Haber-Yorum

Seçici Politika, Binlerce Göçmenin Trajedisini Derinleştirmekte ve Batı’nın İnsanlığa Yönelik İddialarının Yanlışlığını Ortaya Koymaktadır

Haber:

Birçok analist, göçmen sayısının artması, soğuğun yoğunlaşması ve güvenlik güçlerinin göçmenlerle olan ilişkilerinin katılaşmasıyla birlikte önümüzdeki aylarda Belarus ve Polonya arasındaki sınırda mülteci krizinin daha da kötüleşeceğinden korktuklarını dile getirmektedirler.

İki ülke arasındaki sınırda Suriye, Irak, Yemen, Lübnan, Afganistan ve Afrika ülkelerinden gelen binlerce göçmen, Batı Avrupa’ya geçmeye yönelik yolculuklarında mahsur kalmışlardır.

Polonya, Belarus ile olan 3 km’lik sınırı boyunca olağanüstü hal ilan etti, BM yetkililerinin, gazetecilerin ve insan hakları aktivistlerinin buraya girmesini engelledi ve medya, sosyal medya siteleri, güvenlik güçlerinin göçmenlerle ilişkilerine dönük şok edici görüntüler yayınladılar. (el-cezire.net)

Yorum:

Göç; özellikle İslam beldelerinin siyasi adaletsizlik, kötü eğitim, yaşam darlığı, yaygın işsizlik, adaletsizlik, güven eksikliği ve güvenin yok olması gibi sorunlarla boğuştuğu bu acı gerçekle birlikte bu durum birçok genç için bir saplantı haline gelmiştir. Tüm bunlar ise yozlaşmış kapitalizmin uygulanmasından, yöneticilerin adaletsizliğinden ve mevcut rejimlerin zulmünden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla onlar da mutluluk ve huzur olacağını düşündükleri için kafir yabancı ülkelere göç etmeyi son çareymiş gibi görmektedirler!  

Böylece Batılı ülkelerin tüm zorluklarını ve siyasi prosedürlerini hiç hesaba katmadan, Batı ülkelerine ulaşmak ve orada ikamet hakkını elde etmek sığınmacıların tek kaygısı olmaya devam etmektedir. Oysa bu prosedürler, bugün Belarus-Polonya sınırında mahsur kalan binlerce mültecide olduğu gibi göçmenlerin acısını çektiği insani yönü dikkate almaksızın seçicilik ve çıkarcılıkla karakterize olmuş insanlık dışı prosedürlerdir. Zira Belarus Stratejik Araştırmalar Enstitüsü uzmanı Vadim Mogiko, Radio Freedom web sitesine şunları söylemiştir: “Başkan Aleksandr Lukaşenko, Ağustos 2020’de kazandığı cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını reddeden ve muhalefet hareketini destekleyen Batılı ülkelerden intikam almaktadır. Zira geçen Temmuz ayında göçmen akışına izin verilmesi hakkında açıkça ilan ettiği şey işte buydu.”

Böylece kafir Batılı ülkelerin sınırlarındaki mülteciler, koridor ülkeleri ile hedef ülkeler arasında bir baskı aracı oluşturmakta olup politikaların ve ekonomik hesapların dalgalanmasına maruz kalmaktadırlar. Hem de kendilerini göçe zorlayan insani yönlerden ya da aşağılanma sınırında yaşadıkları ve özellikle göçmenlerin çoğunun resmî belgeleri olmadığından dolayı güvenlik görevlilerinin onları dövmesine ve bazen de öldürmesine maruz kaldıkları insani yönlerden uzak bir şekilde. Zira sınır yetkilileri, herhangi bir sorumluluk üstlenmeksizin onlarla sadece sayı olarak muamele etmektedirler.     

Şayet durum böyle devam ederse İslam beldelerinden göç süreci devam edecek ve muhtemelen daha da artacaktır. Çünkü Müslümanların başındaki yöneticiler, ümmeti gözetme bakımından görevlerini yerine getirmemekte, aksine bunun da ötesinde zulüm ve despotluk yapıyorlar ve büyük bir kısmı ülkenin servetlerini çalmakta ve siyasi rejimlerini korumak için güvenlik birimlerine harcama yapmaktadırlar.

Ciddi üretken bir çalışma, kafir Batı’nın kollarına atılmakla olmaz. Bilakis bu yöneticiler de dahil Müslümanların tüm sorunlarına neden olan büyük engeli ortadan kaldırmak ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin olduğu adil bir devletin gölgesinde İslam’ın hükümlerine gerçek bir dönüş yapacak muhlis bir yöneticiyi nasbetmek için çalışmakla olur. Allah’ın izniyle bu olacaktır. Zira şöyle buyuran azim olan Allah doğru söylemiştir: وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ “Allah işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” [Yusuf-21]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Rana Mustafa