- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Sömürgeci Kâfirlerin Egemenlik Korkusu!
Haber:
İngiltere merkezli Middle East Eye'de bir makale kaleme alan David Hearst, “Muhalefet liderinin ABD, AB ve NATO'yu memnun etme dürtüsü bölge için iyiye işaret olmaz” ifadelerine yer verdi.
Kılıçdaroğlu’nun icazet seferlerine vurgu yapan Middle East Eye, "Kılıçdaroğlu’nun ABD, AB ve NATO'yu memnun etme dürtüsü açık bir şekilde görülmektedir. Türkiye’nin hayati çıkarlarından ödün vermeden bunu yapmanın yolunun ne olacağı ise belirsizliğini koruyor” denildi.
İlgili başlığın devamında ise, “Türkiye'nin muhalefet koalisyonunu oluşturan birbirinden farklı ve önceden savaş halinde olan siyasi partilerin hükümette bir arada kalacaklarına dair “muazzam bir varsayımda” bulunsak bile, onları birleştiren tek politika, bölgeden genel bir geri çekilme ve ABD, AB ve NATO’nun düzlemine girmek istemeleridir” ifadeleri yer aldı.
“Ankara'daki iktidar değişikliğinin en keskin şekilde hissedileceği yer Ortadoğu'dur” ifadelerine yer veren Hearts, “Ortadoğu’nun istikrar için güçlü devletlere sahip olması elzemdir. Erdoğan’ın şüphe götürmez hatalarına rağmen başardığı da buydu. Bu açıdan bakıldığında, şimdi Erdoğan’ın kaybetmesi sadece Türkiye için değil, bölge için felaket olabilir” diyerek sözlerini noktaladı.
Yorum:
İdeolojik büyük devletlerin birinci önceliği dünyada kendi varlıklarını koruyacak fikirler geliştirmek ve buna yönelik planlar yapmaktır. İşte başta Amerika olmak üzere sömürgeci kâfir devletler, ideolojilerini ve egemenliklerini korumak adına her türlü fikri ve araçları meşru görürler ve buna yönelik fikirler üretirler. İşte İngiltere merkezli Middle East Eye’de bir makale kaleme alan David Hearst’in, Türkiye’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkındaki açıklamalarını bu düzlemde ele almak mümkündür. Zira David Hearst, her ne kadar İngilizlerin Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması yönünde istekleri olsa da, burada önemli olanın İngiliz yanlısı birinin iktidara gelmesi değil, Türkiye’de demokrasi ve laikliğin, dolayısıyla büyük devletlerin kalıcılığını sağlayabilecek birinin iktidara gelmesi olduğunu söylemeye çalışmaktadır. Hearst’in şu açıklaması tam da buna işaret etmektedir: “Kılıçdaroğlu’nun ABD, AB ve NATO'yu memnun etme dürtüsü açık bir şekilde görülmektedir. Türkiye’nin hayati çıkarlarından ödün vermeden bunu yapmanın yolunun ne olacağı ise belirsizliğini koruyor.” Yani Kılıçdaroğlu’nun iktidara gelmesi halinde gerek Türkiye politikası gerekse özellikle Orta Doğu politikası açısından takip edeceği belli bir vizyonunun olmadığını ve bunun da sömürgeci kafirlerin egemenliği açısından riskler taşıdığını söylemeye çalışmaktadır. Nitekim Hearst’in şu ifadesi de buna işaret etmektedir: “Ortadoğu'nun istikrar için güçlü devletlere sahip olması elzemdir. Erdoğan’ın şüphe götürmez hatalarına rağmen başardığı da buydu. Bu açıdan bakıldığında, şimdi Erdoğan’ın kaybetmesi sadece Türkiye için değil, bölge için felaket olabilir.” Yani Erdoğan her ne kadar İngilizlerin rakibi, hatta düşmanı diyebileceğimiz Amerikan politikalarını takip etmiş olsa da özellikle Suriye olmak üzere Orta Doğu’da yüklenmiş olduğunu misyonun demokrasinin, laikliğin, dolayısıyla da sömürgeci kafir egemen güçlerin kalıcılığı açısından önemli başarılar elde ettiğine işaret etmektedir.
Bu bir yöndendi. Diğer yönden olana gelince; yazar, Orta Doğu’da başlayan halkçı devrimlerin yöneticileri birer birer devirdiklerini ve şayet bu halkçı devrimleri durdurabilecek bir politika geliştirilmez ise alternatif ideolojik bir gücün, yani İslam ideolojisinin egemen olacağının farkındadır. İşte Orta Doğu’da egemen olacak bu İslami ideolojinin hakim olmasının engellenmesinde, daha doğru gecikmesinde en önemli figürün Erdoğan olduğunu söylemeye çalışmaktadır. Çünkü Suriye’deki mübarek devrimin gidişatını baltalayanın, muhalefet gruplarını ehlileştirenin ve onların ele geçirdikleri kurtarılmış bölgeleri Amerikan ajanı Beşar Esad’a teslim edenin Erdoğan olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu nedenle duygusal hareket edip bölgeyi felakete sürükleyecek bir liderin iktidara gelmesinden ziyade birçok hataları olsa da hem Türkiye politikasını hem de başta Suriye dosyası olmak üzere civar ülkelerdeki dosyaları başarılı bir şekilde yürütecek Erdoğan’ın iktidarda kalmasının sömürgeci kapitalist ülkelerin egemenliklerinin devamı açısından daha verimli olacağını dile getirmiştir.وَمَكَرُواْ وَمَكَرَ اللّهُ وَاللّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ“Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.” [Al-i İmran 54]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan