- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Bizi Aldatan Bizden Değildir!
Haber
Türkiye ile İran arasında din işbirliği anlaşması Ankara’da imzalandı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve İran İslam Cumhuriyeti İslami Kültür ve İletişim Kurum Başkanı Ebuzer İbrahimi Türkmen Ankara’da bir araya gelerek anlaşmayı imzaladı. (Haber Ajansları)
Yorum
Türkiye ile İran arasında yapılan bu din işbirliği anlaşmasında; her iki ülke ümmetin birliğini pekiştirme ve aşırılıkla mücadele amacıyla ortak çalışmalar düzenlenmesinin, hassaten Kudüs davası olmak üzere ümmetin ortak problemlerine ilişkin konularda programlar yapılmasının gerekliliğine vurgu yapıldı. Anlaşma maddelerinde özellikle vurgulanan ümmetin birliği ve Kudüs davası konularına, tarafların sahada yani reelde yaptıkları ışığında bakıldığında baştan sona yalandan ve aldatmacadan ibaret olduğu açıklık kazanacaktır. Başka bir ifadeyle yıllardır esaretten kurtarılmayı bekleyen Kudüs ve dokuzuncu senesine giren Suriye kıyamı adeta bir turnusol kâğıdı gibi hakikatleri gün yüzüne çıkardı, maskelerin ardında gizlenen gerçek yüzleri ifşa etti. Geriye ne mi kaldı? Söylemleriyle ve icraatlarıyla paradoksal tutum sergileyen liderler, devletler ve kirli siyasetleri …
Sözde ümmetin hayrına bu anlaşmayı yaptığını söyleyen taraflar! Biz sizin ne denli samimiyet fakiri olduğunuzu yaptıklarınızdan biliyoruz. Biz sizlerin ümmetin birliğini sağlamak yerine ümmeti bin bir desiselerle nasıl paramparça ettiğinizi ve ümmeti suni sınırlarla ayıran Sykes-Picot anlaşmasına nasıl can verdiğinizi biliyoruz. Ümmetin vahdetine zehirli fikirlerinizle nasıl engel olduğunuzu da biliyoruz. Biz sizin Batı’nın planlarına ne denli esaret zinciriyle bağlı olduğunuzu da biliyoruz. Cenevre, Astana ve ardından Soçi zirveleri… Gerçekleştirilen bu zirvelerin Suriye devriminin kâfirlerin isteği doğrultusunda sonuçlanması için yapımcılığı sömürgeci kâfirlere ait olan bir “oyun”dur. Biz sizin bu oyunda rolünüze ne kadar sadık kaldığınız da biliyoruz. Biz sizi laflarınızdan değil icraatlarınızdan tanıyoruz. Sizinkisi olsa olsa şark kurnazlığıyla asıl olan biteni örtbas etmeye çalışmaktır.
İçeriği her ne olursa olsun İran’ın Suriye devrimi esnasında katmerleşen katliamcı rolü ayan beyan ortadayken, Türkiye’nin Suriye devriminde güttüğü politikayla Müslümanlara değil de Esed’e kalkan olduğu ayın on dördü gibi açıkken ve ayrıca bu iki devletin temsilcilerinin ümmet adına bir şeyler yapacaklarına ilişkin söylemleri işledikleri cürümlerce gölgeleniyorken aynı kadrajda görüntü vermek ancak “körler sağırlar birbirini ağırlar” ile izah edilebilir. İki ülkenin işlediği zulümler bu kadar göz önündeyken imzalanan antlaşma ihanetten ve aldatmacadan başkasıyla da açıklanamaz. Hâlbuki Rasulullah ﷺşöyle buyurmuştur:
مَنْ غَشَّـنَا فَلَيْس مِنَّا“Bizi aldatan bizden değildir.” (Muslim)
Diyanet açıklamasında öne çıkan “ümmetin birliğini pekiştirme” vurgusu bile tek başına bu anlaşma ve yakınlaşmanın tutarsızlığını ortaya koymaya yeter. Başta Suriye olmak üzere ümmet coğrafyasının birçok yerinde ümmete ihanet eden, hunharca Müslüman kanı döken, hâlihazırda Suriye ve Yemen’de Müslüman halkların evlatlarını kadın çocuk demeden sistematik şekilde katletmeye devam eden eli kanlı İran mı ümmetin birliğini pekiştirecek? Yoksa Müslümanların çağrısına icabet etmeyerek onları görmezden gelen Türkiye mi? Müslümanların kanlarını, namuslarını ve değerlerini hiçe sayıp; var güçleriyle sömürgeci Batı’nın planlarını uygulayan siyasiler, bugün katliamlarını ve ihanetlerini kardeşlik üzerinden imzalanan anlaşmalarla örtmeye çalışıyor. Müslümanları sihirli sözleriyle kandırmanın peşindeler.
Bizzat İran yönetiminin kontrolünde Suriye’de dokuz yıldır katliam üstüne katliam gerçekleştiren eli kanlı milis güçlerinin vahşi eylemlerini unutan Diyanet, Tahran ile ümmetin birliğinden söz ederek imzaladığı anlaşma ile tutarsızlığını ve samimiyetsizliğini deklare etmiş oldu.
Hey Hat! Özellikle Suriye’de sömürgeci kâfirlerin planı doğrultusunda hareket ederek çocukları, kadınları, yaşlıları binlerce Müslümanı açlık ve sefalete hatta ölüme mahkûm eden Türkiye ve İran’ın “dini işbirliği” mesajını işiten mağdur kardeşlerimiz gözyaşlarına boğulacaklardır muhakkak. Ancak bilinsin ki bu gözyaşları olsa olsa ihanet ve acının gözyaşlarıdır. Yoksa mutluluk ve gurur gözyaşları değil…
Gün gelecek kâfirlerin uykularını kaçıran Hilâfet gerçeği bütün ihtişamıyla hayata geri dönecektir. İşte o zaman kâfirlerin yaktığı fitne ateşi sönecek, Râşidî Hilâfet’in eliyle İslâm’ın nuru yeryüzünün tamamına hâkim olacak biiznillah. Yine o vakit aldatma ve kâfirlerle işbirliği olmayacak. Halkına ihanet eden yöneticiler de olmayacak. O gün gözyaşlarının adı mutluluk ve gurur gözyaşları olacak.
وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَۙ“O gün mü’minler ferahlanıp sevineceklerdir.” (Rum 4)
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah İmamoğlu