- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Ümmetin Bedeninde Dolaşan Irkçılık Zehri!
Haber:
Türkiye, Lübnan, Kuveyt ve diğer Müslüman ülkelerdeki ırkçı olaylarla ilgili çeşitli haberler. (02 Ağustos 2023)
Yorum:
Türkiye’de Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saldırıları, Lübnan’daki benzer olayları, Kuveyt’te on binlerce “Bidun”un devam eden acılarını ve Müslüman ülkelerde çok daha fazlasını duymadığımız, görmediğimiz ve okumadığımız bir gün dahi yok.
Evet, bu olaylar birçok Müslümanı tahrik ediyor; zira bunları reddediyorlar, olayların izleriyle başa çıkmaya çalışıyorlar, diğer bazıları da birbirlerine iman kardeşliğini, zulmün sonuçlarını ve genel doğru anlamları hatırlatıyor. Ama hastalık nerede yatıyor ve kanayan yaraya nasıl parmak basacağız?
Gerçek şu ki birçok düzeyde yaygın olan ırkçılık, ulusal devleti inşa etmenin doğrudan bir sonucu ve meyvesidir; yani bu, sömürgeci kafir Batı’nın habis yöntem ve araçlarla diktiği ve Sykes ve Picot tarafından çizilen lanetli ulusal çizgilerle taçlandırdığı günahkâr bir meyvedir. Böylece olağanüstü ulusal devlet modeli, kendi pazarına dayalı hale geldi; dolayısıyla Müslümanların zihinlerine ve kalplerine işleyen zehirli meyveler üretti ve Batı’nın basiret gözüyle kurduğu sistemlerin sulanması, gübrelenmesi ve pekiştirilmesi için çalıştı!
Bu devlet modeli ve onun temsil ettiği fikir reddedilmeli, inkar edilmeli, nefret edilmeli ve kaldırıp atılmalıdır. Nasıl olmasın ki; zira ulusalcılık, tamamen farklı bir model oluşturan birçok şerî hükümle çatışmaktadır.
Ulusalcılık bir yönden şerî hükümlere aykırı olan vela (Allah için sevmek) ve bera (Allah için nefret etmek) mefhumunu beraberinde getirirken diğer yönden de siyasi bölünme, aynı şekilde açıkça siyasi birliği vacip kılan şerî hükümlere aykırı olduğu halde ümmetin arasında pekişmiştir; üçüncü yönden de hakların verilmesi ve görevlerin yerine getirilmesi ulusal bağlılıkla ilişkilendirilmiştir; bu da aynı şekilde hakları veren ve görevlerin toprak değil de şerî gereklilikler temelinde yapılmasını vacip kılan şeri hükümlere aykırıdır; ulusalcılığın şeriat ile çatışan boyutunu, kötülüğünü ve tehlikesini ortaya koyan sayamayacağımız kadar başka yönler de vardır.
Onlardan biri birkaç gün önce benimle kurduğu bir diyalogda, kendi devletinin (Fas) hükümetinin gasıp varlıkla normalleşmesi noktasındaki tutumunu, Sahra meselesinde komşu Cezayir’e karşı Birleşmiş Milletlerde verdiği oydan yararlanmak için olduğu konusunda haklı çıkarmaya çalıştı. Neden olmasın ki; zira vatanın yüzü suyu hürmetine Şeytanla ittifak kurmak caizdir!
Ulusalcılığı asrın putu olarak nitelendirsem inan abartmış olmam!
Vatanın sınırları, tarihi, bayrağı, marşı, lehçesi, dost ve düşmanları, bayramları, sembolleri, kültürü, siyaseti, eleştirisi, anayasası, hukuku, savaşları ve şehitleri vardır. Ama bu ulusalcılık paketi, bir veya iki tane değildir, aksine Müslümanların bölünmüş ulusal devletleri adedince parçalanmış yaklaşık 52 pakettir!
İşte bu hastalık yuvası olup bu da her an ve her zaman taşlanması gereken bir puttur. Peki neden böylesine habis ve tehlikeli bir fikir, en azından düşünce, kültür ve siyaset sahipleri arasında bir araştırma konusu olmuyor? Orada olanlar terk mi edildi yoksa?! Sömürgeci iki kafirin çizdiği çizgiler, kendisine yakınlaşmadığımız, aksine neredeyse kutsallaştırdığımız kırmızı çizgilere mi dönüştü?!
Sonuç olarak diyorum ki; Suriyeli Müslüman, Türk Müslümanın kardeşidir, Bidun Müslümanı Kuveytli Müslümanın kardeşidir ve Lübnanlı Müslüman da Suriyeli Müslümanın kardeşidir...Bu kardeşliği siyasi, hukuki ve anayasal bir gerçeğe dönüştürmek için kâfir Batı’nın metodu üzere olan devletler yerine Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet kaçınılmazdır!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt