- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Sadece Tarih Yazmayacaksınız, Aynı Zamanda Ondan Ders de Alacaksınız!
Haber:
Pakistan Hava Kuvvetlerine ait uçakların bu hafta Afganistan’da başlattığı hava saldırıları tüm bölgede derin bir endişeye neden oldu.Doğudaki Host ve Paktika bölgelerine yönelik saldırılar öncesinde ikili ilişkiler gergindi ancak iki komşu arasında giderek bozulan ilişkilere yeni bir boyut daha eklendi. (Arap Haberleri)
Yorum:
Güney Asya’daki Müslüman ülkeleri arasındaki mevcut ilişkinin dostluk ve iltimas olarak nitelendirilmesi imkansızdır; aslında Batı’nın Afganistan Müslümanları ile Hindistan alt kıtasını ayırma konusunda büyük bir açgözlülüğü ve çabası vardır. Nitekim bu bölgedeki Müslümanlar birbirlerini karşı duygu beslediler ve Müslümanlar olarak görevlerini kabul ettiler.Afganistan’ın ilk yöneticisi Ahmed Şah Abdali, Multan’da doğdu, Hint alt kıtasının halklarıyla ilişkileri vardı ve Hintli bir alimin öğrencisiydi.Hint alt kıtasındaki Müslümanlar Afganları kardeşleri olarak görüyorlardı ve herkesin öncelikli arzusu İngilizlerle uğraşmaktı. Ama İngilizler, hayatta kalmalarının tek yolunun Müslümanları kabilelere, ırklara ve milletlere bölmek olduğunu biliyorlardı. Dolayısıyla bu, İslam’ın Mekke’de uğraşmak zorunda kaldığı aynı bölünme olup İslam Devleti’ne büyüklük kazandıran onun ortadan kaldırılmasıdır. İşin ironik yanı, İslam düşmanlarının da devleti yıkmak için aynı bölücülük silahını kullanmasıdır.
Güney Asya'nın önemli ülkelerinden üçü, yani Pakistan, Afganistan ve İran, İslam’ı devlet dini olarak kabul ediyorlar ancak Müslüman halklarının yararına çalışmıyorlar veya yönetmiyorlar. Dolayısıyla onların çıkarları sömürgecilerin belirlediği sınırlar içinde kalmaya devam ediyor. Nitekim İngilizlerin ticaret yoluyla gizli işgali ve daha sonra da yerli halkın kapasitelerine ve tepkilerine göre farklı bölgelerde farklı işgal yöntemleri uygulaması, bu bölgenin coğrafi dinamiklerini değiştirmekle kalmadı, bilakis aynı şekilde fikirleri de değiştirdi. İngiliz işgalinin ilk döneminde sınırlar çizildi, parçalar seçilip dağıtıldı, dolayısıyla işgalciyi topraklarından kovmanın yaygın nedeni, kimin en büyük payı ele geçirdiği veya daha iyi bir anlaşma yaptığı yönünde değişti; sadece küçük bir sayı hâlâ bu bölünmeye direniyor ve protesto ediyor.
Durand Hattı buna dair örneklerden birdir; zira onu İngilizler çizip terk ettiler, Pakistan hükümetleri ise onu korudular. Bahsi geçen hat, Rusya’ya karşı İngiltere’nin çıkarlarını korumak için çizilmişti. Peki bugün aynı hattı çitle çevirirsek o zaman kimin çıkarlarına hizmet etmiş oluyoruz?
Pakistan geçtiğimiz günlerde Afganistan’da teröristlerin saklandığı yerleri hedef alan ve beşi kadın üçü de çocuk olmak üzere sekiz sivili öldüren bir hava saldırısı düzenledi. Bu ise Pakistan’ın farklı bölgelerinde gerçekleştirilen “terörist” saldırılara karşı bir cevaptı. Orada Taliban’ın varlığına dair birçok yorumlar var ancak Pakistan hükümetinin kurduğu ilişki, ırkçılığa dayanmaktadır.
Afganların sahip olduğu bu güç, dünya güçlerinin onu tam olarak kontrol etmesini imkânsız bir hale getirmektedir. Ama şu anda belirledikleri hedefler ne olursa olsun, Hindistan ve Pakistan’ın yardımı ve katılımıyla çok dikkatli bir şekilde koordine ediliyor.
Geçen yüzyılın seksenli yılları, Afganistan’da Sovyet ordusunu yenilgiye uğratmak için CIA’in tarihinin en büyük gizli operasyonunu düzenlediğine ve Pakistan’da güvenli bir limanda çalıştığına tanık olmuştur. Taliban Hareketi uzun yıllardır bir rol oynamış olabilir ama kesinlikle sonsuza kadar Pakistan’ın vekili olmayı istemiyor gibi görünüyor; ancak bu arada kimin için savaştıklarını da görmeleri gerekiyor. Nitekim dünyanın her yerindeki Müslümanlar, birlik için gerekli olan güce sahiptirler; bu da Batı’nın en çok korktuğu bir gücün doğmasına yol açacaktır.
Kur'an'da birçok ayet vardır ve bunlardan bazıları şunlardır: Al-i İmran Suresi, 105-107. ayetler; Hucurat Suresi, 10. ayet; En’am Suresi, 153 ve 159. ayetler; ve Rum Suresi 31-32. ayetler. Bu ayetlerin tamamı ve Kur’an’daki daha birçok ayet, Müslüman toplumun bölünmesini ve parçalanmasını haram kılmaktadır. Nitekim Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem son hutbesinde bunu açıkça ifade etmiştir:فَإِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ وَأَعْرَاضَكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِي بَلَدِكُمْ هَذَا فِي شَهْرِكُمْ هَذَا “Öyleyse bugününüzün, bu beldenizin ve bu ayınızın haram olması gibi kanlarınız (canlarınız), mallarınız ve ırzlarınız da haramdır (dokunulmazdır).”
Hatta bir Müslüman, başka bir Müslümanın benimsediği veya uyguladığı fikrin şerî olmadığına ve İslami görüş noktasında sahih ihtilaf kapsamına girmediğine inansa bile, bununla başa çıkmanın yolunun nasihat ve diyalog yoluyla olması, kesinlikle şiddet ya da savaş yoluyla olmaması gerekir; çünkü bu haramdır. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: سِبَابُ الْمُسْلِمِ فُسُوقٌ وَقِتَالُهُ كُفْرٌ “Müslümana sövmek fasıklık, onunla savaşmak ise küfürdür.” [Sahih-i Müslim]
İslam ümmetinin, her renk ve mezhepten olan Müslümanlar için bağlayıcı bir güç olacak adil bir Halifenin gölgesinde İslam’ın bir sistem olarak geri dönüşünün kaçınılmaz olduğunu kabul etmesi gerekiyor. İşte o zaman kadar İslam kardeşliğini zayıflatan her unsuru ortaya çıkarmak bizim görevimizdir.
Enes İbn Malik’den Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:لاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَكُونُوا عِبَادَ اللهِ إِخْوَاناً وَلاَ يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ “Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt dönmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümana, üç geceden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.” [Sünen-i Ebu Davud]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ahlak Cihan