- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber ve Yorum
Amerika’nın Suriye Temsilcisi Ankara’da
Orada Atacağı Bir Sonraki Adımlar Nelerdir? Yoksa Devrim Hala Devam Ediyor da Onları mı Tehdit Ediyor?
Haber:
ABD'nin Suriye temsilcisi James Jeffrey, kıdemli danışmanı Rich Outzen eşliğinde 26/08/2020 tarihinde Ankara‘ya geldi ve ulaştığında “Cenevre'den geldiğini ve Suriye meselesiyle ilgili heyecan verici gelişmelerin olduğunu“ dile getirdi.” (Anadolu-26/08/2020) Suriye Anayasa Komitesi toplantılarının 3. turuna Cenevre‘de başlandığını hatırlatarak, “İyi bir başlangıç“ olduğunu ifade etti. Anayasa Komitesinin siyasi yolda ilerlemeye devam edileceği gibi olumlu sonuçlar almak için ilerlemeye devam edileceğine” dikkat çekti. Ayrıca “Türkiye‘nin Suriye krizinin çözümünde çok önemli bir oyuncu olduğunu ve Suriye‘den gelen tehditlerin ön saflarında yer aldığını” vurgulayarak “Suriye krizini çözmek için Türkiye masada olmalıdır” dedi.
Yorum:
Amerikan elçisinin açıklamaları ve eylemleri, Amerika'nın Suriye'deki ana rolünü, Suriye halkına karşı savaşını, ümmetin buradaki devrimini, bu savaşa liderlik ettiğini ve Türkiye’yi bir araç olarak kullandığını teyit etmektedir. Zira Türkiye’yi, ucuz kuyruklar satın alan, Suriye halkını kandırarak, onları etkileyen ve komplolara boyun eğdiren, doğru bir iradeye, fikri ve siyasi bir bilince sahip olmayan grupları aldatan, doğrudan askeri operasyonlara, Rusya ve İran ile anlayışlara ve anlaşmalara müdahale ederek, gerilimi azaltma ve ateşkes hilekârlığı yaparak, grupları kurtarılmış bölgelerden geri çeken ve benzerlerini yaparak komploların önünü açan çok önemli bir oyuncu olarak görüyor. Bu nedenle rejim; Erdoğan’ın devrimcileri aldatmayı, devrimcileri oradan çıkararak yaptığı anlaşma sonrasında bölgeyi Rusya’ya teslim etmeyi, 2016 yılında Fırat Kalkanı Harekatı başladığında ABD eski Başkan Yardımcısı Biden tarafından denetlenen Amerikan planını başardığında başta Halep olmak üzere büyük şehirler de dahil kaybettiği birçok bölgeyi kontrol edebildi. Dolayısıyla Amerikan elçisinin açıklamalarından, Türkiye‘nin liderliğindeki muhalif gurupları temsil edenlerden heyecan verici ve olumlu sonuçlar elde ederek yeni tavizler aldığı görülmektedir. Bu nedenle bir sonraki adımları uygulamak için Ankara’ya gelmiştir.
Bu adımlardan birisi, bu elçinin “Suriye krizinde askeri merhalenin sona ermesinin gerekliliğini” açıklamasıdır. Bu da silahlı eylemleri sona erdirmek, silahlı hareketleri ortadan kaldırmak ve silahsızlandırmak anlamına gelmektedir. Nitekim Anadolu Ajansı, “ABD elçisi Jeffrey‘nin, 25 Ağustos 2020 günü Cenevre‘de Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ile Suriye'deki siyasi sürecin meselelerini, Anayasa Komitesi‘nin çalışmalarına olan desteğini, İdlib‘deki durumu ve ateşkesin sürdürülmesini görüştüğünü” bildirdi. Bu da Türkiye’nin orada Amerika adına oynadığı önemli rolü ve rejime karşı silahlı eylemleri sona erdirme aşamasını oluşturduğunu teyit etmektedir.
Amerikan elçisi, devrimin Amerika’nın bölgedeki nüfuzu için büyük bir tehdit oluşturduğunu ifade ederek “Suriye‘nin, başta Türkiye olmak üzere tüm komşuların güvenliği ve jeopolitiği için büyük bir tehdit oluşturduğunu” söyledi. Bu tehdit, devrimin İslami bir kurtuluş projesi taşımasından, İslam rayelerini taşımasından, devletinin kurulmasına ve yaşam sahasında tatbik edilmesine çağırmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Hizb-ut Tahrir, insanları yönlendirmede büyük bir rol ve etkiye sahip olmuştur. Dolayısıyla Suriye, Amerika ve Batı‘nın tüm bölgedeki nüfuzunun ortadan kaldırılması ve İslami hayatın yeniden başlatılması için bir dayanak noktası olabilirdi. Ama Suriye ve komşularındaki Laik rejimler Amerika ve Batı yanlısı olup tamamı, 1924 yılında İngiltere‘nin ajanları tarafından yıkılan Hilafet’in enkazı üzerine kurulmuştur. Dolayısıyla Amerika ve Batı bu durumu sürdürmek ve bu ülkenin sömürgelerinin boyunduruğundan kurtulmasını ve bir süper güç olarak yeniden geri dönmesini engellemek istemektedirler.
