Pazartesi, 23 Muharrem 1446 | 2024/07/29
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Acı Reçete Yine Halkın Önüne Konuldu

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Acı Reçete Yine Halkın Önüne Konuldu

Haber:

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), 2023 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 22,3'ten yüzde 58'e çıkardı. 2024 tüketici enflasyonu tahmini ise yüzde 33 olarak yukarı yönlü revize edildi.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, yılın üçüncü enflasyon raporu ile ilgili açıklamasında, enflasyonun kısa vadede geçici yükseliş göstereceğini, 2024'te düşüşü sağlayacak zemini oluşturduklarını söyleyerek, “Temel amacımız fiyat istikrarı. Enflasyonu kalıcı düşürmek için parasal sıkılaştırma sürecine başladık. Enflasyonda belirgin iyileşmeye kadar parasal sıkılaştırmayı kademeli güçlendireceğiz.” İfadelerini kullandı. (03.07. 2023 Ajanslar)

Yorum:

Genel seçimler sonrası enflasyonu düşürmek ve güya ekonomiyi düzeltmek için Amerika’dan büyük övgülerle Türkiye’ye getirilerek, Merkez Bankası’nın başına geçirilen Hafize Gaye Erkan’ın ilk icraatı önceki selefleri gibi acı reçeteyi halkın önüne koymak oldu. Sadece ekonomik okuryazarlığı olan kişilerin anlayacağı kapitalist iktisadın karmaşık terimlerinin kullanıldığı toplantıda, halkın tek anladığı şey enflasyonun birkaç yıl daha yükselmeye devam edeceği, faturayı ise başta sefalet ücretine mahkûm edilen emekli ve asgari ücretliler olmak üzere işçi, memur, esnaf, tüm dar gelirlilerin ödeyeceği oldu.

Alınan kararlara göre parasal sıkılaştırmayla faizlerin artırılması ve kredilerin kısılması suretiyle Türk lirasına ulaşmanın zorlaştırılması böylece talep ve tüketimin azaltılarak enflasyonun kademeli şekilde düşürüleceği vaat edilmektedir. Bununla birlikte enflasyon tahmininin yukarı yönde revize edilmesi, hükümetin yeni zam ve vergileri düzenli olarak uygulamaya koyacağı anlamına gelmektedir.

Bu kısır döngüde bir yandan yaşanacak ekonomik durgunluk nedeniyle çoğu kredi borçlarıyla ticaretini döndüren işletmelerin ödemeler dengesi bozulacak, iflas ve işsizlik çoğalacak, diğer yandan yapılan fâhiş vergi zamlarının fiyatları artırmasıyla halkın alım gücü düşmeye devam edecektir.

Bu durumda faizli bankaların paralarını kapitalist ekonominin farklı ürünlerine değerlendirerek korumaları mümkün iken hükümet de halkın sırtından bütçe açığını azaltıp, faizli borçlarını finanse etme imkanına kavuşacaktır. Zira üretim ekonomisi yerine seçimlerde oy kazandıran inşaata dayalı, dolar garantili, çılgın rant projelerine ağırlık verilmesi neticesinde hazinenin kasası boşaltıldı. Keza 2023 yıl sonu için 660 milyar TL bütçe açığı hesaplanmıştı, ancak merkezi bütçe yıl ortasında dahi yetmeyerek 1 trilyon 71 milyar daha ek bütçe hazırlandı. Aynı zamanda kamuda yaşanan yolsuzluk ve israf nedeniyle faizli borçlar ödenmesi imkânsız seviyelere ulaştı. Türkiye’nin sadece bu yıl ödeyeceği faiz miktarı 519 milyar TL. Bu rakam, 564 milyar TL olan ana para ile neredeyse aynı. Faiz hakkında “biz nassa bakarız, nass ne diyorsa o” cümleleriyle Müslümanları aldatan Erdoğan yönetimi artık sadece günü kurtarmaya bakıyor.

Tüm bu kriz tablosunda her halükârda zararlı çıkan ise artık kemerinde sıkacak yer kalmayan halk olmaktadır. İşte kapitalist akıllı yöneticilerin çözüm diye halka reva gördüğü muamele budur. Sömürü, yoksulluk ve krizler içinde bir hayat…

Gerçek şu ki, yüksek enflasyonun ve ülkenin ekonomik iflasın eşiğin gelmesinde halkın hiçbir dahli olmadığı halde acı reçeteyi halkın önüne koymak kapitalist ahlaksızlığın değişmeyen özelliğidir. Söz konusu büyüme olduğunda halka hiçbir şekilde yansıtmayıp, sadece kendilerini ve yandaş şirketleri zengin etmek ise kapitalistleşmiş yöneticilerimizin ihanetidir.

Zaten ekonomide atılan eski-yeni adımlar halkın refah seviyesini artırmak için değil, yabancı sermayeye güven vermek, Türkiye’nin kredi notunu yükseltmek, borç risk primini düşürmek, faiz lobilerini memnun etmek, bir bütünde kapitalist iktisat sisteminin ömrünü halka rağmen uzatmak içindir.

Erdoğan iktidarı eğer halkın refahını yükseltmek konusunda samimi olsaydı, enflasyonun ve ekonomik krizin asıl sebebinin dolara dayalı kâğıt para sistemi başta olmak üzere faizli bankacılık ve yüksek vergilerden beslenen kapitalist iktisat sistemin bizatihi kendisi olduğunu, çözümün ise İslam iktisat nizamında olduğu söyler, dahası sadece söylemekle kalmaz, acilen İslam nizamını tatbik etmeye başlardı.

İslam iktisat sisteminde para altın ve gümüştür. Altının zati kıymeti nedeniyle parada değer kaybı yaşanmaz. Böylece paranın değerinin korunmasıyla sağlanan istikrar, fiyatlarda da istikrar olmasını sağlar. İslam iktisat sisteminde faize hiçbir şekilde yer yoktur. Borsa ve kripto para gibi caiz olmayan alanlarda insanlar birbirlerinin mallarını haksız yolla yemezler. Para doğal döngüsüyle piyasaya akar, ticaret canlanır, üretim artar ve böylece enflasyon kalıcı olarak düşer. En önemlisi de sömürgeci kafirlere olan bağımlılık sona erer. Türkiye’nin gerek Merkez Bankasında bulunan 670 ton altını, gerekse ‘yastık altı’ diye tabir edilen halkın elindeki tahmini 5000 ton altın, İslam’ın emrettiği altın sitemine geçmek için yeterlidir. Yapılması gereken kâğıt para ve dolar bağımlılığından kurtulmak için İslami irade ortaya koyarak Amerika’ya karşı siyasi mücadele başlatmaktır. Bu hem yöneticilerin hem de yöneticileri muhasebe etmesi gereken Müslümanların sorumluluğudur. Bunun dışında atılacak adımlar sorunlara çözüm getirmeyeceği gibi ahirette de hüsran ile sonuçlanacaktır.

وَمَنْ اَعْرَضَ عَنْ ذِكْر۪ي فَاِنَّ لَهُ مَع۪يشَةً ضَنْكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اَعْمٰى
“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” (Tâ-Hâ 124)

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Emin Yıldırım

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER