Haber-Yorum

Birbiri Üstüne Karanlıklar!

Haber:

Türkiye Cumhurbaşkanı, Yahudi varlığı başkanının Türkiye’yi ziyaret edeceğini açıklayarak bu ziyaretin iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açabileceğini vurguladı ve Tel Aviv’e yönelik her alanda adım atmaya hazır olduğunu ifade etti. (Ajanslar)

Yorum:

Bu, bu zamanın Ruvaybidalarının alışık olduğu bir durumdur. Zira onlar, bir ihaneti bitirir bitirmez önce Allah ile, sonra da halklarıyla bağlarını kopardıklarını vurgulayan başka bir ihanetin peşinden gitmektedirler. Dolayısıyla evlerin yıkılması, sakinlerinin yerlerinden edilmesi ve gâsıp Yahudi varlığının Filistin’deki halkımıza ve kardeşlerimize karşı uyguladığı kan dökmeler onların umurlarında değildir. Dahası onlar, kafir Batı’ya hizmet etmek ve koltuklarını korumak için kendilerine emredilenleri nasıl yerine getirecekleriyle ilgilenirler. Böylece Allah’ın emrine ve Yahudi varlığını kökünden söküp atmak ve Filistin’i onun pisliğinden kurtarmakla ilgili hükmüne muhalefet etmelerinden dolayı Allah’ın öfkesini maruz kalmaktadırlar.   

Dünün Türkiye’si ile bugünün Türkiye’si arasında ne kadar da fark vardır. Zira dün, Osmanlı Hilafet’i İslam’ın ve Müslümanların hizmetkarlığını yapıyor, İslam ülkesinin bir bölgesine zarar vermeye çalışanların ellerini koparıyor ve Müslümanların Halife’si, ben sağ olduğum müddetçe bedenimin neşterle yarılması Filistin’in bir parçasının koparılmasından benim için daha kolay bir hadisedir diyordu.   

Ama bugünün çağdaş Laik Türkiye’si! Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla yönetiyor, (Amerika, Rusya ve diğerleri) gibi İslam’ın düşmanlarıyla ittifaklar kuruyor, Filistin gaspçısı Yahudi varlığını doğal bir varlık olarak kabul ediyor, NATO üyeliğine katılıyor, AB üyeliği için dileniyor ve Batı’nın elinde kendisine hizmet etmesi, İslam’ı ve ehlini vurması için çeşitli yerlere fırlattığı bir ok haline gelmesinden sonra Suriye, Libya ve diğer beldelerdeki Müslümanları hayal kırıklığına uğratıyor.   

Türkiye’nin sorunu, milliyetçi kimliğinde, laikliğinde ve Batı’nın bir parçası olmakta ısrar etmesidir. Dolayısıyla bu düğümlerinden kurtulmadıkça, H. Receb 1342 senesinde mücrim Mustafa Kemal’in Arap hainleriyle iş birliği yaparak Hilafet’i ilga ettiği bu günlerde onun yaptıklarına karşı koymadıkça ve yöneticileri de kindar kâfir Batı’nın ajanları oldukça, asla onun kendine ait bir ajandası olmayacaktır.    

Ordu içerisindeki muhlis evlatlarımızın -ki Allah’a hamd olsun çokturlar-, Erdoğan ve zümresinin ihanetine isyan etmeleri, ellerini Hizb-ut Tahrir gençlerinin elleri üzerine koymaları ve Müslümanlara izzetini geri kazandıracak, İslam’ı tatbik edecek, ülkeleri ve insanları kurtaracak, İstanbul fethedildiği gibi Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesi olan Roma’yı fethedecek Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet’i ilan etmesi için Hizbin Emiri Celil Alim Ata İbn Halil Ebu Raşta’ya nusret vermeleri gerekmektedir. O halde kararınızı verin ve neredeyse ulaşmak üzere olan bu yolculuğa siz de katılın.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ “Muhakkak ki Resullerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edeceği o günde yardım ederiz.” [Mümin 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Dr. Abdullah Nasır – Ürdün