- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Terörün Başı ve Temeli Olan Batı, Terör Suçlamaları Dağıtıyor!
Haber:
İngiliz Avam Kamarası, İçişleri Bakanı Priti Patel’in siyasi ve askeri kanadı olan İslami Direniş Hareketi’ni (Hamas) terörist olarak sınıflandırmak için sunduğu muhtırayı onayladı ve yasağın Cuma günü yürürlüğe girmesi planlanıyor.
Yasak, Hamas Hareketi’ni destekleyen, onun bayraklarını kaldıran veya sloganlarını atan herkese 14 yıla kadar hapis veya para cezası içeriyor. (el-cezire.net)
Yorum:
Böyle bir karar tamamen reddedilmelidir ve kesinlikle kabul edilemez. Zira suçlanan suçlamayı hak etmediği gibi suçlayan da suçlama hakkına sahip değildir. Dolayısıyla kendini, malı ve namusu savunmak bir suç olamayacağı gibi toprağı ve mukaddesatları savunmak da bir suç olamaz. Bilakis bu, bir şeref ve onur olup her mazlumun bir hakkıdır. Bu yüzden İngiltere gibi mücrim ve zalim bir devlet, insanlara karşı keyfi suçlamada bulunmak için kendisini yargıç yerine koyamaz. Zira o, ellerinden kan damlayan, sömürgecilikte kara bir tarihi olan ve dünyanın birçok halkına karşı işlediği iğrenç suçlar, kayıtlarda ve kitaplarda geçenlerden daha büyük olan bir ülkedir. Ayrıca o, terörün başı ve temeli olup İslami Hilafet Devleti’ni yıkması ve İslam beldelerini Batı’nın hala bugüne kadar yağmalamak, yolsuzluk yapmak ve suç işlemek için içerisinde otlayıp durduğu sömürgelere bölmesi bile ona bir suç olarak yeterlidir. Nitekim İngiltere suçunu, bu bölünmeyi ve parçalanmayı korumak için İslam ümmetinin kalbi olan Filistin’e bir Yahudi varlığı dikerek tamamlamıştır. Hatta terör ve suç ortağı Amerika Yahudi varlığına sponsor olduktan sonra bile hala Amerika’nın mübarek Filistin topraklarında hesap vermeksizin ve denetim olmaksızın cürmünü, zulmünü ve terörünü uygulamasına imkan sağlayan koruyucu şemsiyesi olmaya devam etmektedir. Dahası direniş hareketini yasaklayan ve terörle suçlayan bu karar, gaspçı varlığın meşrulaştırılması ve korunması adına atılmış olan bir adımdır.
Başta söylediğimiz gibi bu tür suçlamalar kesinlikle reddedilmelidir. Ancak öte yandan terör teriminin esnek ve sınırlarının belli olmadığını ve büyük güçlerinde elinde muhalif ve zayıflar için kullanılan bir kılıç olarak kalmaya devam ettiğini bilmemiz gerekmektedir. Zira mesele İslam beldeleriyle ilgili olduğunda, Batılı sömürgecilerin bakış açısına göre hemen İslam terörizmle suçlanmaktadır. Bu yüzden bu tür suçlamaların bazı açılardan kendisinden sakınmamız gereken siyasi tuzaklar olduğunun farkına varmamız gerekir. Dolayısıyla ilkelerden ve davadan vazgeçme ve taviz verme karşılığında uluslararası kabul, dünyaya açılmak ve uluslararası sözleşmelerin onaylanması gibi vehimlere kapılmamak gerekir. Zira giyotine ayak uydurmayı ve onu baypas etmeyi arzulayan kaç özgürlük hareketi, ülkelerinde sömürgeciliğin bir aracı haline gelerek halklarına sahte bağımsızlığı pazarlamıyor mu?!
Neden uzaklara gidiyoruz ki! Zira Filistin Kurtuluş Örgütü, uluslararası meşruiyete ve onun Filistin ile ilgili kararlarına uyum sağlamak gerekçesiyle vazgeçmenin, feragatin ve tavizlerin boyutunun en açık örneğidir. Nitekim hayat daha sonra müzakerelere dönüştü ve Filistin haritası 1967 sınırlarıyla sınırlandırılacak şekilde yeniden düzenlendi. Böylece direnmek suç oldu, Yahudilerle güvenlik koordinasyonu kutsal oldu, onlarla savaşmak küfür oldu ve ulusal proje de bir yatırım projesi haline geldi!
Bu nedenle Batı ile birlikte hareket etmekten ve ne kadar az olursa olsun onu hoşnut etmeye çalışmaktan mümkün olduğunca sakınmalı, kendi meselelerimize devam etmeli ve onlara sömürgeci kafirin bakışıyla değil kendi akidemiz ve İslami hükümlerimiz temelinden bakmalıyız. Zira onlar irademizi kırmaya ve ülkemize hakim olmaya çalışmaktadırlar. Bu yüzden onların mutmain olmaları, güvenmeleri ve kendi içlerinde bir hayır ummaları mümkün değildir. Ayrıca onların düşmanlıklarından da korkmamak gerekir. Zira onlar, Allahu Teala’nın şu şekilde buyurduğu gibidirler: لَن يَضُرُّوكُمْ إِلاَّ أَذًى وَإِن يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الأَدْبَارَ ثُمَّ لاَ يُنصَرُونَ “Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.” [Al-i İmran-111 ]
Ayrıca enerjilerini birleştirmek, yeniden toparlanmak ve tek bir varlık altında birleşmek için çalışmak ümmet içerisindeki tüm muhlislerin üzerine farzdır. Müslüman ülkelerdeki partiler, cemaatler ve halklar olarak birbirimizi dışlamayalım. Çünkü sürüden ayrılanı kurt kapar. Dahası İslam Devleti’ni yeniden kurmak için tüm gücümüzü kullanarak hızlı bir şekilde çalışalım. Zira Hilafet Devleti, Müslümanları koruyup kollayacak ve Müslümanların topraklarını ve mukaddesatlarını kurtaracaktır. وإنَّما الإمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِن ورَائِهِ ويُتَّقَى به “İmam kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid Said - Mübarek Toprak (Filistin)