ABD elçisinin Türk rejimiyle görüşeceği bir sonraki adımlardan biri de Suriye halkına karşı komplo halkalarını tamamlamak olacaktır. Zira şöyle demiştir: “Türklerle, Suriye rejimini müzakere masasına geri döndürme ve uluslararası toplumla ilişkiye girme konusu ele alınacaktır.” Bu da 2011 yılı öncesi olduğu gibi Beşşar Esed liderliğindeki Suriye rejimiyle resmi ve aleni bir şekilde ilişkiye girmek ve onu devirme talebini geri çekmek anlamına gelmektedir. Bu nedenle bu elçi, daha önceki bir tarihte şöyle demiştir: “Biz Esed‘in gitmesi gerektiğini söylemiyoruz, biz Esed ve hükümetinin davranışlarını değiştirmesi gerektiğini söylüyoruz. Biz Rusların çekilmesi gerektiğini de söylemiyoruz ... Amerika 2011‘deki duruma geri dönmek istiyor.” (El-Alem-23/06/2020) Nitekim ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton da İran hakkında bu tür bir açıklama yapmıştı: “Politikamız, İran‘daki rejimi değiştirmeyi değil, bilakis rejimi davranışını değiştirmeye sevk etmeyi hedefliyor.” (Ed-Düstur Sitesi-03/10/2018) Böylece Amerika, İran rejimini koruduğu gibi Esed rejimini de korumak istiyor. Zira her iki rejim de Amerikan yanlısı olduklarından “rejimin davranışını değiştirmesi”, yani üslubunu değiştirmesi anlamında iğrenç bir terim kullanıyor. Sanki mesele, kendisine tabi olan mücrim rejim değil de üsluplarmış gibi. Ayrıca Esed’in kalacağından emin oluncaya ve devrim ortadan kaldırılıncaya kadar Rusya’nın bu süreçte kalmaya devam etmesini istiyor. Çünkü İran’ı kullandığı gibi bu kirli görevde onu da kullanmak istiyor. Ama İran’ın rolüne son vermek istiyor ve bunu gerekli de görmüyor. Nitekim İran’ın yerini, devrimi ortadan kaldırmada, Suriye halkına komplo kurmada ve onları, Erdoğan’ın 2011 yılı öncesinde “kardeş ve aile dostu” olarak nitelendirdiği Esed liderliğindeki Suriye rejimini kabul ettirmede daha etkili olan Türkiye’nin rolü almıştır. Zira 2011 yılı sonuna kadar Esed’i savunuyor ve onun hakkında şöyle diyordu: “Beşşar Esad reformlar yapacak ve protestocuları öldüren Beşşar Esad değil kardeşi Mahir Esad.”Nitekim daha sonra devrimi bitirinceye ve onları kardeşinin ve mücrim aile dostunun kucağına atıncaya kadar Suriye halkına karşı sinsi ve aldatıcı rolünü oynamaya başladı!
Astana sürecinin garantör ülkeleri olan Türkiye, Rusya ve İran, 25/08/2020 günü, Suriye Anayasa Tartışma Komitesi‘nin üçüncü tur toplantılarının oturum aralarında “Tüm tarafların Suriye‘nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne bağlı kalmalarının gerekliliğini” teyit ettiler. Bu ise, bu üç ülkenin mevcut rejimin bekası için komplo kurduklarını teyit ettiği gibi Laik rejimi devirmekte ısrarcı olan muhlis İslami hareketlere karşı savaş açtıklarını da teyit etmektedir. Nitekim aynı şey, rejimle siyasi çözümü ve müzakereyi ve onun meşruiyetini reddeden tüm hareketleri (terörist ve aşırıcıları) tasfiye etmek için Putin ile Erdoğan arasındaki Soçi Anlaşmasında da dile getirilmişti. Zira açıklamada, “terörizmin tüm şekil ve görüntüsüyle mücadele kararlılığı” yenilendi. Heyet Tahrir Şam da dahil Türkiye’ye boyun eğen grupların, kendi dışındakileri silahsızlandırdığı, onları susturduğu, protesto gösterilerini engellediği ve yıkılıncaya kadar rejime karşı devrimi sürdürme çağrısı yapan Hizb-ut Tahrir’in gençlerini tutukladığı da unutulmamalıdır. Dolayısıyla Heyet, bu komplonun uygulanması için bir araç haline gelmiş olup bu bölgeleri teslim etmelerinin ardından Kalmon, Guta ve Dera’daki akranlarının başlarına geldiği gibi kendisinin de çöplüğe atılacağını ve kendisine dünya ve ahirette aşağılanma isabet edeceğini anlayamıyor.
Tüm bunlar, bu ülkelerin devrimi ortadan kaldıramadıklarını gösteriyor. Bu nedenle, yeni bir anayasa hazırlayarak, rejimi yeniden iyileştirerek, onunla müzakereler yaparak, muhalefeti de buna dahil ederek, askeri hareketleri sonlandırarak ve muhlis İslami hareketleri tasfiye ederek komplo halkalarını tamamlamaya çalışıyor. Bu da devrimin hala devam ettiğini ve onları tehdit ettiğini gösteriyor. Dolayısıyla orada, devrimi güçlendirme ve rejimi devirmek için Şam’a doğru hareket etme olasılığı var. Zira tüm Suriye halkı, özellikle “Suriye halkının dostu olduklarını” iddia edenler olmak üzere kendilerine karşı komplo kuranların farkına varmışlardır. Dolayısıyla onlar düşmandırlar. O halde onlardan sakının. Allah onları katletsin, nasıl da döndürülüyorlar. Dahası onlarla bağlarınızı koparın ve Allah’a tevekkül edin. Zira sizin yardımcınız sadece O’dur.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur