- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Türki Cumhuriyetlerindeki Diktatörlerinin Tahtları Sallanıyor!
Haber:
Yıllardır kendilerine yapılan zulüm ve baskıları içlerine sindiren Türki Cumhuriyetlerinin Müslüman halkları, artık patlama noktasına doğru ilerliyor. Bunun ilk örneği Kazakistan olmuştur.
Yorum:
Dünyadaki diğer İslam beldelerinde olduğu gibi Türki Cumhuriyetlerinin Müslüman halkları da bir tarafından sömürgeci güçlerin diğer taraftan da başlarındaki hain ve ajan yöneticilerin envai çeşit zulüm ve baskılarına maruz kalmaktadırlar. Zira bu ülkeler, bulundukları konum itibariyle stratejik bir öneme sahip olmalarından dolayı önce Sovyetler birliğinin, onun yıkılmasıyla birlikte başta Rusya, Amerika ve Çin olmak üzere sömürgeci güçlerin çatışma alanına sahne olmaktadır. Nitekim Rusya, bu ülkelerin bağımsızlıklarını elde etmelerinin ardından kendi arka ve ön bahçesi olarak kalmalarını sağlamak ve tüm zenginliklerini gasp etmek amacıyla ülkelerin başlarına kendine sadık diktatörlerini dikerek buraları pençesinde tutmaya çalışmaktadır. İşte Amerika, bu ülkeleri Rusya’dan koparmak ve kendi pençeleri arasına almak için Büyük Ortadoğu projesinin bir parçası olarak “Büyük Turan” projesini uygulamaya koymuştur. Bunu da has ajanı Erdoğan hükümetinin eliyle hayata geçirmek istemektedir. Tam da bu proje kapsamında Kasım 2021’de İstanbul’da bir zirve yapılmış ve daha önce Türk Konseyi olan örgütün adı “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmiştir. Aslında Amerika’nın bu girişiminin ana nedeninin uluslararası arenanın kapısını çalan Raşidi Hilafet Devleti’nin ortaya çıkmasını engellemek olduğu bilinmelidir.
Sömürgeci kafirler ve onların aşağılık ajanları Müslüman halklara yönelik bu habis projelerini yürütürken, özellikle Kovid-19 pandemisinin oluşturduğu ekonomik krizden dolayı patlama noktasına gelen halklar başlarındaki diktatör yöneticilerine karşı homurdanmaya başlamışlardır. İşte bu noktada LNG (sıvılaştırılmış gaza) yapılan ciddi zamlardan dolayı Kazakistan’da protesto yürüyüşleri patlak vermiş ve gösteriler spontane olarak Kazakistan’ın tüm bölgelerine yayılmıştır.
Bu Türki Cumhuriyetlerin başındaki yöneticilerin kendi halkları için değil de sömürgeci kâfirlerle iş tuttukları Kazakistan ayaklanmasında net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Zira iktidarın başındaki gerek Nazarbayev gerekse Tokayev olsun halkın isteklerini yerine getirmek yerine onları demir yumrukla ezmeyi tercih ederek efendisi Rusya’dan yardım dilenmeyi tercih etmiştir. Putin ise teröristlerle mücadele bahanesiyle Kazakistan’a asker gönderme noktasında hiç tereddüt etmemiştir. Daha da önemlisi Türk Devletleri Teşkilatı’nın üyeleri bırak Müslüman Kazakistan halkının yanında olduklarına dair açıklamalar yapmayı örgütün üyesi Kazakistan diktatörlerinin halkına yaptığı zulmü gördükleri halde, kıllarını dahi kıpırdatmamışlardır. Bu da bu teşkilatın Müslüman Türk halklarını gerçek hedeflerinden saptırmak için kullanılan bir araç olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Diğer taraftan Kazakistan’daki protestolar ile birlikte özellikle Türkmenistan ve Azerbaycan’daki Müslüman halkların Kazakistan’daki kardeşlerine yönelik destekleri de bu ülkelerdeki tiranları korkutmaya başlamıştır. Hatta Türkmenistan sosyal medyasında Kazakistan halkını desteklemek amacıyla protesto gösterileri yapmak için sokağa çıkmaya yönelik yapılan çağrılar üzerine Türkmenistan tiranı internet bağlantılarını engelleme yoluna gitmiştir. Dahası Devlet Başkanı Berdimuhammedov, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında iktidara muhalif ses çıkaran aktivistleri tutuklamaya devam ederek halka korku aşılamaya devam etmiştir. Azerbaycan medyası ise Kazakistan halkının isteklerinin meşru istekler olduğunu ve yöneticilerin görevlerinin halkın meşru isteklerine olumlu yanıtlar vermek olduğunu gündem yaparak halkın herhangi bir eylemde bulunmasını engelleme çabasına girmişlerdir.
Sonuç olarak Türki Cumhuriyetlerin başındaki yöneticiler Müslüman halklara ne kadar baskı yaparlarsa yapsınlar son noktayı yine halk koyacaktır. Zira otorite halkın elindedir ve yönetimin dizginlerini kime isterlerse ona verirler. Ancak bu ülkelerdeki Müslüman halkın tek eksik noktaları İslam akidesine dayalı ideolojik siyasi bir liderlikten yoksun olmalarıdır. Bu yüzden bu ülkelerdeki Müslüman halkların akidelerine dönerek kendilerine akidelerinden kaynaklana bir rota çizmeleri gerekmektedir. Bu rota ise hayatın tüm sorunlarına Allah’ın Kitabı ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetine göre köklü çözümler getirecek bir proje olan Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulmasıdır. O halde ey Türki Cumhuriyetlerinin Müslüman halkları! Farzların tacı olan bu projeyi gerçekleştirmek için gecesini gündüzüne katan ve sizin içinizde sizinle birlikte çalışan Hizb-ut Tahrir ile birlikte hareket edin ki özelde Müslüman halklar genelde tüm insanlığın kurtuluşu olan İslam Devleti’ni bir an önce kuralım. Aksi taktirde göstermiş olduğunuz fedakarlıklar boşa gidecek ve ekonomik, siyasi, sosyal ve diğer sorunların acısını yaşamaya devam edeceksiniz.
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır.” [Taha-124]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan