kâğıt banknotlara dayalıydı. İşte bu sistemin uygulanması ekonomik ilişkiler üzerinde çok güzel bir etki bırakmıştı. Ama 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı ilan edildiğinde savaşan ülkeler altın sistemini sorunlu hale getiren uygulamaları benimseye yöneldiler. Zira Amerikan Başkanı  “Nixon”,  altın sistemiyle çalışmayı durdurdu ve altın ile dolar arasındaki bağlantıyı kesti. İşte o vakitten bu yana altının parayla bir ilgisi kalmadı ve sadece emtialardan bir emtia haline geldi. Bunun ardından Amerika, küresel para piyasasını kontrol etmek ve bunun üzerinde hegemonya sağlamak için doları dünyadaki paranın temeli yapmak istedi. Böylece para sistemi bozuldu, döviz kurları dalgalandı ve küresel para sisteminde derin sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Bu bağlamda Başkan Nixon döneminde Hazine Bakanı olan “John Connally’nin” Avrupalılara hitaben kullandığı şu sözü meşhur oldu: “Dolar bizim paramız ama o artık sizin sorununuz.”

Kapitalist sistemin paralarda salgıladığı başarısızlığı, rejimlerin üretim ve krediler bulamayıp paraya ihtiyaç duyduklarında, para basmalarına, paranın ekonominin çemberine dahil edilmesine, şayet devletin parası dolar gibi küresel paraya bağlı ise tüm halkın parasının, dahası bütün halkların paralarının erozyona uğramasına yol açtı. Aslında nakit blokunun, herhangi bir devletin elinde bulunan gerçek üretimi karşılaması gerekiyor. Şayet karşılıksız yeni para basılırsa para herhangi bir karşılığı olmayan ekonomik döngü içerisine girer ve bu da paranın satın alma gücünün düşmesine yol açar. Mesela bugün cebinde bin dolar parası olan bir kişinin -aynı- doları bir yıl sonra dokuz yüz dolar olur.

Bu başarısızlıkla ilgili olan kısmıydı. Başarılı ve refah olan kısmına gelince; Bu ancak İslam’ın varlığında mümkün olabilir.

Şeri naslara bakan bir kimse, İslam’daki paranın birtakım şeri hükümlerle bağlantılı olduğunu görür. Zira İslam’da kenzin (para stokunun) haram olması, zekatın farz olması, sarf hükümlerinin belirlenmesi, Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bununla muamele etme, diyetle ve hırsızın elinin kesilmesiyle ilgili ikrarı, evet tüm bunlar İslam’daki paranın altın ve gümüş olması veya esasının altın ve gümüş olması gerektiğine dair açık bir delildir.

Altın ve gümüş sisteminin birçok faydaları vardır; Bunlardan birisi bu sistem, kâğıt parada olduğu gibi dünyayı tedavüldeki paranın ani bir şekilde artmasına maruz bırakmaz. Diğer bir faydası ise kâğıt para sabit bir fiyattan altın ve gümüşe dönüştürülebildiği sürece devletin kâğıt para ihracatını genişletmesine gerek kalmaz. Böylece enflasyon sona ermiş olur. Başka bir faydası da ülkelerin para birimleri arasındaki döviz kurları istikrara kavuşur.      

Altın sistemini eleştirenler, eskiden olduğu gibi altın sistemine geri dönmek için dünyada yeterli altının olmadığını iddia ediyorlar. İnsanların gerçekte çok parayla değil de alım gücüyle ilgilendikleri anlaşılırsa bu iddia geçersiz olacaktır.

Her halükarda dolardan kurtulmak ve şeri para sistemine güvenmek için yöneticilerin çok farklı bir vizyona ve farklı düzeyde bir bakış açısına sahip olması gerekir. Kısacası Allah’tan ittika eden ve tüm hayat işlerinde Allah’ın indirdikleriyle hüküm verecek olan bir yöneticinin olması gerekir.    

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

M. Usame El-Suveyni - Kuveyt