- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Kınadınız… Ancak Filistin Halen İşgal Altında
Haber
Suudi Arabistan’ın Mekke şehrinde cuma gecesi başlayıp cumartesi sabahına kadar süren İslam Zirvesi’nde Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, ülkesinin Kudüs’e zarar verilmesini asla kabul etmediğini ve Filistin meselesinin Riyad ve İslam âleminin her zaman öncelikli konusu olduğuna vurgu yaptı. Kral Selman, Filistin meselesinin İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) temel dayanaklarından biri olduğunu ifade etti. Sonuç bildirgesinin merkezinde Filistin meselesi vardı. Yayınlanan açıklamada Kudüs’ün “İsrail”in başkenti olduğuna karşı çıkıldı. (Şarkul Avsat)
Yorum
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığını hangi ülke yaparsa yapsın, Müslümanların yaşayageldiği problemlerinin hiçbirini çözüme kavuşturmadığı gibi özellikle Filistin meselesinde de çözüm namına bir arpa boyu mesafe alınamamıştır. Belki bir önceki toplantıdan farklı olarak sadece sözde kalan bir kınama mesajının önüne “güçlü” ya da “şiddetli” yazarak değişikliğe gidilmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığını devralan Suudi Arabistan’ın kralı Selman bin Abdulaziz’in “Filistin meselesi Riyad ve İslam âleminin her zaman öncelikli konusudur” şeklindeki açıklamaları ise asla doğruyu yansıtmamaktadır. Bu sözler olsa olsa amelle doğrulanmış olmaktan yoksun kuru ve içi boş sözlerdir. Tam aksine “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” genelgeçer kaidesinden hareketle İslam beldelerinin yöneticilerinin öncelikli meseleleri hiçbir zaman Müslümanların kıymetleri ve değerleri olmamıştır. Bilakis sömürgeci kâfirlerin istekleri ve razı oldukları hususlar olmuştur. Bu ve buna benzer toplantılar ve sonrasında yapılan şiddetli(!) kınamalar ancak Gasıp Yahudi varlığı “İsrail”i cesaretlendirmeye yaramıştır. Bundan dolayı da azgınlaştıkça azgınlaşmıştır.
Gerçekten de öyle değil midir? Gasıp Yahudi varlığı yıllardır mübarek toprakların işgalini Müslüman ülkelerin yöneticilerinin kınama mesajlarının eşliğinde yapmıyor mu? Yıllardır özellikle ramazan ayı geldiğinde kardeşlerimize yönelik katliamlar yöneticilerin gerçekleştirdiği İİT toplantılarının yayınladığı kınama yüklü sonuç bildirgesi eşliğinde gerçekleştirilmiyor mu? Yine İsra ve Miraç toprağı ve Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs’ün, Yahudi varlığının başkenti olarak tanıması Müslüman yöneticilerinin bir araya gelerek üst perdeden yaptıkları kınama mesajları eşliğinde gerçekleşmedi mi?
Evet, bunların hepsi sömürgeci kâfirlerle işbirliği içerisinde olan yöneticilerin gözlerinin önünde ve kınama mesajları eşliğinde meydana geldi…
Eğer ki bu rejimler sözleriyle değil icraatlarıyla Kudüs’e sahip çıksalardı Yahudiler kutsal Mescidi Aksa’da asla taşkınlık yapamazlardı. Yahudiler, bugün kışlalarda pas tutmaya terk edilmiş Müslüman orduların Kudüs’ü işgalden kurtarmak için seferber olacağını bilselerdi, Filistin’i işgal edemezlerdi. Yine icraatlarıyla kâfirlerin yüreğine korku salan liderlerimiz ve ordularımız olsaydı Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapmaya asla cüret edemezlerdi.
İsra ve Miraç topraklarını gasp eden mücrim Yahudi varlığına “Orta Doğu’da ihtiyacımız var” diyen ve her fırsatta gasıp Yahudi varlığı ile sıcak ilişkiler kurmaya çalışan yöneticiler, bu acziyetleriyle Kudüs’e sahip çıkabilirler mi? Yapılan toplantılar ve kınama açıklamaları, İslam’ın ve Müslümanların düşmanı Yahudi varlığını yapacaklarından ve kararlarından ne kadar caydırabilir? Bu yöneticilerin en iyi ve fazlaca yaptıkları şey; “şiddetle kınama mesajları içeren sonuç bildirgesi yayınlamak” değil midir? Müslümanların hayrına yönelik eylemsel hiçbir katkısı olmayan İslam İşbirliği Teşkilatı, Yahudi varlığına ya da Amerika’ya karşı ne yapabilir? Söyler misiniz İsra ve Miraç topraklarını bunlar mı savunacak? Mescidi Aksa’yı bunlar mı önemseyecek? Mübarek toprakları Gasıp Yahudi varlığının necis postallarından sadece kınamasını bilen bu aciz yöneticiler mi arındıracak?
Filistin meselesini önemsemenin ispatı; toplantılar gerçekleştirmek değildir. Bugüne kadar Kudüs ve Mescidi Aksa kınama mesajları ile kurtulmadı bundan sonra da kurtulmaz... Devasa ordulara sahip olunmasına rağmen acizlik göstererek Birleşmiş Milletler kararlarına atıf yapmakla kurtulmaz. Barış mesajları vermekle kurtulmaz. İki devletli çözümden bahsetmekle kurtulmaz.
Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın kurtuluşu ancak, Kudüs işgal altında iken gülmeyi kendisine haram kılan Selahaddin gibi komutanlarla kurtulur. Kudüs ancak فَمَهْمَا نَطْلُبُ الْعِزَّةَ بِغَيْرِ مَا أَعَزَّنَا اللَّهُ بِهِ أَذَلَّنَا اللَّهُ“… Eğer biz İslam’dan başka bir yerde izzet ararsak Allah bizi zelil eder” diyerek izzeti kâfirlerin yanı başında değil, bilakis Allah’ın ve İslam’ın katında arayan Hz. Ömer gibi Râşid Halifelerle kurtulur. Yüklü miktarda paralar karşılığında Filistin’den toprak vermesini isteyen Siyonist Liderlere karşı, إِنَّ عَمَلَ المِبْضَعِ فِي جَسَدِي أَهْوَنُ عَلَيَّ مَنْ أَنْ أُعْطِيَ شِبْراً وَاحِداً مِنْ أَرْضِ فِلَسْطِينَ“Filistin topraklarından bir karış vermektense vücudumun lime lime doğranmasını yeğlerim” diyen Abdülhamit gibi basiretli yöneticilerle, halifelerle kurtulur. Velhasıl kınama mesajlarıyla, toplantılarla ve sözlerle değil ancak ordularla kurtulur.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah İmamoğlu