- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Erdoğan’ın Lozan Sevdası
Haber:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 96. yıl dönümü dolayısıyla yayımladığı mesajda, Lozan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi olduğunu vurgulayıp, “Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’i ve aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyor, gazilerimizi saygı ve minnetle yâd ediyorum” ifadelerine yer verdi.
Erdoğan mesajına şöyle devam etti:
"Bu yıl aynı zamanda istiklal mücadelemizin başlangıcının 100’üncü yıl dönümüdür. Dünyanın en güçlü ordularına karşı verdiğimiz Milli Mücadele, ülkemizin bağımsızlık belgesi olan Lozan Antlaşmasıyla taçlanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, bir asır önce olduğu gibi bugün de bağımsızlığına, bekasına, vatandaşlarının huzur ve güvenliğine yönelik her türlü tehdidi bertaraf edecek güce ve kararlılığa sahiptir."
Yorum:
Yüce Allah kerim Kitabı’nda şöyle buyuruyor: اِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّب۪يلَ اِمَّا شَاكِرًا وَاِمَّا كَفُورًا “Kuşkusuz biz ona (doğru) yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.” [İnsan-75] İnsan Rabbinden gelen doğru yoldan sapınca Şeytan’ın rotasına girer ve Şeytan’da onu istediği şekilde istediği yöne yönlendirir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’da ayette geçtiği üzere Allah’tan gelen doğru yoldan çıkarak nankörlüğü tercih edip Şeytan’ın rotasına girerek gerek sözlerinde gerekse fiillerinde ciddi tutarsızlıklar baş göstermeye başladı. Zira sırf kendi makam ve çıkarlarını korumak adına İslam ve Müslümanlar için büyük bir ihanet belgesi olan Lozan Antlaşması’na ve anlaşmanın baş aktörüne övgüler yağdırmayı bir marifet saymaya devam ediyor. Oysa Erdoğan, 2016 yılında Kemalist Laiklerin kendisine yoğun bir saldırı başlattıkları bir dönemde muhtarlara yaptığı bir konuşmada Lozan Antlaşması hakkında aynen şu cümleleri kullanmıştı: “Tarihte bize ne yaptılar. 1920’de bize Sevr-i gösterdiler. 1923’te bizi Lozan’a razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. Şöyle bağırsan duyulacak adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi." Şimdi ise Erdoğan Laiklere yaranmak ve son seçimlerde yaşadığı hezimeti kendi lehine çevirmek için Lozan’a ve baş aktörüne övgüler yağdırıyor. Çünkü Şeytan, kendi rotasından çıkmasın diye yaptıklarını ona süslü gösteriyor ve kendisinin de onun yanında olacağını fısıldıyor. Nitekim Allahu Teala yüce Kitabı’ndan şöyle buyuruyor: وَاِذْ زَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ وَقَالَ لَا غَالِبَ لَكُمُ الْيَوْمَ مِنَ النَّاسِ وَاِنّ۪ي جَارٌ لَكُمْۚ“Hani şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterip şöyle demişti: 'Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Ben de yanınızdayım.” [Enfal-48] Dolayısıyla Erdoğan da Şeytan’ın bu fısıltılarına kanıp hiçbir gücün kendisine galip gelemeyeceğini sanıyor. Bu yüzden de sırf gücünü ve iktidarını korumak adına gerektiğinde Müslümanların duygularını istismar eden açıklamalar yaparken gerektiğinde de Kemalist Laikleri hoşnut edecek açıklamalar yapmaktan hiç çekinmiyor.
Oysa yüzeysel İslami bilgisi olan birisi bile Lozan Antlaşmasının içeriğini bir baksa onun İslam ve Müslümanlar için bir ihanet antlaşması olduğunu hemen anlar. Zira 20 Kasım 1922’de Mustafa Kemal’in İsmet İnönü’yü gönderdiği Lozan Konferansı açıldığında İngiliz heyetine başkanlık eden Lord Curzon yapılan gizli görüşmelerde Türklere “bağımsızlık” verilebilmesi için şu dört şartı sunuyor: 1- Hilafet tam manasıyla ilga edilecek. 2- Halife hudut dışına sürülecek. 3- Halife’nin Mallarına el konulacak. 4- Devletin laikliğe dayandığı ilan edilecek. Peki İslam’ın hükümlerinin tatbik edildiği bir makam olan Hilafetin kaldırılmasının, Allah’ın Resulü (Sallalahu Aleyhi ve Sellem)’in kalkan olarak nitelendirdiği Halife’nin sürgün edilmesinin, Halife’nin, dolayısıyla İslam ümmetinin mallarına el konulmasının ve İslam’ı tamamen reddedip insan aklının ürünü olan ve başta Müslümanlar olmak üzere tüm insanlığı Şeytan’ın bataklığına sürükleyen Laikliğin İslam ve Müslümanlar için bir ihanet olduğunu Erdoğan bilmiyor mu? Elbette biliyor. Ama insanın dostu şeytan olunca ve sürekli olarak da ona hiç kimsenin galip gelemeyeceğini ve kendisinin de yanında olduğunu fısıldayınca hep güçlü ve yenilmez olarak kalabileceğini sanıyor. Şayet Erdoğan gerçekten Allah’a ve Resulü’ne iman ediyor ve içine düşmüş olduğu girdaptan kurtulmak istiyorsa Allah’a nankörlük değil de şükredici kullardan olmalı ve bir an önce İslam’ın değerlerine geri dönmelidir. Yoksa Erdoğan’ı, bizzat kendisinin tanık olduğu Mübarek’in, Kaddafi’nin ve Zeynel Abidin’in akıbetinden daha kötü bir akıbet bekliyor. Çünkü sömürgeci kafir Batı’ya ajanlık yapan bu diktatörlerin akıbetinden ders almamasından dolayı Erdoğan’ın sonu hiç de hayır gözükmüyor. Başta Türkiye olmak üzere tüm İslam ümmetinin de Allah’ın razı olmadığı bu durumdan kurtulmak için Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in metodu üzere canla başla çalışmalı ve bir an önce bu hususta ümmete liderlik yapan Hizb-ut Tahrir’e katılarak Allah’ın hoşnut olmadığı bu durumu Hilafet Devleti ile taçlandırmalıdır. Yoksa Allah’ın azabı hepimize isabet eder–Allah korusun- ve Allah’a çokça dua ederiz de Allah duamıza icabet etmez. Zira Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur:
والذي نفسي بيده لتأمرن بالمعروف ولتنهون عن المنكر او ليوشكن الله ان يبغث عليكم عقابا من عنده ثم لتدعنه فلا يستجيب لكم"Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki; muhakkak marufu emredeceksiniz ve münkeri nehyedeceksiniz, yoksa Allah sizin üzerinize kendi tarafından bir azap indirir de ondan sonra ona dua edersiniz, fakat sizin dualarınızı kabul etmeyecektir ." (Ahmed bin Hanbel ve Tirmizi)
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan