- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Devrimden Kırk Yıl Sonra İran
Haber:
İran, (İslami) devrimin 40. yıldönümünü kutluyor.
Yorum:
Humeyni, 1979 yılında aslında İslam dininden tamamen uzak olduğu halde İslam olarak gördükleri şeylerle yönetecek olan “din adamlarının” iktidarın tepesinde olmasını sağlayan Velayet-i Fakih olarak adlandırılan şeye dayalı olarak İran Şahı Rıza Pehlevi'yi devirmeyi ve İran'da bir İslam cumhuriyeti kurmayı başardı.
Aynı yıl Hizb-ut Tahrir, bugün (İslam) Cumhuriyeti olarak bilinen şeyle sonuçlandırılan, şeriata yönelik ilk muhalefetleri tıpkı doğu veya batı cumhuriyetlerinde olduğu gibi yasamayı halka verip halkı da otoritelerin kaynağı kılmak olan, ayrıca anayasaya hizbin “İran Anayasasını Eleştiri” kitabında açıkladığı Şii mezhepçiliğini ve diğer birçok usulsüzlükleri ve yanlışları yerleştiren bir grup hukukçu, siyasetçi ve düşünür tarafından hazırlanan bu yeni anayasayı eleştiren bir kitap yayınladı.
O vakit gerçekleşen bu devrim, o zaman Humeyni’nin devrimin ihracı olarak adlandırdığı şey sayesinde devrimin yöneticilerinden kurtulmak için bir yol olmasını ümit eden İslam dünyasındaki yenilmiş, zayıf ve mustarip olmuş halklara umut veren itici bir güç olmuştu. Kırk yılın ardından bugün İran, seleflerinden farklı olmayan ve diğer İslam ülkelerindeki anayasalara benzemeyen genelleştirilmiş diktatörlük boyunduruğu altında inlemekte ve beşeri anayasaların ağırlığı altında ezilmektedir. Ayrıca fikri baskının, siyasi tahakkümün ve karşı çıkan veya muhalefet edenlerin maruz kaldığı kötü muamelenin yanı sıra para biriminin bozulması, yüksek fiyatlar, yüksek işsizlik oranı, yoksulluk oranının artması, toplumun diğer ekonomik sorunları ve bunun sonucunda ortaya çıkan insani ve siyasi sorunlar gibi ekonomik durumun daha da kötü olduğunu görüyoruz. Çünkü ne İran anayasasının ne de yürürlükteki rejimin yasal bir temeli veya Allah’ın hükümlerine ve O’nun dinine bağlılığı ve O’nun şeriatına uygunluğu söz konusu değildir. Şöyle buyurun Allah ne kadar da doğru söylemiştir:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكاً “Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır.” [Taha-124]
Evet, hiçbir değeri olmayan isim dışında devlette İslam’dan bir şey yoktur ve benim düşünceme göre bu mesele, bizzat İslam’ın imajını bozmayı ve İslam’ı onunla hiçbir ilgisi olmayan, sloganları da Allah’a yakınlaştırmayan ve tagutlardan da uzaklaştırmayan cumhuriyet ve krallıklarla temsil etmeyi amaçlamaktadır. Aynen kendisini yalan ve iftirayla (Hilafet Devleti!) olarak isimlendirdiği devlet sistemiyle ilgili durumda olduğu gibi. Buna ek olarak bu mollalar, gerek Afganistan’ın işgalinin kolaylaşmasında, gerek Irak’ın sömürgeleştirilmesinde, gerek Suriye, Yemen ve diğer İslam ülkelerinin yakılmasında “Büyük Şeytan” dedikleri şeyle işbirliğine girerek Allah’a, Resulüne ve müminlere ihanet etmişlerdir.
“Amerika’ya Ölüm” diye atılan sloganın üzerinden tam kırk yıl geçti. Ama etrafındaki Amerika ile birlikte Orta Doğu’yu yıkma ve Yahudi varlığını koruma planlarını uygulamak için onu koruyor.
Kırk yıl geçmesine rağmen hala biz (İsrail’e) ölüm sloganları işitiyoruz ama bu işgalci düşmana karşı yöneltilen roket veya tanklardan atılan tek bir atış bile işitmedik. Oysa Devrim muhafızları, işgal altındaki Filistin sınırlarında bir sopa haline geldi. Ancak onlar, Yahudilerle savaşmak yerine Hama, Halep ve kırsallarında çocuk ve kadınları öldürüyorlar, Guta ve Afrin’deki yaşlıları muhasara altına alıyorlar, İdlib ve sevgili Şam’ın diğer bölgelerdeki halkımızın tepesine lavlar fırlatıyorlar.
İslam ve İslam’ın yönetime ulaşması için Allah yolunda canlarını feda eden şehitlerin omuzlarında yükselen bu devrimi heba etti ve Rusya, Amerika ve asrın kasabı Beşşar Esed’in yanında savaşarak İslam’ın düşmanı oldu.
Garip olan ise bazı insanların hala bu devrimin, Filistin sorunu, Myanmar'daki Rohingya sorunu, Çin’in doğusundaki Uygur sorunu ya da çözüme kavuşması ve Humeyni’nin Fransız uçağına bindiğinden beri ezilenlerin devrimi olduğunu söylediği gibi ezilenlerin üzerinden zulmün kalkması için askeri bir güce ihtiyacı olan Müslümanların diğer sorunları gibi Müslümanların sorunlarının yanında yer alan bir direniş cephesini temsil ettiği hayaline kapılmalarıdır.
İnsanlığın üzerinden zulmü kaldırarak insanları güvence altına alacak olan gerçek devrim, karanlık sistemlerin ve mevcut anayasaların yerine vaadedilen Hilafet Devleti’ni, Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni getirecek olan bir sonraki devrim olacaktır.
Allah bizim dostumuzdur. O, ne güzel bir dost ve ne güzel bir yardımcıdır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Yusuf Selame - Almanya