Haber-Yorum

Kapitalizmin Gelişmesi, Hükümete Yakın Olanların Palazlanmasına ve İnsanların Acılarının Artmasına Yol Açıyor!

Haber:

152 ülkede 1.200’den fazla şehrin trafiğini analiz eden yeni bir araştırmaya göre, Bangladeş’in hareketli başkenti Dakka, dünyanın en yavaş şehirleri listesinde ilk sırada yer aldı.“Hızlı, Yavaş ve Sıkışık: Zengin ve Yoksul Ülkelerde Kentsel Ulaşım” başlığını taşıyan çalışma, ABD merkezli Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu tarafından yürütülmektedir. (Business Standard)

Yorum:

Dakka, kapitalist kalkınma modelinin etkisine yönelik çarpıcı bir örnektir. Zira kapitalist hükümet, geçtiğimiz on yıllar boyunca devasa kalkınma projeleri uygulamasına ve bu tür projelerin geliştirilmesi ve uygulanması için harcamaları artırmasına rağmen Dakka’daki trafik sıkışıklığı artmış ve ülkede insana yakışır yaşam fırsatları azalmıştır; zira Bangladeş Mühendislik ve Teknoloji Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırma, 2008 yılında Dakka’daki ortalama araba hızının saatte 21 kilometre olduğunu gösterirken bu 2020 yılında saatte 4,5 kilometreye ulaşmıştır ki bu, yürüme hızından daha da azdır! Şimdi de Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu’nun yaptığı bir anket, buranın dünyanın en yavaş şehri olduğunu gösteriyor! Son dönemde trafik sıkışıklığını hafifletmek için 300 milyar Taka harcandığı bir dönemde kentte 330 milyar Taka değerindeki ilk metro treninin açılışı yapılmış olup otoyola 90 milyar Taka harcanmış ve daha önce de 8 adet üst geçit köprüsünün açılışı yapılmıştı.

Kapitalizmin kalkınması insan merkezli değil kâr merkezlidir; ayrıca kalkınmanın amacı insanların sorunlarını çözmek değil, aksine yönetici elitlerin ve onlara yakın kapitalistlerin çıkarlarına hizmet etmektir. Bu nedenle Bangladeş’teki kapitalist hükümet, İnsanların paralarını kendileri için yağmalamak ve yerli ve yabancı müttefiklerini memnun etmek için umutsuz devasa projeler uygulamaktadır. Bu yüzden bu projelerin çoğu Bangladeş’teki trafik ve yaşam koşullarını iyileştirememiş, aksine yaşam ve ulaşım maliyetleri önemli ölçüde artmıştır. Dolayısıyla bu kapitalist gelişmenin maaliyetleri, insanlar pahasına gerçekleşmektedir.

Ayrıca kapitalizm, dini, yönetimden ayırma esasına dayanmaktadır; bu yüzden yaratıcı ile olan bağı kesmekte ve onu yöneticilere bırakmaktadır. İşte bu temel kusur nedeniyle kapitalist yöneticiler, kendi tabiilerinin çıkarlarının koruyucuları haline gelmişlerdir. Bu arada İslam’da yönetim ağır bir sorumluluk olup hiçbir zaman yöneticiler, bu sorumluluğun ötesine geçemezler. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ، فَالْأَمِيرُ رَاعٍ عَلَى النَّاسِ وَهُوَ مَسْئُولٌ “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sorumlusunuz. Emir (İmam) insanlar üzerinde bir çobandır ve o da sorumludur.” [Beyhaki] Hilafet Sistemini topluma hizmet eden en iyi yönetim sistemi yapan şey, Allah’tan ittika etmek ve insanlardan tarafından muhasebe edilme korkusudur ve tarih buna şahittir. Bu sorumluluk o kadar gerçekti ki Halife Ömer Radıyallahu Anh, sadece tebaasından değil, kendi yönetimi altında yaşayan hayvanlardan da sorumlu olduğunu idrak etmiştir; zira ondan şöyle dediği rivayet edilmiştir:لو عثرت بغلة في طريق العراق لسألني الله عنها لم لم تصلح لها الطريق يا عمر؟ “Irak’ın yolunda bir katırın ayağı sürçse, bu sebeple Allah’ın bana, ey Ömer neden bu yolu ıslah etmedin diye hesaba çekmesinden korkarım.”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Talha - Bangladeş