Perşembe, 26 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hakkı Bâtıla Karıştırmayın

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Hakkı Bâtıla Karıştırmayın

Haber:

TBMM 15 Temmuz Anıtı önünde 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kapsamında düzenlenen törende konuşan Erdoğan 15 Temmuz'un, asla sıradan bir darbe girişimi olmadığının altını çizdi. Erdoğan: Açık söylüyorum, Malazgirt'te ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Kosova'da, Niğbolu'da ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. İstanbul'un fethinde ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Çanakkale'de, İstiklal Harbi'nde ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Cumhuriyet tarihi boyunca neredeyse kesintisiz verdiğimiz terörle mücadelede ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. (15.07.2020 milliyet.com.tr, AA)

Yorum:

Kavramları, olayları aslından uzaklaştırarak kirli hesaplarla, çıkara göre anlamlandırma, yorumlama günümüz siyasetçilerinin bariz kurnazlıklarındandır. Bir taraftan kavram ve olayları aslından saptırma, diğer taraftan ise iyiyi kötüye, doğruyu yanlışa, hakkı bâtıla karıştırma, yöneticilerde adeta hastalık halini aldı. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz münasebetiyle yaptığı açıklamada hakkı bâtıla, haseni kabihe ne denli karıştırdığını açık bir şekilde göstermiş oldu.

Düşünün, hem 15 Temmuzu Demokrasi ve Milli Birlik Günü ilan edeceksin. Hem de burada verilen mücadeleyi, direnişi İstanbul’un fethinden, Malazgirt, Kosova, Niğbolu savaşlarından farksız olduğundan dem vuracak kadar akla ziyan açıklamalarda bulunacaksın. Başta da belirttiğimiz üzere olaylara kirli hesaplar üzerinden değil de, hak hakikat zaviyesinden bakılmış olsa küçük hesaplarla halkı aldatma basitliğine düşülmeyecekti.

İstanbul’un fethi Resul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesine nail olmak için yola çıkan ordu ile karşılarında zulmün ve şirkin çukurunda olan küfür ordusu arasındaki hak bâtıl mücadelesiydi. Yine aynı şekilde bahsi geçen diğer savaşlarda da hak-bâtıl mücadelesinin tarafları Müslümanlar ve Haçlılardı. Sonuçta mesele sadece batıla, küfre karşı mücadele olmayıp bundan çok daha derin bir mana ifade ettiği herkesin malumudur. İstanbul fethedildi. Hak, batıla galebe çaldı. Küffarın tüm düzen ve nizamları yerle bir edilerek İslam’ın hükümleri hayatın her alanına hâkim kılınmıştı. Bu durum diğer savaşlar için de geçerli olup Haçlı orduları İslam’ın güç ve kudreti karşısında perişan edilmişti. Fakat bu mücadele ve savaşların hiçbirinin sonucunda kâfirin akidesinden çıkan düzen ve nizamlar Müslümanlar arasında yer edinmedi. Çanakkale de küfre karşı galip geldik.

Fakat akılları küfür fikirleriyle mayalanmış, iradeleri Batı’ya ipotekli, ihaneti meslek edinmiş zevat, ümmetin kanı ve değerlerini hiçe sayarak kâfirlerin düzen ve nizamlarını aldatmayla aramıza yerleştirebildi. Ve bunu da kurtuluş ve zafer olarak Müslümanlara kutlatmaya çalışmaya devam ediyorlar.

15 Temmuz darbe girişiminde bulunanlar, demokrasi ve lâiklik adına bunu yaptı. Ne gariptir ki başımızdaki yöneticiler de bu darbenin bertaraf edilmesini demokrasinin zaferi olarak görebildiler. Halk tekbirlerle, selâlarla meydanlara çıkıp din, namus için darbecilere karşı canlarını siper etti. Lakin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm yöneticiler, bunu demokrasi mücadelesine evirdi. Öyle ki darbe gecesi abdestini alıp sokağa çıkarak katledilen insanları demokrasi şehidi olarak nitelendiren, meydanlara, köprülere demokrasi adını verenler, her platformda demokrasi vurgusu yapanlar, hakkı batıla karıştıran ruveybidalardır.

Sonuçta darbeyi desteklediğini iddia ettikleri Batı ülkeleriyle ilişkileri olduğu gibi devam ettirenler, her türlü siyasi ve askeri paktların içinde onlarla birlikte hareket edenler, kokuşmuş demokrasilerini hala yönetim olarak Müslümanlar arasında uygularken İstanbul’un fethinde ne olduysa 15 Temmuz’da da o oldu demek hakka hakarettir. Tıpkı şu günlerde Ayasofya’yı hem cami hem kilise formatında ibadete açmanız gibi. İstanbul Sözleşmesi gibi aileyi, nesli, toplumu ifsat projesinde ısrar edip, Allah’ın hükmetme hakkını görmezden gelmeniz gibi. Her türlü haramı meşrulaştırmanızın yanında İslam’ın şiarlarını günahlarınıza kalkan etmeniz gibi. Sizleri Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu ayetiyle uyarıyoruz:

وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. (Bakara 42)

Eğer gerçekten aklederseniz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahmet SAPA

Haber - Yorum

Hakkı Bâtıla Karıştırmayın

Haber

TBMM 15 Temmuz Anıtı önünde 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kapsamında düzenlenen törende konuşan Erdoğan 15 Temmuz'un, asla sıradan bir darbe girişimi olmadığının altını çizdi. Erdoğan: Açık söylüyorum, Malazgirt'te ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Kosova'da, Niğbolu'da ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. İstanbul'un fethinde ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Çanakkale'de, İstiklal Harbi'nde ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. Cumhuriyet tarihi boyunca neredeyse kesintisiz verdiğimiz terörle mücadelede ne olmuşsa 15 Temmuz'da o olmuştur. (15.07.2020 milliyet.com.tr, AA)

Yorum

Kavramları, olayları aslından uzaklaştırarak kirli hesaplarla, çıkara göre anlamlandırma, yorumlama günümüz siyasetçilerinin bariz kurnazlıklarındandır. Bir taraftan kavram ve olayları aslından saptırma, diğer taraftan ise iyiyi kötüye, doğruyu yanlışa, hakkı bâtıla karıştırma, yöneticilerde adeta hastalık halini aldı. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz münasebetiyle yaptığı açıklamada hakkı bâtıla, haseni kabihe ne denli karıştırdığını açık bir şekilde göstermiş oldu.

Düşünün, hem 15 Temmuzu Demokrasi ve Milli Birlik Günü ilan edeceksin. Hem de burada verilen mücadeleyi, direnişi İstanbul’un fethinden, Malazgirt, Kosova, Niğbolu savaşlarından farksız olduğundan dem vuracak kadar akla ziyan açıklamalarda bulunacaksın. Başta da belirttiğimiz üzere olaylara kirli hesaplar üzerinden değil de, hak hakikat zaviyesinden bakılmış olsa küçük hesaplarla halkı aldatma basitliğine düşülmeyecekti.

İstanbul’un fethi Resul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesine nail olmak için yola çıkan ordu ile karşılarında zulmün ve şirkin çukurunda olan küfür ordusu arasındaki hak bâtıl mücadelesiydi. Yine aynı şekilde bahsi geçen diğer savaşlarda da hak-bâtıl mücadelesinin tarafları Müslümanlar ve Haçlılardı. Sonuçta mesele sadece batıla, küfre karşı mücadele olmayıp bundan çok daha derin bir mana ifade ettiği herkesin malumudur. İstanbul fethedildi. Hak, batıla galebe çaldı. Küffarın tüm düzen ve nizamları yerle bir edilerek İslam’ın hükümleri hayatın her alanına hâkim kılınmıştı. Bu durum diğer savaşlar için de geçerli olup Haçlı orduları İslam’ın güç ve kudreti karşısında perişan edilmişti. Fakat bu mücadele ve savaşların hiçbirinin sonucunda kâfirin akidesinden çıkan düzen ve nizamlar Müslümanlar arasında yer edinmedi. Çanakkale de küfre karşı galip geldik.

Fakat akılları küfür fikirleriyle mayalanmış, iradeleri Batı’ya ipotekli, ihaneti meslek edinmiş zevat, ümmetin kanı ve değerlerini hiçe sayarak kâfirlerin düzen ve nizamlarını aldatmayla aramıza yerleştirebildi. Ve bunu da kurtuluş ve zafer olarak Müslümanlara kutlatmaya çalışmaya devam ediyorlar.

15 Temmuz darbe girişiminde bulunanlar, demokrasi ve lâiklik adına bunu yaptı. Ne gariptir ki başımızdaki yöneticiler de bu darbenin bertaraf edilmesini demokrasinin zaferi olarak görebildiler. Halk tekbirlerle, selâlarla meydanlara çıkıp din, namus için darbecilere karşı canlarını siper etti. Lakin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm yöneticiler, bunu demokrasi mücadelesine evirdi. Öyle ki darbe gecesi abdestini alıp sokağa çıkarak katledilen insanları demokrasi şehidi olarak nitelendiren, meydanlara, köprülere demokrasi adını verenler, her platformda demokrasi vurgusu yapanlar, hakkı batıla karıştıran ruveybidalardır.

Sonuçta darbeyi desteklediğini iddia ettikleri Batı ülkeleriyle ilişkileri olduğu gibi devam ettirenler, her türlü siyasi ve askeri paktların içinde onlarla birlikte hareket edenler, kokuşmuş demokrasilerini hala yönetim olarak Müslümanlar arasında uygularken İstanbul’un fethinde ne olduysa 15 Temmuz’da da o oldu demek hakka hakarettir. Tıpkı şu günlerde Ayasofya’yı hem cami hem kilise formatında ibadete açmanız gibi. İstanbul Sözleşmesi gibi aileyi, nesli, toplumu ifsat projesinde ısrar edip, Allah’ın hükmetme hakkını görmezden gelmeniz gibi. Her türlü haramı meşrulaştırmanızın yanında İslam’ın şiarlarını günahlarınıza kalkan etmeniz gibi. Sizleri Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu ayetiyle uyarıyoruz:

وَلَا تَلْبِسُوا الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُوا الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. (Bakara 42)

Eğer gerçekten aklederseniz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ahmet SAPA

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER