Haber-Yorum

Testide Ne Varsa Dışına da O Sızar!

Haber:

Parlamento bugün, Ürdün’ün 24/11/2021’de işgalci devletle imzaladığı su karşılığı enerji anlaşmasını tartıştı. Güneş enerjisinden elektrik üretimi ve suyun tuzdan arındırılması hususundaki iş birliği, BAE’nin finansmanlığında ve ABD’nin sponsorluğunda olmuştur. (15/12/2021) 

Anlaşma, Ürdün’ün Yahudi varlığının yararına güneş enerjisinden elektrik üretmeye çalışırken varlığın ise kuraklıktan mustarip olan Ürdün’ün yararına suyu tuzdan arındırmaya çalışacağını belirtmektedir. Ayrıca bir BAE şirketinin Ürdün’de elektrik üretmek için bir güneş enerjisi santrali kuracağını da belirmektedir. Bunun uygulanması halinde, güneş enerjisi santrali Yahudi varlığına 200 megavat elektrik sağlarken Ürdün’e ise yılda 200 milyon metreküp su sağlayacaktır.

Yorum:

İşgalci varlıkla enerji ve su alanında niyet beyanı haberi Ürdün’ün başkenti Amman’da insanlara ulaşır ulaşmaz, yüzlerce kişi bu utanç verici duyuruya tepki göstermiştir.

Ürdün Başbakanı Bişr el-Hasavne, Ürdün’ün acilen ek su kaynaklarına ihtiyacı olduğuna vurgu yaparak, "kimseye ipotek olmayız" sözlerine yanıt olarak da birçok milletvekilinin anlaşmayı mantıksız bir beyan olarak değerlendirerek reddettiğini ifade etti. Su krizi yeni bir kriz değildir ve bağımsız Milletvekili Halil Atıyye’nin şu şekilde açıkladığı gibi “ihanetle” eşdeğerdir: “Bu anlaşmayı baştan sona reddettiğimi ve tüm normalleşmelerin ihanet olduğunu beyan ediyorum.”

İslamcı Milletvekili Salih el-Armuti, hükümetin halkın iradesine saygı duymadığını ifade ederek buna güven duyulmamasını söylemiştir. Zira Yahudi varlığı bir düşmandır ve niyet beyanı “Ürdün’ün güvenliğine ve egemenliğine bir ipotek ve saldırıdır”. Çünkü Ürdün’ün su güvenliğini Siyonist düşmanın eline vermektedir. Dahası Yahudi varlığı barış anlaşmasına bağlı kalmamış ve diğer hiçbir anlaşmaya da bağlı kalmayacaktır.

Milletvekili Adnan Maşvaka’ya gelince; anlaşmanın “hayati sektörleri Siyonist düşmanın elinde ipotek ettiğini” ifade etmiştir. Ayrıca “halkın iradesine boyun eğilmesini ve bu meşum anlaşmanın imzalanmamasını” talep etmiştir.

Milletvekilleri, hükümete Akabe Körfezi üzerinden Kızıldeniz’den tuzdan arındırılmış sudan su sağlama çağrısında bulundular ve Parlamento Başkanı Abdulkerim ed-Duğmi’den de, anlaşma hakkında genel bir tartışma yapmak için parlamento da acil bir oturum düzenlenmesi talebinde bulundular.

Tartışma sırasında dikkat çeken en kaba ses, Ürdün uğruna “Şeytan” ile bile ittifak yapmaya hazır olduğunu açıklayan milletvekili Fevaz ez-Zabi’nin sesi olmuştur. Zira kendisi 1994 yılında barış anlaşmasının imzalanmasını kabul eden temsilcilerden biri olduğu gibi “bu anlaşmayı imzalamasaydık şimdi kubbe altında olamazdık” demişti. Ve şöyle eklemişti: “Ürdün’ün çıkarları her şeyin üstündedir ve barış anlaşmasını imzaladıktan sonra dünya sınırlarımızı, sularımızı, Arap ordumuzu, Filistin halkını ve Ürdün halkını tanımıştır.” Yine onun söylediğine göre; “anlaşma ve barış anlaşması olmasaydı, bugün talep ettiğimiz Filistin Devleti olmazdı ve Kudüs’teki kutsal yerler üzerinde Haşimilerin vesayeti olmazdı.”

Parlamentonun vakıasının, onun varlığı ve oraya girilmesi hususundaki şerî hükümden uzak olduğu, yukarıda bahsetmiş olduklarımızdan ortaya çıkmaktadır. Testide ne varsa dışına nasıl da sızıyor. Peki özelde Ürdün halkını genelde ise İslam ümmetini Yahudilerin ve onlara destek veren ve boyun eğen herkesin şerrinden ve kurnazlığından kim kurtaracak. Bu sadece dünyada insanlığın on üç yüzyıldan fazla bir süredir egemenliği altında ne kadar mutlu olduğunu gördüğü Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Nizamını temsi eden Rabbani bir nizamın geri dönmesiyle olacaktır. Şüphesiz o, Allah Subhanehu ve Teala’nın vaat edilen zamanda geri dönüşüne izin verdiğinde kaçınılmaz olarak geri dönecektir. Allahu Teala’dan onu çabuklaştırmasını temenni ediyoruz.    

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Raziye Abdullah