Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İstanbul Sözleşmesinin İptal Çalışmaları

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

İstanbul Sözleşmesinin İptal Çalışmaları

Haber:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün başkanlık yaptığı MYK ve il başkanları toplantılarında, kamuoyunda tartışılan İstanbul Sözleşmesi gündeme geldi. Erdoğan, kurmaylarına, “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur” talimatı verdi. (sputniknews 3 Temmuz 2020)

Yorum:

Dünya genelinde CEDAW olarak bilinen ancak “Kadına yönelik şiddetin önlenmesi” başlığı altında İslâm dünyasında pazarlanan ve Türkiye’de “İstanbul Sözleşmesi” olarak isimlendirilen fesat sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmış ve Türkiye 12 Mart 2012’de sözleşmeyi onaylayan ilk ülke olmuştu. Bu fesat sözleşmesi ve içeriği hakkında Hizb-ut Tahrir’in -İslâm ülkeleri başta olmak üzere- faaliyette bulunduğu tüm ülkelerde birtakım faaliyetler yürüttüğü bilinen bir husustur.

İçerisinde bulunduğumuz günlerde özellikle Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması hususunda Erdoğan tarafından alınan kararın akabinde İstanbul sözleşmesi de ağırlıklı bir şekilde gündemdeki yerini aldı. Nitekim “15 Temmuz 2020 tarihinde yapılan ve yaklaşık beş saat süren AK Parti Merkez Yürütme Kurulu toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası referans metin kabul edilen ve Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshedilmesi ya da tartışmalı maddelere çekince konulmasının sonuçları üzerinde çalışma yapılması talimatı verdiği öğrenildi.” (milliyet.com.tr). Konu ile ilgili olarak yaşanan gelişmeler hakkında aşağıdaki değerlendirmeleri yapabiliriz:

1- Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilayeti 2019 yılı içinde bu hususta geniş bir kampanya başlatmış ve bu çalışması Müslüman çevreler nezdinde itibar görmüştür. Hizb-ut Tahrir tarafından böylesi bir çalışma başlatılmadan önce Türkiye’de faaliyet gösteren İslâmî çevrelerde bu konu neredeyse yok denecek kadar alt düzeyde, hükümeti hedef almadan, incitmeden tabiri caizse fısıltı şeklinde konuşuluyordu. Hizbin gençlerinin açık ve net ifadelerle bu konuyu gündeme taşımaları, Türkiye genelinde –Kovid-19 yasaklamalarına kadar- 26 farklı bölgede konferanslar düzenlemeleri ve toplumun birçok kesimiyle yüz yüze görüşmeleri neticesinde daha yüksek sesle konuşulmaya, gündem edilmeye, siyasiler üzerinde eleştirilerin artmasına neden olmuştur. Nitekim “Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadına yönelik şiddeti durdurmak bahanesiyle Türk aile yapısının canına okuyan İstanbul Sözleşmesi’ne dair eleştirileri göz önünde bulundurarak bu konuda çalışma yaptırdığını söyledi.” (yeniakit.com.tr, 19.02.2020)

2- Erdoğan’ın yukarıdaki haberde yer alan ifadelerinde de görüleceği üzere toplum tarafından ortaya konulan tavırların siyasiler tarafından sarfı nazar edilmesi zordur. Bu nedenle dünyanın neresinde olursa olsun Müslümanların, İslâmî çözümler hususunda kamuoyu oluşturma faaliyetleri son derece önemlidir. Özellikle günümüzdeki sosyal medya imkânlarının kullanılması, siyasiler üzerinde ciddi etkiler meydana getirmektedir. Yine günümüz Türkiye’sinde Ayasofya’nın ibadete açılma kararının ardından televizyon ekranlarında Hilafet’in konuşulmaya başlaması da bu hususta önemli bir işarettir. Yani Hizb’in kamuoyu oluşturma çalışmaları etkisini göstermiştir. Yine geçtiğimiz günlerde LGBT tarafından Allah’ın Rasulü aleyhinde çirkin ifadelerin kullanılması üzerine Hizb tarafından yürütülen Twitter çalışması da Türkiye’nin her bir yanındaki Müslümanlar tarafından büyük bir destek bulmuştur.

3- Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından verilen talimatlar çerçevesinde fesat sözleşmesi tümüyle ilga mı edilecek yoksa içeriğinde birtakım değişiklikler mi yapılacak? Bu konu şu an için netleşmiş bir konu değildir. 13 Temmuz günü yapılan ve beş saat süren MYK toplantısında fesat sözleşmesinin kaldırılabilmesi hususunda teknik bilgi veren Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Sözleşme’ye ilişkin hükümlerin Bakanlar Kurulu tarafından yürütüleceği belirtiliyor. Bugün Bakanlar Kurulunun yetkisi Cumhurbaşkanı’na geçtiği için, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile sözleşmeden çekilmek mümkün olabilir,” dedi. Yani Çavuşoğlu’nun ifadesine göre fesat sözleşmesinden çekilme kararı, Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi kararının alınmasında olduğu gibi tümüyle Erdoğan’ın elinde olan bir karardır. İstediği zaman rahatlıkla sözleşmeden çekilebilir. Nitekim Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan sözleşmeden çekilmişlerdir.

4- Diğer taraftan ise MYK toplantısında “Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ile AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş’un da aralarında bulunduğu bazı isimler ise toplantıda sözleşmeden çıkmanın doğru olmayacağını savundular.” Yine sözleşme ile ilgili olarak İslâmî çevrelerin gönlünü almak isteyen ve “'Nasıl usulünü yerine getirerek imzalanmışsa, usulünü yerine getirerek sözleşmeden çıkılır'” ifadelerini kullanan Numan Kurtulmuş, MYK toplantısında “İstanbul Sözleşmesi'nde Türkiye ile uyuşmayan iki husus olduğuna dikkat çekerek, 'Bunlardan birincisi 'toplumsal cinsiyet' meselesi. Diğeri de 'cinsel yönelim' tercihleri. Bu iki meselenin, LGBT gibi marjinal unsurların arkasına sığınıp faaliyet yaptıkları alanlar olduğu görülüyor’ ” ifadelerini kullandı. Yine AKP grup başkan vekili Özlem Zengin ve KADEM gibi aynı camiaya ait STK mensupları da sözleşmeden çıkılmasına karşı görüş belirtmektedirler.

5- Hiçbir zaman unutulmamalıdır ki bu fesat sözleşmesi sadece ‘toplumsal cinsiyet meselesi’ ve 'cinsel yönelim’ açısından yanlış değildir. İlk cümlesinden son cümlesine, noktasına ve virgülüne varıncaya kadar İslâm dışıdır. Bu nedenle tüm Müslümanların meseleye bu şekilde bakmaları gerekir. Sadece içindeki birtakım maddelerin değiştirilmesiyle sorun çözülmüş olmaz. Zira Anayasa dâhil iç mevzuata cinsiyet eşitliği ilkesini dâhil etme ve uygulanmasını sağlama zorunluluğu getiren bu fesat sözleşmesi ile, "cinsel yönelim" de dâhil hiçbir şekilde ayrımcılık yapılamayacağını hükme bağlanmış oldu. Dolayısıyla değişim sadece bu fesat sözleşmenin tümüyle veya kısmen ilga edilmesiyle olmaz. Tam tersine anayasasından, yürürlükte olan kanunlarına, Batı dünyasıyla yapılan tüm sözleşmelere, ittifaklara varıncaya kadar tümünün kaldırılıp yerine İslâm hükümlerinin bir bütün olarak uygulanması ile olur. Allah’ın izniyle bu günler yakındır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Hanefi Yağmur

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER