Haber-Yorum

Katar Yöneticileri İçin Bir Futbolcunun Hayatı, Tüm Gazze Halkının Hayatından Daha Değerlidir!

Haber:

Katar Haber Ajansı’na göre, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamed Al Sani Salı günü, Fransa Cumhuriyeti devletine iki günlük bir resmi ziyaret için başkent Paris’e ulaştı ve bu sırada Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve bir dizi üst düzey yetkiliyle görüşecek. Katar Emiri’nin ziyareti, ikili ilişkilerin güçlendirilmesinin yanı sıra Gazze’de tutulan rehinelerin serbest bırakılmasına ve Filistin devletinin kurulmasına yol açacak müzakere sürecinin yeniden başlatılmasına odaklandı. Fransa Cumhurbaşkanlığı Pazartesi günü yaptığı açıklamada bunun, bir Katar Emiri’nin yapmış olduğu ilk resmi ziyaret ve Emir Tamim bin Hamed’in de 2013'te iktidara gelmesinden bu yana ilk resmi ziyareti olduğunu söyleyerek şöyle dedi: “Bu Fransa için bir onurdur ve iki ülkeyi birleştiren ilişkilerin derinliğini ortaya koymaktadır.” Emir’in, fazla ayrıntı verilmeden öğleden sonra Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmek üzere Elysee Sarayı'na gitmesinin, ardından anlaşmaların imzalanmasının ve resmi bir akşam yemeği yenmesinin beklendiği belirtildi.Le Parisien Gazetesi’ne göre, Fransız futbol takımının kaptanı ve Paris Saint-Germain yıldızı Kylian Mbappe’nin yanı sıra Emir’in yakın çevresinden Paris kulübünün başkanı iş adamı Nasır el-Halifi’nin de onur konuğu olması planlanıyor.İki taraf, üç vatandaşının hâlâ İslami Direniş Hareketi (Hamas) tarafından tutulduğu Fransa için mutlak bir "öncelik" teşkil eden Gazze’deki rehinelerin serbest bırakılmasını görüştüler; ayrıca bu konuda devam eden ateşkes müzakerelerinde Katar, Mısır ve ABD de merkezi bir rol oynuyor. (En-Nahar, 27/02/2024)

Yorum:

Bu fakir kul, daha önce 2 Şubat tarihli haber yorumda aşağıdaki ifadelere yer vermişti:

“Gerçekten de Hamas’a ve Hamas dışındakilere aşağıdaki konularda acil tavsiyelerde bulunmaya ihtiyaç vardır:

Birincisi: Kendilerini, bireyler, hareketler ve imamlar olarak İslam ümmetine bağlamaları ve tüm ülkelerle bağlarını koparmaları.

İkincisi: İslam ümmetinin dünya liderliğine dönmesini sağlayacak doğru siyasi ameller benimsemenin öneminin farkına varmak. Bundan dolayı Yahudi varlığının mahkumlarının dosyasından doğru şekilde yararlanılması gerekir; bu ise sadece her iki tarafın esir değişimine katkıda bulunmamalıdır. Aksine uluslararası sistem düzeyinde, hatta Yahudi varlığı aracılığıyla da bir çözüm bulunamayacağı ortaya çıkıncaya kadar,arabuluculuk dosyasının Katar’dan ve tüm ülkelerin elinden çekilmesi konusunda ciddi çalışmaların yapılması ve Yahudi varlığını, uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletleri ve onun tüm devlet araçlarını “şeytanlaştırmak” için tüm grup ve bileşenleriyle İslam ümmetini harekete geçirmek için çalışmalar yapılması gerekir; bu ise Batı ile Müslümanlar arasındaki ilişkileri tamamen kopma noktasına varıncaya kadar gerek İslam ümmeti içindeki gerekse diğer halklar arasındaki mümkün tüm araçlarla yapılmalıdır; bu da İslam ümmeti içindeki diğer grupları, ajan yöneticileri devirmek ve İslam Nizamını kurmak amacıyla İslam dünyasında gerçek devrimleri başlatmaya teşvik edebilir; bu ise Birleşmiş Milletlerin ve mevcut uluslararası sistemin defnedilmesini hızlandıracak ve uluslararası ilişkiler için yeni bir çerçeve oluşturulmasına katkıda bulunacaktır; böylece İslam ümmeti, kapitalist sistemin kötülüklerinde uzak bir şekilde adaleti gerçek temeller ve standartlar üzerine kurmanın şerefine sahip olacaktır.” Bitti.

Gerçekten de iki gözlemi yeniden hatırlatmak gerekir.Mücahitler, futbola devasa miktarlarda para harcayan ve Kylian Mbappe gibi isimlere yoğun ilgi gösteren Katar’dan bir çözüm ümit ediyor mu?!

Buraya üçüncü bir ek gözlemin eklenmesi gerekir:

Fransız mahkumların varlığına dair bilgilerin mevcut olmasıyla birlikte kesinlikle hiçbir mahkumun terk edilmemesi gerektiğini belirtmek gerekir; çünkü Fransız bile olsa onlardan birinin çıkarılması, mücahitlere ve bulundukları yerlere ilişkin güvenlik bilgilerinin sızmasına neden olacak, bu da Yahudi varlığının temellerini sarsan temel çalışmalara zarar verecektir. Bu yüzden esirler, onların bulundukları yerler ve durumlarıyla ilgili tüm bilgilerin yalan söyleyerek olsa bile tamamen gizlenmesi gerekir. Zira Allah’ın Rasululü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:الْكَذِبُ كُلُّهُ عَلَى ابْنِ آدَمَ حَرَامٌ إلَّا فِي ثَلَاثِ خِصَالٍ: ... وَرَجُلٌ كَذَبَ فِي الْحَرْبِ فَإِنَّ الْحَرْبَ خُدْعَةٌ“Yalan söylemek, şu üç durumun dışında Ademoğluna haramdır:.. Bir adamın savaşta yalan söylemesi; çünkü savaş hiledir…” Ümmü Gülsüm’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: لَمْ أَسْمَعِ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم يُرَخِّصُ فِي شَيْءٍ مِنَ الْكَذِبِ مِمَّا تَقُولُ النَّاسُ، إلَّا فِي الْحَرْبِ... “Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in, insanların söyledikleri sözler arasında yalan olarak savaş müstesna herhangi bir şeyde yalan söylemeye ruhsat verdiğini işitmedim.”

Düşmana zarar verme gücü, esirlerle ilgili her şeyin gizlenmesinde yatmaktadır; zira zarar, Yahudilerin, mübarek toprakları çevreleyen ülkelere yayılan Amerika ve İngiltere’nin ajanlarına zarar verecek maddi eylemler gerçekleştirme çılgınlığını artırıyor; zarar,esirler dosyasına “arabuluculuk yapan” ülkeleri felce uğratıyor, onların başarısızlığını ve ölümünü, Birleşmiş Milletler sisteminin Filistin meselesinin iplerini kavrama konusundaki acizliğini ortaya koyuyor.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَى حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍ وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهِ مِنَ الْعَذَابِ أَن يُعَمَّرَ وَاللهُ بَصِيرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ“Yemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Müşriklerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın. Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.” [Bakara 96]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal