Haber-Yorum

Suç Olmaktan Çıkarılması ve Sıkılaştırılması Arasında… Eşcinsellik Lübnan’daki Yasalarla Çatışmayı Alevlendiriyor

Haber:

Lübnan’daki siyasi güçlerin ve din adamlarının eşcinsellere karşı yürüttüğü çatışma, çatışmanın iki tarafının yasal nitelikte yeni bir silah kullanarak parlamentoya başvurmalarıyla birlikte yeni bir boyut kazandı. Hükümetin Kültür Bakanı Muhammed Visam el-Murtaza, eşcinselliğe karşı kampanyasını sürdürdü ve tutumunu pratik bir adıma çevirdi; zira “eşcinselliğin teşvikiyle mücadele etmeyi amaçlayan” bir yasa tasarısı sundu. (El-Hurra, uyarlanmıştır)

Yorum:

Sanki ülkeyi kasıp kavuran siyasi ve ekonomik krizler ve insanların yıllardır yoksulluk, açlık ve işsizlikten dolayı çektikleri acılar yetmiyormuş gibi bir de eşcinselliğin ve transgenderizmin propagandasını yapmak ve bu ikisini normal şeylermiş gibi göstermek için tehlikeli bir olgu, dahası sivil toplum kuruluşları kisvesi altında faaliyet gösteren bazı odakların sistematik bir çabasıyla temsil edilen çok sayıda silahla insan fıtratına yönelik şiddetli bir savaş ortaya çıkmıştır!

Bu şüpheli odakların çılgın çağrıları ve faaliyetlerinin akabinde aynı şekilde Lübnan parlamentosundaki bir dizi milletvekilinin, çeşitli siyasi blokların ve onlarla birlikte Lübnan’daki devrimin bir sonucu olarak gelen bazı değişim temsilcilerinin sunumunun temsil ettiği tehlikeli bir olguyu de işitmeye başladık; zira onlar, Güçlü Cumhuriyet bloğunun üyeleri olan milletvekilleri Melhem er-Riyaşi ve George Okees’in sunduğu Lübnan’da isteğe bağlı medeni nikahı yasallaştırmayı amaçlayan yasa gibi çeşitli yasa tasarıları için önerilerde bulundukları gibi aynı şekilde 12 Temmuz’da, çeşitli parlamento bloklarından dokuz milletvekili, Ceza Kanunu’nun “doğaya aykırı her türlü cinsel ilişkinin bir yıl hapisle cezalandırılacağını” belirten 534. maddesini yürürlükten kaldıran bir yasa tasarısı önerisini imzalamıştır ki bu madde, bazı yargıçların eşcinselleri suçlamak için dayandıkları bir maddedir. Buna ek olarak bazı siyasetçi ve aydınlar, Kültür Bakanı’nın cinsiyetçi ve eşcinselliğin koruyucusu Barbie filmini yasaklayan tutumuna karşı çıkarken aynı şekilde bazı siyasetçiler de eşcinsellerin haklarının desteklenmesi, toplumdaki haklarının korunması, onlara karşı çıkılmaması, dahası ülkenin ulusal anayasası uyarınca yasanın onları koruyan seçimlerinin savunulmasıyla ilgili açıklamalar yapmışlardır.

Oysa bunlar, yozlaşmış iktidarı devirmek için seçilmiş milletvekilleriydi ama onların hedefleri; değerleri ve ahlakı yıkmak, aileyi parçalamak, nesli ifsat etmek ve toplumda anormallikleri yaymak olmuştur; böylece insan nesline ve onun bekasını ve güvenliğini garanti eden fıtri olan tüm ahlaki değerlere yönelik şiddetli bir savaşın parçası oldular.

Ümmete yönelik gerçek tehlike sadece bu yozlaşmış çağrılarda yatmıyor; aksine ailenin her köşesine ulaşmak için bu çağrıları ve iktidardaki rejimlerin suç ortaklığı nedeniyle tüm kurumlara dayatılan kirli CEDAW anlaşması başta olmak üzere uluslararası anlaşmaların ve küresel konferansların uygulanmasını istismar eden tamamen feminist bir gündemin gerçekleşmesinde yatıyor. Zira feminist düşünce, kendi deyimleriyle eril otoriteyi ortadan kaldırmaya çalışmakta, kadınların özgürleşmesi çağrısında bulunmakta, ardından çocukların ataerkil otoriteden kurtulması çağrısında bulunmaktadır; tüm bunlar da insan haklarını savunma gerekçesiyle yapılmaktadır!

Bu savaşa, bu çağrılara ve şüpheli gündemlere karşı kalkan olmak, şerî bir gereklilik ve talep olup sadece uyarıda bulunmak yeterli değildir; bilakis bilinçli, uyanık ve ihtiyatlı olmakla birlikte organik ve psikolojik hastalıklar, ailenin parçalanması, toplumsal yıkım ve ahlaki çöküş gibi anormalliklerin gerçekçi sonuçlarına vurgu yapılarak bu fikirleri ve yasaları devirmek gerekir. Allah’tan bizleri, hakka ve hayra yardım eden ve batılı ve şerri def eden askerlerden kılmasını niyaz ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Rana Mustafa