Haber - Yorum

Demokrasinin Geninde Adalet Değil Zulüm Vardır

Haber:

Yeni adli yılın açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Adalet, devletin varlığının sebebidir. Ecdadımız, bileğinin gücüğüyle ele geçirdiği coğrafyaları adalet ile yönetmiştir. Gelecek nesillere bırakacağımız en büyük miras da bu anlayış olacaktır. Adalet ayrıca toplumun huzur ve barışının teminatıdır. Dolayısıyla adalet sistemini geliştirmek için atılan her adım bizim için değerlidir, önemlidir. (Ajanslar)

Yorum:

Arapların meşhur bir sözü vardır: [لا يعرف قدرها إلا من فقدها] “Bir şeyin kıymeti ancak kaybedilince anlaşılır.” Bizler de adaleti ve adaletli bir yaşamın garantörü olan Hilâfet Devleti’nin kıymetini yokluklarında çok daha iyi anlıyoruz. İhtişamlı adalet saraylarına rağmen her adaletsizliğe şahit oluşumuzda ahu vah ediyoruz. Adaletin mahkeme duvarlarını süsleyen yazı olmaktan öte geçmediğini her yaşayarak öğrendiğimizde adalete ve Hilâfete daha da fazla hasret çekiyoruz. Yüreklerimiz ahu vahlarla ve adaletin tesisinin yegâne garantörü olan İslâm nizamına olan hasretle doldu… Tıpkı şairin dediği gibi;

Ey Hilâfet, minare ve minberler senin için feryat etti.

Hürler ve köleler sana ağladı.

Hindistan ah-ü vah ile doldu, Mısır üzüntüye garkoldu...

Yağmur gibi dökülen gözyaşları ile sana ağladı!..

Şam, Irak Acemistan sorar;

Yeryüzünden Hilâfeti kim sildi?

Erdoğan’ın konuşmasında da ifade ettiği gibi ecdadımız milyonlarca metrekarede adaleti tesis etmiştir. Peki ne ile hükmetmiş de adaleti tesis etmiş ey Erdoğan? Nasıl olmuş da nesillerden nesillere adalet var olmuştur bunu kendinize hiç sordunuz mu?

Tabi ki de bu ancak adaletin garantörü olan İslâm nizamı ile mümkün olmuştur. Kâfirlerin dahi gelip sığındıkları adaleti kaim kılan yegâne unsur İslâm’dı…

Ve şimdi siz ey Erdoğan laik demokratik cumhuriyet nizamının bu insanlara adaleti sağlayacağını mı iddia ediyorsunuz?

Müslüman Türkiye halkı cumhuriyet ve demokrasinin bu topraklarda ne denli adaletsizliklere sebep olduğunu unutmuş değildir.

Sırf Aziz ve Hamid olan Allah’ı birledikleri için ve bunun gereği ile yaşamak istedikleri için bin bir türlü işkencelere ve zulümlere duçar kalan Müslümanlara bunları reva görenlerin adaletten bahsetmeleri, adalet naraları atmaları ne kadar da tutarsızdır.

Ey adaletsizlikleri ile adalet arayanlar! Adaletiniz batsın…

Bugün meydanlarda adalet isteyenler, demokrasinin getireceği ve cumhuriyetin vadettiği adaleti savunmaktadır. Heyhat! Bugüne kadar bize demokrasiden, laiklikten ne hayır gelmiş ki bundan sonra gelsin! Demokrasi ne zaman adaleti tesis etmiş ki bundan sonra da adalet getirmesi beklenilsin? Yaşadığımız topraklarda ahlaksızlığın girdabında yitirdiğimiz genç nesillerin celladı demokrasi değil midir? Kan gölüne dönen İslâm coğrafyamızda takriben bir asırdır uygulanan böl, parçala yut anlayışı/vahşeti demokrasi ambalajıyla pazarlanmadı mı? Nerede bir adaletsizlik varsa dönün ve bakın; kuşku yok ki orada demokrasiyi bulacaksınız. İslâm beldelerinin neresinde taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmadıysa hiç kuşku yok ki oradan demokrasi geçmiştir. Kısacası demokrasi bu topraklara ve genelde insanlığa zulümden başka hiçbir şey getirmemiştir.

Peki, adalet ne ile ve nasıl sağlanır?

Şüphesiz ki adalet ancak; “Şüphesiz ki senin Rabbin kullarına zulmedici değildir” diyen “Âdil” olan Allah’ın nizamı olan İslam ile tesis edilebilir.

Raşidi Hilâfet ile tatbik edilen İslâm, adalete hasret genelde insanlık özelde de Müslümanlar için kurtuluşun yegâne kaynağı olacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah Imamoğlu