- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Müslümanların Orduları Kışlalarında Yatarken Her Şeyi Yaktılar
Aralarında Düşmanla Savaşan ve Azametini Savunan Cepheler de Var!
Haber:
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price, Pazartesi günü Batı Şeria’nın Eriha kentinde meydana gelen şiddet olaylarında ABD vatandaşlığına da sahip bir “İsraillinin” öldürüldüğünü duyurdu. Zira Price şöyle dedi: “Nablus yakınlarında “İsrailli” iki kardeşin ve Eriha yakınlarında “İsrailli” birinin -ki edindiğimiz bilgilere göre o da bir Amerikan vatandaşı- korkunç şekilde öldürülmesini kınıyoruz.” Ve şöyle devam etti: “Cinayetlerin ardından yerleşimciler tarafından Filistinli sivillere karşı uygulanan gelişigüzel ve ayrım gözetmeyen şiddeti kınıyoruz.” Zira Pazartesi günü, Batı Şeria’nın kuzeyinde bulunan Huvara köyündeki Filistinliler, içlerinden ikisinin öldürülmesinin intikamını almak isteyen Yahudi yerleşimciler tarafından meydana gelen yıkım ve tahribatın etkileriyle uyandılar ve belediye meclisinin bir üyesi olan (Vacih Avdeh’e) göre, yerleşimciler tarafından tahrip edilen köyde Pazar-Pazartesi gecesi yakılan ateşlerle gökyüzü parladı ve 30’dan fazla evi ve 100 aracı yaktılar.Filistin Kızılay’ı Ambulans Derneği, Huvara’da gece boyunca çoğu Yahudi ordusunun attığı göz yaşartıcı gaz nedeniyle 350 kişinin yaralandığını ve son zamanlarda Batı Şeria’da gerilim tırmandığını kaydetti. Zira geçen Çarşamba günü, Yahudi ordusu Nablus şehrinde düzenlediği askeri operasyonda 11 Filistinliyi öldürmüş ve 80’den fazla kişiyi de yaralamıştı. Sağlık Bakanlığı ve yetkililere göre, özellikle Za'tara ve Burin olmak üzere Nablus yakınlarındaki diğer köyler de yerleşimciler tarafından saldırıya uğradı. İslam İşbirliği Teşkilatı da yerleşimcilerin devam eden suçlarını kınadı ve yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Filistin topraklarında devam eden “İsrail” ihlalleri, ağır bir savaş suçu ve insanlığa karşı da bir suç oluşturmaktadır.” (Independent Arabic, 27/02/2023).
Yorum:
Bu iğrenç suçlarla kirletilen topraklar, İsra, Mirac, mahşer ve menşer toprakları olduğu gibi göklerin ve yerin yaratıcısının mübarek kıldığı topraklardır. Zira Allahu Teala bu hususta şöyle buyurmuştur: سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الْأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ “Bir gece, (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah noksan sıfatlardan münezzehtir.” [İsra 1] Ayrıca bu mübarek topraklarda dökülen temiz kanlar Müslümanların kanıdır. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem onlar hakkında şöyle buyurmuştur: لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ ظَاهِرِينَ، لَعَدُوِّهِمْ قَاهِرِينَ، لَا يَضُرُّهُمْ مَنْ خَالَفَهُمْ، إِلَّا مَا أَصَابَهُمْ مِنْ لَأْوَاءَ، حَتَّى يَأْتِيَهُمْ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ كَذَلِكَ» قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، وَأَيْنَ هُمْ؟ قَالَ: «بِبَيْتِ الْمَقْدِسِ وَأَكْنَافِ بَيْتِ الْمَقْدِسِ “Benim ümmetimden bir grup dine sahip çıkarak zafer görürler, düşmanlarını kahreder, yenerler, onlara muhalif olanlar onlara zarar veremezler. Ancak kendilerine birtakım musibetler dokunur. Allah’ın emri kendilerine gelinceye kadar bu hâl üzerinde kalırlar, sebat gösterirler. Dediler ki Ey Allah’ın Rasulü! Onlar nerededir? Dedi ki: Beytu’l-Makdis Kudüs ve onun etrafındadır.” Dolayısıyla buradaki hadisimiz, mübarek bir bölge ve temizinde ötesindeki kanlar hakkındadır. Zira bunlar, Müslümanların kanlarıdır. Bu kanlar, insanlığın Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetinin kanlarıdır. Dahası vahiy onu daha da şerefli kılmıştır. Müslümanların başına gelen musibet işte bundan dolayıdır.
Müslümanların musibeti sadece kendileri hakkında bir ahit ve anlaşma tanımayan azgın düşmanlarında değildir. Zira onlar, Allah’ın kendilerine gazap ettiği Yahudilerdir. Allah kime gazap etmişse ondan bir hayır umulmaz ve ona bir umut beslenmez. Her kim onlar hakkında bir hayır düşünürse, şüphesiz o da onlardandır ki buna nâss ve akıl olarak kesin bir cevap verilmiştir. İşte onlar, Yahudileri güçlendiren ve onlarla normalleşen Müslümanların başındaki yöneticilerdir ve kalbi ve ruhuyla Yahudilerin yanında olanların dışındaki biri bunu tasavvur bile edemez. Nitekim musibetimiz, kendileri hakkında hayır umduğumuz kimselerden gelmiştir. Zira onlar İslam ümmetinden olup mübarek topraklara ve halkına yardım etmeye gücü olan kimselerdir ama kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar. Belki de ümmetin başına gelen depremler, İslam ülkelerindeki yaygın yoksulluk, adaletsizlikler, çeşitli musibetler ve fitneler, hiç kimsenin atamayacağı bir tokat mesabesindedir. Belki de bunlar, Allah’ın üzerimize gazabını ve helakını göndermeden önce akıl sahipleri için erken uyarı mesajlarıdır. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in eşi Ümmü Seleme’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ey Allah’ın Rasulü aramızda salih kimseler olduğu halde yine helak olacak mıyız? Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: نَعَمْ، إِذَا كَثُرَ الْخَبَثُ “Evet, eğer kötülük çoğalırsa.” Dolayısıyla bu imtihanlar, uyuyan uyansın, mükellef olan kişi görevlerinin ve muktedir olan kişi de sorumluluklarının farkına varsın diye Allah tarafından gönderilmiştir. Dolayısıyla muktedir olan kişi, birinci olarak batıla karşı susmakla ilgili günahı kaldırarak, ikinci olarak da mübarek topraklara ve halkına yardım ederek kendine yardım edecektir.
Müslümanların ordularının içindeki muhlis güç ve kuvvet sahibi kimselerin çoğu, parmakların kendilerini göstermediğini zannediyorlar ve Lahor, Karaçi, Yeni Mısır (Heliopolis), Dakka, Anadolu ve benzeri yerlerdeki özel askerî konutlarda halkın gözünden uzak bir şekilde yaşıyorlar… Böylece onlar, kendilerini ihmal etmekle ve sessiz kalarak ajan yöneticilerle iş birliği yapmakla suçlayan insanların kınamalarından ve bakışlarından kurtulacaklarını sanıyorlar. Ancak onların,insanların gözünden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, Allah’ın onları gözetlediği ve Meleklerinin,görevlerini yapmadan geçirdikleri her anı onlar için kaydettikleri gerçeğinden gafil olduklarını sanmıyorum. Bu nedenle bu muhlis olan kişilere, görevlerinin hatırlatılması gerektiği gibi Rablerine kavuşacaklarının ve kendi nefislerine ve halklarına yapmış oldukları zulümden dolayı hesaba çekileceklerinin de hatırlatılması gerekir. Zira onlar, bu dünyadaki bir depremden, bir hastalıktan veya herhangi bir salgın hastalıktan kurtulmuş olsalar bile, kıyamet günündeki hesaptan kurtulamayacakları gibi tüm cephanesini bu ümmetin göğsüne çöreklenen ve düşmanlarımızla iş birliği yapan rejimlerin göğüslerine boşaltmadıkça Müslümanların ordularının içindeki her bir silah taşıyan da kurtulamayacak ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak için çalışan bir Hizbe nusret vermedikçe Müslümanların ordularının subayları da kurtulamayacaktır. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Mesra’sına ve halkına yardım etmek için orduları seferber edecek olan Hilafettir. Şüphesiz bu Hizib, sizin kendisini bildiğiniz onun da size bildiği Hizb-ut Tahrir’dir. Dolayısıyla şayet ona yardım ederseniz kurtulacak ve felaha kavuşacaksınız.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ * وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ “Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. Öyle bir fitneden sakının ki içinizden yalnızca zulmedenlere dokunmakla kalmaz (size de dokunur). Bilin ki Allah’ın azabı çok çetindir.” [Enfal 24-25]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan