- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Kadınların Korunması, Onlara Gözetim ve Koruma Sağlayacak Olan Sahih Bir İdeolojiyle Gerçekleşebilir!
Haber:
Birleşmiş Milletler, Hızlı Destek Kuvvetleri ve ona bağlı milislerin geçen yıl boyunca 160’tan fazla kadın ve kız çocuğunu kaçırdığını ve onları köleliğe benzer koşullarda tuttuğunu söyledi.
BM Genel Sekreteri António Guterres,Ocak-Aralık 2023 dönemini kapsayan çatışmayla bağlantılı şiddete ilişkin 15. yıllık raporunu BM Güvenlik Konseyi’ne sundu.Sudan Tribune tarafından elde edilen raporda şunlar belirtildi: “Birleşmiş Milletler, kadın ve kız çocuklarına tecavüz edildiği ve köleliğe benzer koşullarda tutulduğuna dair raporlar da dahil olmak üzere 160'tan fazla tutuklu kız çocuğu ve kadının kaçırıldığına dair güvenilir bilgiler elde etmiştir.”
Birleşmiş Milletler şunları belirtti: “Hartum eyaletinde kaçırılan kadın ve kızların kamyonların arkasına zincirlenerek başta Darfur olmak üzere başka bölgelere nakledildiğine ve olayların neredeyse tamamına Hızlı Destek Kuvvetleri veya ona bağlı milislerin karıştığına dair raporlar vardır. Bazı kadın ve kızların fuhşa zorlandığı veya zorla evlendirildiği, diğer durumlarda ise ailelerin, bireylerinin kendilerine geri verilmesi karşılığında büyük miktarda fidye ödediği de göz ardı edilmemelidir.”
Afrika Boynuzu Kadın Ağı’nın (Sayha) da aralarında bulunduğu insan hakları örgütleri, Darfur bölgelerinde Hartum’dan kaçırılan kadınların satıldığı pazarlardan bahsetti.
Birleşmiş Milletler, 2023’te 98 kadına, 18 kız çocuğuna, bir erkek ve bir erkek çocuğuna karşı işlenen tecavüz, toplu tecavüz, kaçırma ve insan ticareti vakaları da dahil olmak üzere çatışmayla bağlantılı cinsel şiddet vakalarını belgelediğini de söyledi.Vakaların Hartum ile Güney ve Kuzey Darfur eyaletlerinde meydana geldiğini ve vakaların çoğuna, Hızlı Destek Kuvvetleri üniforması giyen erkeklerin, onlara bağlı Arap milis üyelerinin yanı sıra bilinmeyen üniformalar giyen adamların ve kimliği belirlenemeyen silahlı adamların karıştığını ifade etti. (Sudan Tribune, 24/04/2024)
Yorum:
Koruma kelimesinin kaynağı tarihseldir; zira tarihte devletler ortaya çıkmadan önce, insanlar ormanlarda dolaşıp mağaralarda ya da çöllerde yaşarken, bir adam güvenlik bakımından kendisinden ve ailesinden sorumluydu; bu ise Allah’ın yarattığı ve hiç kimsenin ondan çekip alamayacağı selim bir fıtrattır; daha sonra kadınları başlarına geleceklerden koruma sırası devlete geldi; dahası devlet, asırlar boyunca İslam Devleti’nin nüfuz bölgelerinin dışındaki tek bir kadını bile korumak için orduları harekete geçirdi.
Kadınların erkeklerle eşit olduğunu söyleyen sahte sloganlarla kadınları doğal fıtrattan koparan sözde (modern) devlet gelince, kendini koruma sorumluluğunu kadına yükleyerek kadın koruyucusuz bir şekilde kaldı ve böylece kadın özellikle kargaşa zamanlarında kolay bir av haline geldi; dolayısıyla kadınların geride hiçbir şey bırakmayan ölüm makinelerinin önünden kaçtığı gibi koruyucu erkek de kaçmaya başladı ve devlet hiç kimsenin korunmasını önemsemedi; aksine devlet, bugün Müslüman ülkelerdeki tüm çatışma bölgelerinde olduğu gibi ülkede nüfuzu ve hırsları olan Batılı ülkelerin sıklıkla dikte ettikleri savaşın siyasi boyutlarıyla meşgul oldu; böylece erkek, kadın ve çocuk herkes, eşyalarını omuzlarında taşıyarak tehlikeli yerlerden ayrıldılar… Çünkü herkes, korunma talebiyle başvurduğu ancak bulamadıkları yardım komiteleri ve hayır kurumlarının önünde eşitti!
İnsanlık için kadına ruhsat veren bu yeni gerçeklik, kadının namusunu çiğniyor, zelil ediyor, aşağılıyor ve onu koruyacak hiç kimse olmadan ölüyor. Bu da bizim, kadını korumak için doğru bir yol araştırmamızı gerektiriyor; dolayısıyla kadınları koruyacak olan uluslararası yasalar, insan hakları örgütleri ya da Birleşmiş Milletler değildir; ancak onu korumanın yolu, selim fıtrata ve kadını koruyacak ve statüsünü yükseltecek olan Allah’ın Hanif şeriatının hükümleriyle boyanmaya geri dönmektir.
İslam kadının statüsünü yükseltmiş ve onu başka hiçbir dinin onurlandırmadığı şekilde onurlandırmıştır;Sudan'da ve tüm çatışma bölgelerinde kadınların karşı karşıya kaldığı şey ise, egemen kliğin Batı’nın çıkarı için gerçekleştirdiği maddi çıkar uğruna vehimler satan ve insanı istismar eden kapitalist ideolojiye göre yaşamanın kaçınılmaz bir sonucudur.
İslam, kadını onurlu kılıp onu korumuş, erkeği kadın için koruyucu kılmış ve devlet başkanı olan Müslümanların Halife’sine de kadının işlerini gözetmesini ve onu korumasını, aksine onun için orduları harekete geçirmesini farz kılmıştır. Yani İslam, kadını korunması gereken bir namus saymıştır. Dolayısıyla Allahu Teala’nın emrettiği gibi şeriata göre nesiller yetiştirmedeki temel rollerini yerine getirmeleri ve erkek, toplum ve devlet tarafından gözetimlerinin sürekliliğinin sağlanması için kadına saygı duyulması, ona değer verilmesi, onurlandırılması ve yaşamının kolaylaştırılması mefhumunu kadın ancak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nde bulabilir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Gâde Abdulcabbar (Ümmü Evâb) – Sudan