- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Batıl Güzel Görünüyor!
Haber:
Cuma günü, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı tarafından “İsrail’in” Filistin topraklarını yasadışı işgaline karar vermek için yürütülen tarihi duruşma davalarına delillerini sunan 50’den fazla ülkeye Pakistan da katıldı. (Tribune Pakistan)
Yorum:
Uluslararası Adalet Divanı, çok fazla abartılan Birleşmiş Milletlerin yargı organıdır. Nitekim Birinci Dünya Savaşı'nın adaletsizlikleri Milletler Cemiyeti’nin çöküşüne neden olmuş ancak 1945 yılında farklı bir isim altında güçlü bir şekilde yeniden geri dönmüştür. Birleşmiş Milletler “gelecek nesilleri savaş belasından kurtarmak” için bir şart koymuştur. Ama gelecek nesillerden ne kastettiği anlaşılmıyor; çünkü şu ana kadar verileri kaydetme ve açıklamalar yapma şeklinde sadece kelimeleri manipüle etmekte olup her ülkenin temsilcisinin pratik yapma şansına sahip olduğu bir münazara kulübünden başka bir şeye benzemeyen mahkemeler inşa etti.
Nitekim bu fırsat, daha fazlası değil sadece mükemmel bir hatip olduğunu kanıtlayan Pakistan Adalet Bakanı Ahmed İrfan Aslam’a da verildi.
Geçen hafta ABD, Yahudi varlığı ile Hamas arasındaki savaş hakkında derhal ateşkes çağrısında bulunan bir kararı reddetmek için Güvenlik Konseyi’nde üçüncü kez veto hakkını kullandı. Dolayısıyla bu veto sayesinde Yahudi varlığına masum Filistinlileri öldürmeye devam edebileceği yönünde bir mesaj verildi. Bu arada BM Dünya Gıda Programı (WFP), bölgede “sivil düzenin çöküşü nedeniyle tam bir kaos ve şiddet” yaşanmasının yanı sıra “İsrail’in” ateş açmasına dikkat çekerek yardımların kuzey Gazze’ye teslim edilmesini geçici olarak durdurdu. O halde dünyadaki muhtaçların yanında yer aldığını ve onları koruduğunu iddia eden uluslararası bir örgüt, nasıl olur da kendisine güvenli olmayan bir yer bulup sanki tüm açlığa ve acıya karşı bağışıklıkları varmış gibi masum kadınları ve çocukları terk edebilir?! Sayın Ahmed İrfan kendini ifade etme gücünü kanıtlarken, Gazzeli çocukların uzuvlarının havada uçuştuğunu da fark etmiş olmalıdır! 2005 yılında Birleşmiş Milletler, Ruanda’daki soykırıma tepki olarak “koruma sorumluluğu” ilkesini benimsedi ancak korkunçluklar yaşanmaya devam etti.
Filistinli kardeşlerimizin karşı karşıya kaldığı zulüm bizleri Moğol istilası zamanına götürdü; nihayetinde Müslüman bir komutanın onlarla nasıl başa çıktığı, Allah’tan korkan Müslüman cesur herhangi bir komutanın güvenini güçlendirmesi gerekir. Şimdi oturup düşmanla barış görüşmeleri yapmanın zamanı değildir; şimdi cevap verme ve ümmet-i Muhammed’i kurtarma zamanıdır. Nitekim tarihin her sayfasında, Allah Subhanehu ve Teala’ya itaat konusunda çıkarılması gereken dersler vardır. Nitekim Şam’ın düşmesinin ardından Moğollar Mısır ve Fas’a doğru ilerlemiş ve Moğol lideri Ketboğa, Mısır Sultanını tehdit eden bir mektup göndermişti. Mektubun metninde şu kabilden bir şey geçiyordu: “Toprakları kuşattık, çocukları yetim bıraktık, insanları cezalandırdık ve öldürdük, liderlerinin onurlarını yerle bir ettik. Gerçekten bizden kaçabileceğini mi sanıyorsun? Sonunda yolunuza ne çıktığını göreceksiniz.”
Sultan Kutuz, mektubun orada bulunanların nefisleri üzerindeki etkisini gördü. Bunun üzerine farklı bir cevap verdi ve Moğol heyetini öldürdü; kuvvetlerinin ve halkının moralini yükseltmek için de onların cesetlerini başkentin (çeşitli yerlerine) astı. Bu ümmetin ihtiyaç duyduğu şey işte böyle bir komutandır.
Kutuz’un cevabı ulaştığında Moğollar, Mısır’da daha önce karşılaştıklarından farklı türde bir kralla karşı karşıya olduklarını öğrendiler. Sultan bu görevi yardımcısı Baybars’a verdi ve kendisine destek ve rehberlik sağlayan alimlerle de bir istişarede bulundu. Bu, din birliğinin hayatın tüm işlerini kapsaması gerektiğine dair bir örnektir. Dolayısıyla savaşların vahşi yönlerini ortadan kaldırmaya muktedir olan sadece İslam’dır.
Ümmet-i Muhammed olarak bizim, Moğolların zulümlerini işittikten sonra şöyle diyerek cevap veren Baybars gibi bir komutana ihtiyacımız vardır: “Zamanı gelince bu barbarlara, nasıl savaşılacağını bilenlerin sadece kendileri olmadığını söyleyeceğiz; ama dünyada kendi boğazlarını kesebilen kişiler de vardır.” Nitekim İslam ümmetinin ve Müslümanların topraklarının Moğolların zulmünden kurtuluşu, Ayn Calut Savaşı'nın doğrudan bir sonucuydu.
Bugün Müslümanların geride bırakacakları mirasa ve hangi nitelikleri benimseyeceklerine dikkat etmeleri gerekiyor; zira bu dünyada yaşadığınız gibi anılacaksınız ve ahirette de bundan dolayı hesaba çekileceksiniz. Bu yüzden tarihinizi ve geleceğinizi kaydetmek için tek fırsat, sadece İslam’ı benimseyerek yaşadığınız hayatınız olacaktır. Bu da ancak günlerinizi Allah Subhanehu ve Teala’nın emirlerine göre yaşamakla mümkün olacaktır.
الَّذِينَ آمَنُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالَّذِينَ كَفَرُواْ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ الطَّاغُوتِ فَقَاتِلُواْ أَوْلِيَاء الشَّيْطَانِ إِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَعِيفاً“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tâğut (batıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şüphe yok ki şeytanın kurduğu düzen zayıftır.” [Nisa 76]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahlak Cihan