- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Fransız Şirketi, Mısır’a Gözetim Ekipmanı Satması Davasında İşkence Eylemlerinde Suç Ortaklığı Yapmakla Suçlandı
Haber:
Fransız yargısı, Ekim ayında Mısır rejimine muhalifleri takip etmesine imkân sağlayacak gözetleme ekipmanı satmakla suçlanan Fransız şirketi Nexa Technologies’i “işkence ve zorla alıkoyma eylemlerinde suç ortaklığı” yapmakla suçladı. Ayrıca Pazar günü davaya aşina olan bir kaynak, Fransız Haber Ajansı’na bilgi verdi. Kahire İnsan Hakları Araştırmaları Enstitüsü’nün desteğiyle Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu ve İnsan Hakları Ligi’nin şikâyeti üzerine 2017 yılında adli soruşturma açıldı ve örgütler soruşturmayı, Telerama Dergisi’nin Mart 2014’te Mısır’daki muhalefete “-resmen- Müslüman Kardeşler ile savaşmak için on milyon Avro değerinde bir gizli dinleme sistemi” sattığını ifşa etmesine dayandırdı.
Cerebro adlı bu program, örneğin bir e-posta adresinden veya bir telefon numarasından bir hedefin elektronik iletişimini gerçek zamanlı olarak izlenmesini sağlamaktadır. Sivil Toplum Kuruluşları bu programı, Kahire İnsan Hakları Araştırmaları Enstitüsü’ne göre Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin muhaliflerine karşı “Mısır’da 40 binden fazla siyasi tutuklu” ile sonuçlanan baskı dalgasına hizmet etmekle suçladı. (el-Cezire)
Yorum:
Bu ve benzeri haberler, İslam ümmetinin ilk düşmanının kafir Batı’nın olduğuna dair defalarca tekrarladıklarımıza ve söylediklerimize olan kanaatimizi bir kat daha artırmaktadır. Dolayısıyla Batı, İslam’ın akıllara durgunluk verecek şekilde dünyaya yayılmasının ve onun hükümlerindeki hakikate dokunmalarının, onun fikirlerinin sıcaklığını ve inceliğini hissetmelerinin, Batı düşüncesinin dayanak noktası olan özgürlük, demokrasi, çoğulculuk ve insan haklarının, susayan birinin su zannettiği çöldeki seraptan başka bir şey olmadığını ve bunun apaçık bir yalan olduğunu idrak etmelerinin ardından Batı ülkelerindeki insanların kalplerinin onu arzulamasıyla İslam’a karşı öfke ve kininden neredeyse geberecektir. Bu nedenle Batı, gücü yettiğince bizi dinimizden döndürmek için bizimle savaşmaya ve bizimle savaşanları desteklemeye devam edecektir. Çünkü Batı, Müslümanların onun pençesinden kurtulmak, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak ondan bağımsız olmak için ciddi bir şekilde çalıştıklarının ve Allah Müslümanlara güç verip onları yeryüzünde Halifeler yaptığında kendi medeniyetinden hiçbir iz kalmayacağının farkındadır. Ayrıca Müslümanların üzerine hükmeden ve onları dinleri hususunda fitneye düşüren Müslümanların başındaki ajan yöneticilerin, kafir Batı ülkelerinin desteği olmadan iktidara gelemeyecekleri de bilinmektedir. Bu yüzden başta İslam ve Müslümanlar ile savaşmak olmak üzere Batı’nın çıkarlarını korumak için onlara para, silah, siyasi ve askeri destek sağlamaktadırlar. Nitekim Donald Trump, Suudi Arabistan kralını aradığında, ABD’nin ajanlarına verdiği desteği ve onları koruyanın ve iktidardan düşmelerini engelleyenin kendisi olduğunu açıkça ifade etmiş ve ona şöyle demiştir; Amerika’nın desteği olmadan sen tahtında iki hafta bile kalamazsın. Tabi bu söz sadece Suudi Ruveybida’sı için geçerli değildir, bilakis zararlı olan ve zarar veren tüm yöneticiler için geçerlidir. Dolayısıyla Amerika ve Avrupa’nın desteği olmadan onların düşüşleri bir göz açıp kapamasından daha kısa bir zamanda olacaktır.
Fransız yargısının, Fransız şirketi Nexa Technologies’i “işkence ve zorla alıkoyma eylemlerinde suç ortaklığı” yapmakla suçlamasına gelince; bu, Müslümanları gözetlemek ve sonra da onları hapishanelere atmak için daha önce Mısır Firavununa gözetleme ekipmanı satmakla suçlanan aynı şirkettir. Dolayısıyla bu, gözlere kum serpmekten ibarettir. Fransız yargısına sormamız gereken soru şudur: Bu satış ve bu suç ortaklığı, Fransız hükümetinin bilgisi dahilinde mi yoksa bilgisi dışında mı yapıldı? En mantıklı olanı devletin bilgisi dahilinde yapılmış olmasıdır. Peki Fransız yargısı, hükümeti suçlu bulup sorumlu tutacak mı? Dahası Fransız yargısı, Macron’un Mısır firavununa verdiği aleni destekten ve geçen Kasım ayının on ikisinde Elysee’de onu nasıl bir kahraman gibi karşıladığından habersiz mi?
Batılı ülkelere tam da şu atasözü intibak etmektedir; “Adamı öldürürler ve onun cenazesine katılırlar.” Zira geçen on yıllar boyunca mücrim tiranlara ve firavunlara destek verdiler, ardında da halkları temsil ediyor ve onların yanındaymış gibi davrandılar. Nitekim onların hepsi Beşar Esad’ın yanında yer aldılar, onu desteklediler, düşmesini engellediler ve onlardan bazıları da öldürmesi, zulmetmesi ve yıkıp yok etmesi için ona silah sağladılar. Bunu yaptığında da timsah gözyaşları döktüler ve halka Beşar’ın cezadan kurtulamayacağı sözü verdiler! Batı ve kuyrukları çok iyi bilsinler ki artık bu tiyatroya hiç kimse kanmıyor. Zira artık Müslümanlar, bu yöneticilerin Batı’nın emrini yerine getiren köle ve hizmetkarlarından başka bir şey olmadığını ve planlayan ve tertip edenin Batı olup uygulayanın da yöneticiler olduğunu bilmektedirler. Allah Subhanehu’dan, İslam ümmetine, İslam ülkelerini karıştıran, buraları savaş aranası yapan ve Müslümanları da bu savaşların yakıtı haline getiren Batı’nın ellerini koparacak aklı başında bir emir ve Raşid bir Halife nasip etmesini temenni ediyoruz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Ebu Haşim