Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Seçimini Kazanması Demek, İslam ve Müslümanların Değil Demokrasi ve Özgürlükler Fikrinin Kazanması Demektir!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Seçimini Kazanması Demek, İslam ve Müslümanların Değil Demokrasi ve Özgürlükler Fikrinin Kazanması Demektir!

Haber:

Türkiye, 13. Cumhurbaşkanı'nı seçmek için sandık başına gitti. YSK Başkanı Ahmet Yener, yaptığı açıklamayla seçimin resmen ikinci tura kaldığını duyurdu. Geçici sonuçlara göre ilk turda yüzde 49.51 oy alan Recep Tayyip Erdoğan ile yüzde 44.88 alan Kemal Kılıçdaroğlu 28 Mayıs'ta ikinci turda yeniden yarışacak.

Cumhurbaşkanı adayının, seçilebilmesi için geçerli oyların salt çoğunluğunu alması (en az yüzde 50 oran + 1 oy) gereken iki turlu sistemle seçilir. Hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamazsa, ilk turda en çok oy alan iki aday arasında ikinci tur yapılır ve ardından salt çoğunluğu alan aday seçilir. İkinci tur seçiminde 50+1 aranmayacak. (Ajanslar)

Yorum:

Öncelikle belirtmek gerekir ki 3 Mart 1924 yılında Hilafet Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte Türkiye’de hakim olan fikir ve görüşler Batı tarzı fikirler ve görüşler olmuştur. Dolayısıyla o günden bugüne kadar Müslüman Türkiye halkı bu fikirlerle beslenmiş ve bu fikirlerin Müslüman Türkiye halkı tarafından benimsenip kabul edilmesi için sayılamayacak üslup, yöntem ve araçlar kullanılmıştır. Ancak Batılı fikirlerin (özellikle de özgürlükler fikri) Müslüman Türkiye halkı tarafından en üst seviyede benimsenip kabul edilmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve onun partisi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarı döneminde olmuştur. Bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin bu Batılı fikir ve görüşleri bir hayat tarzı olarak benimsediği ve bunları Müslüman Türkiye halkına kabul ettirmek için büyük çaba sarf ettikleri anlamına gelmektedir. Böylece Müslüman Türkiye halkının hayata bakış açısı, İslam akidesinden kaynaklanan şerî hükümler olmaktan çıkmış, tüm ilişkilerini özgürlükler fikrine göre düzenlemeye başlamışlar, daha da kötüsü Allah’ın emir ve yasaklarını bile özgürlükler fikri çerçevesinde değerlendirmeye başlamışlardır. Bunun sonucunda Türkiye halkı, yönetim, ekonomi, aile hukuku, devletlerarası ilişkiler ve kafirlere yönelik bakış açısı gibi tüm olaylara, Batı’nın pazarladığı bu kokuşmuş fikirlerle bakmaya başlamışlardır. Yani artık hayattaki ölçüleri haram ve helal olmaktan çıkmış, fayda ve zarar ölçüsü egemen olmuştur.

Örneğin Müslüman Türkiye halkının en çok acısını çektiği olayların başında Müslüman kadınların okul ve üniversitelerde başörtüsü takmalarının yasaklanması meselesi olmuştu. İşte Erdoğan Müslümanların bu hassas meselesini çözmüş ve kız çocuklarının okul ve üniversitelerde başörtüsü takmalarını serbest bırakmıştır; ancak başörtüsünü serbest bırakırken Allah’ın emri olduğu için değil, demokratik hakları olduğu için takmaları gerektiği fikrini yerleştirmiştir. Zaten Batılı kâfirlerin Türkiye de dahil İslam ülkelerinde yerleştirmek istediği kültür de budur. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan bu özgürlükler fikrini, hem fikri olarak hem de davranış olarak gerçekleştirmede beklenilenin üzerinde bir performans göstermiştir. Zira bir yandan namaz kılıp Kur’an okurken diğer yandan neredeyse günlük olarak Filistinli Müslümanları katleden Yahudi varlığının Cumhurbaşkanını karşılamış, bir yandan Ramazan ayında oruç tutup Müslümanların iftar sofralarına katılırken diğer yandan kendi iktidarı döneminde daha çok içki fabrikaları açmakla övünmüş, bir yandan aile kültürünün asla taviz vermeyecekleri bir olgu olduğunu söylerken diğer yandan eşcinsellik, flört ve cinsiyet eşitliği gibi aile kurumunu parçalayan fikirleri yaygınlaştırmıştır. Böylece Türkiye halkı Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisini, laik ve Kemalist bir parti olan ve İslam’a ve Müslümanlara düşmanlığını açık bir şekilde ifade eden ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi karşısında İslami bir parti olarak görmeye başlamışlardır. Bu yüzden yirmi yıllık iktidarı döneminde İslam’a aykırı tüm uygulamalarına rağmen Müslüman Türkiye halkının çoğunluğunun desteğini kazanmayı başarmıştır.

Yukarıda geçen açıklamalara binaen 28 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kuvvetle muhtemel Cumhurbaşkanı Erdoğan kazanacaktır. Zira Müslüman Türkiye halkı her ne kadar ekonomik olarak ciddi sıkıntılar çekse de, İslam’a olan bağlılıklarından dolayı üzerinde İslam’ın izleri olan birini seçeceklerdir. Bunun en iyi kanıtı ise ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Erdoğan’a rakip olarak katılacak olan ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasında İslami ritüelleri seçim malzemesi olarak kullanmasıdır. Bu iç siyaset açısındandı.

Dış siyaset açısından olana gelince; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi tüm iktidarı boyunca dış siyasette Amerikan politikasını benimsemiş ve bu noktada Amerika lehine büyük başarılar göstermiştir. Bunun en yakın örneği Orta Doğu’da başlayan halkçı devrimler sonrasında yaşanan sıkıntılarda, özellikle de Suriye dosyasında Amerikan politikası lehine büyük bir ilerleme kaydetmesidir. Bu yüzden Amerika, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin iktidarda kalmasını desteklemektedir. Bunun en açık göstergelerinden biri, Amerika’nın, Erdoğan’ın iktidara gelmesinden bu yana ikiye katlanan ve 131 milyar Doları bulan ödenmemiş borçları ödemesi için Erdoğan ve hükümetine bir baskı uygulamamasıdır. Erdoğan’ın Amerika’ya karşı yaptığı açıklamalar ise sadece içeride seçmenlerin oyunu kazanmaya yönelik bir hamledir. Zira Müslüman Türkiye halkı, başta Amerika olmak üzere Batı’ya açık destek veren liderlere ilgi duymazlar. İşte Erdoğan Türkiye halkının bu duygusunu istismar etmede uzmanlaşmıştır.

Sonuç olarak kazanan ister Erdoğan ister Kılıçdaroğlu olsun kazanan İslam ve Müslümanlar değil, demokrasi ve özgürlükler fikri olacaktır. Bu yüzden Müslüman Türkiye halkının, üzerlerinde oynanan bu oyunu bozup özelde Müslümanların, genelde tüm insanlığın kurtuluşu için bir an önce Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için harekete geçmesi gerekir. Zira İslamlarının, onurlarının, cennetlerinin ve dünyanın efendileri olmalarının tek garantisi Hilafet Devleti’dir. وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ  بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ “O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ramazan Ebu Furkan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER