- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Vatancılığı Kaldırıp Atın ve Kardeşlerinizi Yüzüstü Bırakmayın!
Haber:
7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi tek başına, hiçbir intikam aracı sağlamayan ve bunu istismar ederek Gazze Şeridi halkını öldürmeye devam eden Yahudi varlığının cürmüyle karşı karşıya olup bunu da Amerikan örtüsü altında ve Müslümanların başındaki yöneticilerin sessizliği, dahası iş birlikleri sayesinde yapmaktadır.
Yorum:
Binlerce şehit ve on binlerce yaralı, yaşayanların kalplerini parçalayıp dağlayan sahneler, yüzbinlerce kişinin oturdukları bölgelerden göç edip evsiz kalmaları ve Gazzeli Müslümanların tek başına yaşadıkları açlık, susuzluk, korku ve soğuk… evet tüm bunlar, onların üzerindeki bu zulmü kaldırmak ve Yahudi varlığının suçunu durdurmak için İslam dünyasının güçlerini harekete geçirmeyecek mi?!
Müslüman orduların, alimlerin, medya mensuplarının ve nüfuz sahibi kişilerin Gazze halkına yardım etmesini engelleyen temel faktör, onların ulusal rejimlerin gölgesi altında kalmaya devam etmeleri ve düşmanlarının çevrelerine çizdiği sınırları kutsallaştırmalarıdır.
Gazze Şeridi’nin bombalanmasına, mücahitlerinin gösterdikleri kahramanlıklarına ve Yahudi varlığına yaşattıklarına verilen tepkilerin çoğu, vatanı bireyin etrafındakilere bağlayan bir bağ haline getiren, sınırlara ve bölgeye olan bağlılığı sahibinin olup bitenlerle ilgili davranışını belirleyen bir olgu haline getiren vatancı mefhumlara dayalı düşünceden kaynaklanan tepkilerdir; bu yüzden içerisinde bir vakarın olmadığı ve İslam’ın Müslümanlara yardım etmeyi farz kıldığı eyleme yakışmayan donuk ve ruhsuz bir şekilde sokağa çıkmaktadırlar.
Vatancılık bağı, rejimlerin iç ve dış politikalarda, müfredatta, medyada, maalesef cuma vaazlarında ve cami kürsülerinde vatancılığı kutsayan eylemler nedeniyle nesiller boyunca nefislere nüfuz etmiştir. Hatta İslami akımlara mensup olan bazı kişiler, vatancılığı övmeye ve eylemlerini vatancılık bakış açısıyla gerçekleştirmeye başlamışlar, böylece azim İslam’ın dengesinden sapmışlardır!
Oysa İslam’ın Müslümanlara farz kılmış olduğu eylem, Müslümanlardan bir kısmı saldırıya maruz kaldığında, tıpkı kendi azasına isabet eden bir vücut gibi olmasıdır. Zira Allah Subhanehu şöyle buyurmuştur: وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ “Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir.” [Tevbe:71] Filistin meselesi kardeş bir ülkenin meselesi olmadığı gibi kendisine sempati ve kınamayla yardım edebileceğimiz komşu bir vatanın meselesi de değildir; dahası Filistin meselesi, bizimle onlar arasında bir misak ve akide bağı olmayan, dolayısıyla gıda yardımları ve toprağa gömülecekleri kefenler göndermekle yetineceğimiz zulme uğrayan mazlumlara yönelik insani bir mesele de değildir!
Aksine Filistin meselesi, bütünün parçası olan bir mesele olduğu gibi ümmetin, düşmanın gasp ettiği ve halkının hunharca katledildiği Müslümanların topraklarından olan bir toprak meselesidir; çözüm ise, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sı olan ve akidemizde hiç kimsenin cahili olmadığı bir kutsallığa sahip olan bu toprakların yeniden tesis edilmesi, bu varlığın kökten yok edilmesi ve oradaki katliamın sonsuza dek son bulması için onların üzerindeki bu işgali kaldırarak halkına yardım edilmesidir.
Dolayısıyla başlatılan ve hedefi Filistin’in tümüyle kurtuluşu olmayan yürüyüşlerin sahipleri, haykırdıkları ses dışında Allah katında hiçbir şeye nail olamayacaklardır; zira şeriatın dengesiyle örtüşmeyen her eylem, sahibinin amelini heba edecektir. Dolayısıyla köklü çözüm dışındaki tüm yardım çağrısı, işgalin pekişmesine ve bölünme ve parçalanmanın uzamasına yönelik bir çağrıdır. Şayet Batı ülkelerimizi parçalamamış olsaydı, bizleri egemenliği ve otoritesi olmayan zayıf devletçiklere bölemezdi; peki o zaman zayıflıklarının ve askeri ve psikolojik olarak kırılganlıklarının ifşa olduğunu gördüğümüz Yahudiler, yetmiş beş yıl ülkemizde kalabilirler miydi?!
Bu, İsra ve Mirac topraklarından tüm nüfuz sahiplerine, tüm davetçilere, tüm alimlere ve tüm askerlere yönelik bir haykırıştır; zira sizden her biriniz omuzlarında, Allah’a karşı bir sorumluluk taşımakta olup bize yardım etmek için ne yaptığınız konusunda hesaba çekileceksiniz. O halde bir cevap hazırlayın ve basit imkanlarıyla Yahudilerin burunlarını toprağa gömmeyi başaran Gazze mücahitlerinin düşündükleri sınırların dışında düşünün. Dahası bizleri parçalayan vatancılığın pis kokusunu gizleyin ve sizlerin dünyanın egemenliğine sahip olmanızı isteyen azim İslam’ın enginliğini ortaya çıkarın. İşte o zaman topraklarınızı özgürleştirip otoritenizi yeniden tesis ederek ve düşmanlarına galip gelerek dünyanın izzetine kavuşacağınız gibi Allah Subhanehu’nun büyük ödülüne nail olarak ve İsra’sının kurtulması yolunda asker olmanızdan dolayı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile buluşarak ahiretin izzetine de kavuşacaksınız.
Allah’ım bizim adımıza ulaştır, bizleri İslam’ın ve Müslümanların izzetine şahit olanlardan eyle ve Senin razı olacağın şeyler yolunda ayaklarımızı sabit kıl.
إِنَّ فِي هَذَا لَبَلَاغاً لِّقَوْمٍ عَابِدِينَ “Şüphesiz bunda Allah'a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj vardır.” [Enbiya 106]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beyan Cemal