- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
“Tarihi Statükoyu” Korumak, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yahudi Varlığını Pekiştirmeye Yönelik Genelgelerinin Yeni Bir Modasıdır!
Haber:
Şarkul Avsat Gazetesi’nin Çarşamba günü yayınladığı bir haberde, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın, siyasi bir süreç başlatmaları için Yahudi varlığına, Amerika’ya ve diğer uluslararası çevrelere baskı yapmak amacıyla zor kararlar almaya çalıştığını ortaya koydu.
Abbas, Filistin halkımız için siyasi bir ufuk ve uluslararası korumanın yokluğunda mevcut duruma sessiz kalmanın veya tahammül etmenin imkansız olduğunu, İşgal makamlarının imzalanan anlaşmalar ve uluslararası meşruiyet kararları uyarınca yükümlülüklerini reddettiklerini ve özellikle Kudüs’te tek taraflı eylemlerde bulunmaya ve aşırı yerleşimci grupların Mescid-i Aksa’ya ve avlularında ibadet edenlere yönelik sürekli artan saldırılarına, bu aşırı grupların, tarihi statükoyu açıkça ihlal ederek Filistinlilerin mübarek Mescid-i Aksa ve Kıyamet Kilisesi’nde dini ritüellerini özgürce yerine getirmelerini engellenirken bu gurupların Yahudi varlığının bayraklarını yükseltmelerine izin verildiğini belirtti.
Buna karşılık ABD Dışişleri Bakanı, Biden yönetiminin iki devletli çözüme olan bağlılığını, yerleşimcilerin genişletilmesini durdurma, statükoyu koruma, Filistinlilerin Kudüs mahallelerinden sınır dışı edilmesini durdurma ve her iki taraftaki tek taraflı eylemleri engelleme taahhüdünü teyit etti. Ayrıca yönetimin, Kudüs’teki ABD Konsolosluğunu yeniden açma taahhüdünün yanı sıra ABD yönetiminin, Başkan Biden'in ziyareti için hazırlık yapması, Başkan Ebu Mazen’in bu temasta gündeme getirdiği tüm konuları tartışması ve Başkan Biden’ın Filistin ve bölgeye yapacağı ziyaretin başarısı için uygun atmosferi hazırlaması amacıyla üst düzey bir heyet göndereceğini vurguladı.
Abbas dün Ramallah’taki Cumhurbaşkanlığı merkezinde Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi'yi ve Ürdün Kralı II. Abdullah’ın mesajını taşıyan Ürdün Genel İstihbarat Direktörü General Ahmed Hüsnü’yü kabul etti.
Safadi, Ürdün’ün Filistin davasına ve Filistin halkının haklarına kesin desteğini ve Ürdün Kralı’nın, Harem-i Şerif’teki tarihi statüyü ihlal eden Yahudilerin uygulamalarına, yerleşim yerlerinin genişletilmesine ve yerleşimcilerin cürümlerine karşı uluslararası bir seferberlik için koordinasyon ve istişareleri sürdürme talimatlarını yineledi.
Yorum:
Filistin Yönetimi, Amerikan iki devletli çözüm vizyonunu uygulama ve statüyü ya da şimdi açıklamalarında tekrarladıkları "tarihi statüko" dedikleri şeyi sürdürme konusundaki görevlerini yerine getirmeye devam ediyor. Bu ise ABD yönetiminin, Başkan Biden’ın bölgeye yapacağı beklenen ziyareti öncesinde ülkemizdeki araçlarını seferber etmesi bağlamında gerçekleşiyor. Bu açıklamalar ve ziyaretler ne masum ne de subjektiftir. Ürdün otoritesi ve rejimi tarafından yayınlananlar ise, Amerikalı efendilerinin gelişinden önce ziyaret için hazırlık yapmaya ve meseleyi ısıtan Amerika’nın emirleriyle bunu başarılı kılmaya yönelik girişimi bağlamında gerçekleşiyor.
Amerikalı efendileri mübarek topraklar meselesine, “tarihi statükoya” dayalı statünün ve cüce iki devletli çözümün korunması, toprağı halkıyla gaspçılar arasında zorla bölen uluslararası kararların uygulanması, gaspçının meşruiyetinin garanti edilmesi, varlığının tanınması, dayanaklarının pekiştirilmesi, ona yönelik direnişin savaşılması gereken terörizm ve aşırılık olarak kabul edilmesi ve onu bastırmak için güvenlik iş birliği koordinasyonunun kurulması dışında bir çözüm görmüyorlar. Otoritenin veİslam beldelerindeki mevcut rejimlerin tamamen Amerika’nın emirleriyle yeniden başlatmaya çalıştıkları barış sürecinin özü işte budur.
Otoritenin, Ürdün rejiminin, diğer rejimlerin ve onların kollarında yatan hareketlerin, tarihi statünün “tarihi statükonun” korunmasından bahsederken sürekli tekrarlayıp durdukları yeni moda ve ton, ABD yönetiminin bölgedeki eylemleri için koyduğu aşağılık çatıyı yansıtıyor. Nitekim yerleşimcilerin sürekli genişletilmesi ve Kudüs üzerindeki egemenliğinin pekiştirilmesi yoluyla sözde iki devletli çözümün imkansızlığı ışığında Amerika’nın politikasının hedefi, görevi Yahudi varlığını korumak, Filistin halkının sırtını kırbaçlamak, onları işgalcinin ve Batılı sömürgecilerin güvenlik, siyasi, ekonomik ve kültürel yönlerine boyun eğdirmek olan otorite için devlet denilen güvenli bir varlık karşılığında Mescid-i Aksa’yı Yahudileştirmeye ve mübarek toprakların çoğunu Yahudi varlığına vermeye dayalı iki devletli çözümü baltalayan davranışlarla onu zamansal ve mekansal olarak bölmeye yönelik ciddi girişimlerde bulunmaktır.
Otorite ve beldemizdeki mevcut rejimler, eylemlerinde ve boş mırıldanmalarında efendilerinin emirlerinin dışına çıkamazlar. Dolayısıyla ABD Dışişleri Bakanlığı’nın üçüncü derecedeki bir görevlisinden kendilerine ulaşan genelgelerde ve ana hatlarda geçenleri papağan gibi tekrarlayıp durmaktadırlar. Tarihi statüyü koruma konusundaki konuşmaları ve toplantıları, Amerikan yönetiminin kendileri için çizdiği bir ufuk ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın genelgeleriyle karıştırılarak konuşma iradesine bile sahip olmayanların ağızlarından çıkan esintiden başka bir şey sunmayan içeriği ve muhtevası boş açıklamalarda ve taleplerde bulunmaları için koyduğu bir çatıdır. Konuşmaları ve terimleri İslam ümmetinin düşmanı Amerika tarafından kontrol edilen bu rejimler ve politikacılar,mübarek toprak meselesi gibi İslam ümmeti için hayati bir mesele hakkında nasıl bir şey sunabilirler ki?! Zira onların tüm kaygıları, bu sorunu yönetmede Amerikan vizyonunu uygulamaktır.
Mübarek topraklar meselesinin çözümü, işgalci Yahudinin varlığını garanti altına alan ve meşruiyetini tesis eden tarihi statükoyu korumak ve onu bölgenin bir parçası olarak görmek yoluyla olmaz. Zira bu bir çözüm değil, aksine bir ihanet ve Yahudi varlığının güçlendirilmesi ve sütunlarının bu habis isim altında sağlamlaştırılmasıdır.
Mübarek toprak meselesinin meşru çözümü, Amerikan yönetiminin akıllarından ve kalplerinden söküp atamayacağı semboller altında İslam ümmetinin akıllarında ve kalplerinde yatmaktadır; zira İsra suresi, kahraman Selahaddin ve Hıttin savaşı, tarihi statükoya ve Amerikan ajanlarının uğultularına tekabül eden bir semboldür. Mübarek toprakların kurtarılması ve Yahudi varlığının kökünden sökülüp atılması, İslam ümmetinin kendisi için çalıştığı ve gerçekleşmesini arzuladığı şerî çözümdür ve Amerika ve onun kuyrukları bunun gerçekleşmesini engelleyemeyecektir.
İslam ümmetinin, onun ordularının ve içindeki canlı tüm güçlerin bu şerî çözümü gerçekleştirmelerinin, mübarek topraklardaki bu gaspçı varlığa bir son vermelerinin, onu kökünden söküp atmalarının, ümmeti ve Filistin halkını onun şerlerinden kurtarmalarının zamanı gelmiştir. Yine ümmetin, papağan yöneticilerini kökünden söküp atmalarının ve toprakları kurtaracak ve İslam’ı bir nur ve rahmet risaleti olarak dünyaya taşıyacak Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmalarının zamanı da gelmiştir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Musab Ebu Arkub - Mübarek Toprak (Filistin)