Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Korkaklıkta Zillet ve Ar, Düşmanla Yüzleşmede İzzet ve İtibar Vardır

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Korkaklıkta Zillet ve Ar, Düşmanla Yüzleşmede İzzet ve İtibar Vardır

Haber:

Pakistan'ın Express Tribune Gazetesi’nin 1 Mayıs 2024 tarihli haberine göre, Pakistan, Çin ve İran yakında terörle mücadele ve güvenlik konusunda üçlü bir toplantı düzenleyecek; bu da Pekin’in büyüyen rolünün bir başka işaretidir; zira komşular kritik konular hakkında bir araya geliyorlar. Nitekim terörle mücadele ve güvenlik konularında Pakistan-Çin-İran üçlü istişarelerinin ilk toplantısı geçen yıl Haziran ayında Pekin’de yapılmıştı.

Yorum:

Neden İran ve Pakistan, Haziran 2023’te Çin ile görüştü? Çin ile tekrar ne amaçla görüşmeyi planlıyorlar? Terörle mücadelede iş birliği! Sincan'da Müslümanlara ve dinlerine savaş açan terörist Çin ile iş birliği! Düşman bir devletle iş birliği yaparken Hindu devletinin işgal altındaki Keşmir’de ve Yahudi varlığının da Filistin’de elini serbest bırakıyor! Bu toplantı bundan daha aşağılık ve nefret dolu olamazdı; çünkü bu, asrımızdaki gerçek teröristlerin kız kardeşlerimizi ve çocuklarımızı katlettikleri bir zamanda gerçekleşiyor.

Ancak Yahudi varlığının Mescid-i Aksa topraklarında iki yüz günden fazla bir süredir terör faaliyetleri yürüttüğü bir zamanda iki büyük Müslüman ülkesinin hükümetleri terör konusunda yeniden bir araya gelmeyi planlıyor. Oysa Yahudi işgalinin Batı’dan ithal ettiği mühimmat ve silah sistemlerinin kullanılmasıyla 34.000'den fazla insan şehit edilmiş ve bu da can kaybının yanı sıra neredeyse tüm altyapı ve konutların yıkılmasına neden olmuştur. İki hükümetin en güçlü iki Müslüman ordusunu ilan ederken, ümmet için bu kadar acı verici bir dönemde Yahudi terörünü sona erdirmek için orduları seferber etmenin ilan edilmesinin hafife alınması, İslam’ın kutsallarına yönelik bir ihanettir.    

İslam’ın cesur askerlerinin liderliği ve kullandıkları silah sistemleri, Aziz ve Mütekebbir olan Allah’ın nimetinden başka bir şey değildir. Nitekim Mute savaşından önce 3.000 askerden oluşan Müslüman ordusuna, Heraklius'un yüz bin askerin yanı sıra Bizans’la müttefik Arap kabileleri olan Lahm, Cüzam ve Belkın kabilelerinden yüz bin adamı bir araya topladığı haberi gelmişti. Bunun üzerine Abdullah İbn Revaha Müslümanlara şöyle hitap etti: “Ey Kavmim! Vallahi şu an hoşlanmadığınız şey, kendisi için çıkmış olduğunuz şey olan şehadettir. Biz insanlarla kuvvet veya sayı çokluğu ile savaşmıyoruz, ancak Allah'ın bize bahşettiği din ile savaşıyoruz. Yolunuza devam edin, muhakkak ki o iki güzellikten biridir, ya zafer ya da şehadet .” Yine Buhari, Allah’ın kılıcı Halid İbn Velid’in, İslam düşmanlarıyla amansızca ve cesaretle savaşırken dokuz kırık kılıç kullandığını rivayet etmiştir. Aslında Müslüman askerlerin liderleri, Allah’ın kılıcı gibidirler. Bu yüzden silahların, Allah’ın kelimesini yüceltmek için kullanılması gerekir. Dolayısıyla silahların Allah’ın yardımına kesin olarak inanan adamlar tarafından kullanılması şarttır.

Müslümanların silahlarına gelince; Uhud savaşından önce meydana gelen şu olayı hatırlayın; Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem keskin bir kılıcı eline alarak ashabına şu şekilde nidada bulundu: مَنْ يَأْخُذُ هَذَا السَّيْفَ بِحَقِّهِ؟Hakkını vermek şartıyla bu kılıcı kim alır?” Bunun üzerine O’nun yanına (aralarında Ali İbn Ebi Talib, Zübeyr İbn Avvam ve Ömer İbn Hattab'ın da bulunduğu) adamlar geldi ve o da onu onlardan uzak tuttu; ta ki Ebu Dücâne Simak İbn Hareşe gelip şöyle diyene kadar: Onun hakkı nedir ey Allah’ın Rasulü? Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: أَنْ تضْرَبَ بِهِ الْعَدُوَّ حَتَّى يَنْحَنِيَDüşman saflarına dalarak serilinceye kadar onunla çarpışmandır.” (Dücâne) de şöyle dedi: Öyleyse onu hakkıyla ben alıyorum Ey Allah'ın Resulü! Allah’ın Rasulü de kılıcı ona verdi.

Pakistan ve İran orduları adamlarına ve silahlarına tüm haklarını verdi mi peki? Bu iki ülkenin orduları, dünyanın en güçlü orduları arasında yer alırken Müslüman ülkelerinin ordularından bahsetmiyorum bile. Ancak hain liderler, ümmetin silah ve mühimmat sistemlerini Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in emrinin aksine kullandılar. Aslında bunlarla sadece geçit törenlerinde gösteriş yaptıklarını veya terörle mücadele slogan altında Müslümanların düşmanlarına destek vermek için kullandıklarını görüyoruz! Oysa böyle bir durum, bu kadar güçlü bir Müslüman ülkesinin statüsünün altındadır. Nitekim şanlı İslam tarihi, İslam Devleti'nin her zaman dünya düzenini değiştirdiğinin kanıtıdır. Ancak iki büyük Müslüman ülkesinin bu iki köle liderliği, yozlaşmış uluslararası sistemi ve bundan çıkar sağlayan büyük sömürgeci güçleri desteklemektedir.

Bu güçlü orduların liderliğinde olmayı hak etmeyen bu tür liderleri ortadan kaldırmak için muktedir ve cesur adamların artık ayağa kalkmalarının zamanı gelmiştir. Ulus-devletin sembollerini ve yapılarını ve onları savunan herkesi ortadan kaldırmanın zamanı gelmiştir; zira bunlar, uluslararası düzeni ve onun kontrolünü güçlendiren unsurlardır. Artık cesur ve şerefli olanların, Nebi Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yeniden kurulacağını müjdelediği devlet olan Nübüvvet Minhacı üzere Hilafetin kurulmasını desteklemek için öne çıkmalarının zamanı gelmiştir; zira bu devlet, İslam’a ve Müslümanlara hak ettikleri itibar ve statüyü geri kazandıracak olan bir devlettir.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: يَقُولُونَ هَل لَّنَا مِنَ الأَمْرِ مِن شَيْءٍ قُلْ إِنَّ الأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ يُخْفُونَ فِي أَنفُسِهِم مَّا لاَ يُبْدُونَ لَكَ يَقُولُونَ لَوْ كَانَ لَنَا مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ مَّا قُتِلْنَا هَاهُنَا قُل لَّوْ كُنتُمْ فِي بُيُوتِكُمْ لَبَرَزَ الَّذِينَ كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقَتْلُ إِلَى مَضَاجِعِهِمْ وَلِيَبْتَلِيَ اللهُ مَا فِي صُدُورِكُمْ وَلِيُمَحَّصَ مَا فِي قُلُوبِكُمْ وَاللهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ«Bu işten bize ne!» diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, her şeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. «Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik» diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). Allah içinizde ne varsa hepsini bilir.” [Al-i İmran 154]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhanned Müctebi – Pakistan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER