- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Uluslararası Sistem Sudan’ı Yüzüstü Bırakıyor ve Halkını da Cezalandırıyor!
Haber:
Amerikan gazeteleri The Wall Street Journal ve The Washington Post, Washington'un Amerikalı çalışanlarını Sudan'dan hızlı bir şekilde tahliye etmesinin ve Sudanlı Amerikalıları yüzüstü bırakmasının nedeni hakkında sorular sordu ve olanları açıklamaya çalıştı.Wall Street Journal, Sudan’da özellikle de Hartum’da topyekûn bir savaştan dolayı durumun hızla kötüleşmesinin, Amerikalılara 15 Nisan’da çatışmalar başlamadan önce ülkeyi terk etmeye hazırlanmalarını tavsiye etmeyen, diplomatlar ve yardım çalışanları da dahil olmak üzere binlerce yabancıyı mahsur bırakan Ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında ani çatışmaların başlamasıyla birlikte, birçok ülke vatandaşlarını Sudan'dan tahliye etmeye çalışan Amerikan misyonu da dahil olmak üzere birçok büyükelçiliği şaşırttığını söyledi. (El-Cezire Net).
Yorum:
Uluslararası sistemin misali şunun gibidir; كَمَثَلِ الشَّيْطَانِ إِذْ قَالَ لِلْإِنْسَانِ اكْفُرْ فَلَمَّا كَفَرَ قَالَ إِنِّي بَرِيءٌ مِنْكَ إِنِّي أَخَافُ اللهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ “Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana “İnkâr et” der. İnsan inkâr edince de: Ben senden uzağım, çünkü ben alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım der.” [Haşr 16] Zira tıpkı Sudan'da olduğu gibi insanları suça bulaştırıyor sonra da inkar ediyor. Nitekim Sudan halkı, ABD’nin ajanı el-Beşir rejimine karşı ayaklanıp onun devrilmesini talep ettiğinde -tıpkı birçok Müslüman ülkesindeki Müslümanların tiranlarını devirmeyi başarması gibi- kafir devletler ve onların ajan devletleri bunu engellemek için Sudan halkının devriminin üzerine üşüştüler. Bunu da ordu tarafından temsil edilen Amerikan ajanları ile devrim dalgasına binen ve Özgürlük ve Değişim Güçleri olarak adlandırılan gruplar tarafından temsil edilen İngiltere ajanları arasındaki sözde karşı-devrimler ve güçlerin bölünmesine ilişkin anlaşma yapmak yoluyla yaptılar; böylece her iki taraf da ayağının altındaki halıyı çekmek, onu siyasi oyundan çıkarmak ve siyasi pastadan daha büyük bir pay almak için karşı tarafı aldatmaya başladı. Ama siyasi girişimler birkaç kez sekteye uğradı ve hiçbir taraf çatışmayı kendi lehine çözemedi; görünen o ki ordunun bu katliamları, insanları öldürmesi, onlardan birçoğunun tasfiye edilmesi ve ülkenin yakılması, sistemin yeniden restore edilmesi için durumu en başa, yani devrimden önceki haline geri getirmek amacıyla olup böylece iktidarı Amerika lehine ele geçirmek içindir.
Pakistan, Türkiye ve Arap ülkeleri de dahil olmak üzere dünya ülkelerinin vatandaşlarını Sudan’dan geri çekmesi, tüm uluslararası sistemi ülkeyi yakan ve haram kan döken mücrimlerin elini tutma sorumluluğundan uzaklaştırmaktadır. Dolayısıyla iddia ettiği gibi şayet Sudan’ın dostu olsaydı onun görevi, ülkedeki yangınları durdurmak için müdahale etmek olurdu. Sudan’daki bu katil mücrimlerin kendi kararları ve özgür iradeleriyle hareket ettiklerini sananlar yanılıyorlar; oysa onlar,özellikle Amerika ve İngiltere olmak üzere kâfir sömürgeciler tarafından, doğal servetler bakımından zengin olan ülkenin güç ve kabiliyetlerini tekeline almak ve el-Beşir liderliğindeki laik rejimlerine karşı ayaklanan Sudan ve halkından intikam almak için bu yangınları türetmek amacıyla yönlendirilen paralı katillerdir.
Belki bir Müslüman, sömürgeci bir kâfirin Sudan ve halkını terk etmesini anlayabilir; zira onların dini budur; ama Müslümanın Müslüman kardeşini terk etmesini anlayamaz. Ancak şayet yüzüstü bırakılan bir Müslüman münafık değilse, o zaman nasıl olur da Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, komşu Mısır-Kenane ve diğer İslam ülkeleri, mücrim askeri liderleri Müslümanların kutsallıklarını ihlal etmeyi bırakmaya zorlamamak için vatandaşlarını geri çekerek sömürgeci kafirleri taklit edebilirler ki?! Sudan’daki bu yöneticilerin ve ordu komutanlarının hainlik mertebesinden Haçlı ittifakı hesabına Müslümanların boyunlarına musallat olma mertebesine ulaştıklarının tamamen farkındayız; dolayısıyla onlardan bir hayır beklenmez, bilakis onlar efendileri Batı Şeytanlarının şerlerinden biridir.
Müslümanların görevi artmış olup bu görevlerin en hafifi, ajan yöneticileri devirmek ve onların yerine İslam’ı ve Müslümanları gerçekten destekleyecek olan Müslüman bir Halife’yi getirmektir. Sudan Silahlı Kuvvetleri içindeki muhlislerin görevi ise, komutanlarının elini tutup emirlerine karşı gelerek onları devirmek ve Sudan’da Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermektir; böylece Sudan ve halkına karşı komplo kuranların masaları başlarına geçecek ve Rabbimiz Azze ve Celle de bizden razı olacaktır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ * وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ “Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız. Hem öyle bir fitneden sakının ki, geldiği zaman içinizden sadece zulmedenlere dokunmaz, herkesi kuşatır. Yine bilin ki Allah'ın cezalandırması çok şiddetlidir.” [Enfal 24-25]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan