Cuma, 20 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Suriyeli Mültecilere Yönelik Irkçılığın Arkasında Ne Var?

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Suriyeli Mültecilere Yönelik Irkçılığın Arkasında Ne Var?

Haber:

Arap ve Türk medya organları geçtiğimiz haftalarda, hatta şimdiye kadar sürekli olarak, ister kişisel veya siyasi açıklamalarla olsun ister resmi keyfi tedbirlerle olsun isterse de aşırılık yanlısı Türklerin veya öfkeli, cahil ve kızgın gençlerin can ve mallarına yönelik sokak saldırılarıyla olsun Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik ırkçılığın arttığı yönündeki ifadelere yer verdiler; bu ise Türkiye hükümetinin Beşar Esad rejimiyle yakınlaşmanın yakın olduğu yönündeki siyasi açıklamalarıyla aynı zamana denk geldi.

Yorum:

Birçok gözlemci, Türkiye’de Suriyelilere yönelik ırkçılık dalgasının tırmanmasına neden olan faktörlerden söz ettiler ve bunu da birçok noktaya bağladılar:

  • Özellikle Erdoğan hükümetinin sorunu çözme konusundaki acziyetinin gölgesinde Türkiye ekonomisinin kötüleşen durumunun ardından Türkiye halkının genel olarak, Suriyeli mültecilerin ticari ve mesleki işlerde kendileriyle rekabet ettiği ve geçimini sağlamak için mevcut işlerden ve fırsatlardan kendi paylarına düşeni aldığı yönündeki algıyla özetlenebilecek iç ekonomik boyut, Türklere geçim sıkıntısını hafifletmeye yardımcı olabilecek iş fırsatı alanlarının açılması bahanesiyle Suriyelilerin Türkiye’den gitmesi gerektiği yönünde genel bir görüşe neden olmuştur. Oysa bu haksız düşünceyi çürüten ve Suriyelilerin Türkiye ekonomisinin büyümesine zarar vermek yerine katkıda bulunduğunu doğrulayan onlarca haber ve açıklamaya rağmen ancak rakamların sesi, yüksek duygusal kışkırtmaların gürültüsü içinde kaybolup gitmektedir.
  • Bu ırkçı yanın, tarihsel bir boyutu ve bir de çağdaş fikri bir boyutu vardır; nitekim Türk halkından, siyasi ve fikri alanda etkili olan laikler, Yahudiler ve gayrimüslimler tarafından, Arapların genel olarak İngilizler ve Avrupalılarla olan savaşında Türk devletine ihanet ettikleri ve Türk İmparatorluğu dedikleri şeyin yıkılmasına katkıda bulundukları şeklinde beslenen bir kesim var ki bu geçmişten gelen bir şeydir. Diğer bir kesim ise, çağdaş Türk’ün, laik, liberal ve gelişmiş Avrupa’nın bir parçası olduğunu, Araplara ve onların İslam kültürüne bağlılığın ise Avrupa Birliği’ne siyasi olarak katılma, hatta kültürel olarak bağlanma yolunda bir geri adım olduğunu tasavvur eden kültürel üstünlük mefhumlarıyla besleniyorlar.
  • Siyasi ve seçimle ilgili yöne gelince; hem iktidar hem de muhalefet, Türk ırkçı fikirlerinden etkilenen Türkiye sokaklarının büyük bir kesimini kendilerine çekmek için yarışıyorlar. Örneğin muhalefet, hükümetin mültecilere yönelik başarısız politikasının ekonominin bozulmasına ve Türk gençlerinin iş fırsatlarını mülteciler lehine kaybetmesine yol açtığı konusunda Türk seçmenini aldatıyor; dolayısıyla hükümete karşı başarı şansını artırmak için mültecilere yönelik kışkırtma ateşini körüklüyor. Bu arada hükümetin tedbirleri, gönüllü geri dönüş sloganı altında mültecilerin zorla ve keyfi olarak sınır dışı edilmesine katkı sağlarken Erdoğan’ın bir milyon mültecinin “gönüllü olarak” ülkesine yakında geri döneceğine ilişkin açıklamaları ve Suriyelilere saldıranların cezalandırılması yönündeki hoşgörü, evet tüm bunlar, bu kampanyanın yararlanıcılarına yeşil ışık yakılmasına katkı sağlıyor.
  • Ayrıca bazı gözlemciler de, gerek yurt dışındaki düşmanların, gerekse içerideki mevcut hükümetin düşmanlarının, medya ve parti araçlarını kullanarak Türkiye’de turizme ve istikrara zarar verecek gergin bir ortam oluşturmak yoluyla Türk ekonomisine darbe indirecekleri, bunun da Erdoğan hükümetinin muhalefetin maslahatı için düşmesine ve Müslümanların gözetleyip durduğu ama Batı’yı endişelendiren Türkiye’nin yükselen maddi ilerlemesini sınırlandırmasına neden olacağı yönünde ince bir planın olduğuna inanıyorlar.

Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin başına gelenleri değerlendirirken dikkatler, Suriyelinin uzun erimli varlığının ve bununla birlikte Türkiye’ye ikamet etmek için gelen Arap akınının, Türk halkını Arap dili ve İslam kültüründen uzak tutmak amacıyla eski-yeni Batılılaşma projesi için oluşturduğu tehlikeyi yönlendirilmelidir. Zira Türklerin, genel olarak dindar ve davranışları ile özellikle kadınlarının kıyafetleri (cilbab ve hımar) olmak üzere kıyafetlerinde İslam, fıkıh, şeriat ve bunların hakemliği, İslam kardeşliğine ve İslam’a ve hadaratına dayalı vahdet mefhumlarını taşıyan bir hakla günlük teması, evet tüm bunlar, Türk halkı ile İslam hadaratı arasında inşa edilen duvarı yıkmakla ya da ondan geriye kalanları yok etmekle tehdit ediyor. Bu yüzden bu kampanya, öncelikle Türk halkının, gerek Suriye halkına, gerekse Araplardan ve diğerlerinden oluşan Müslüman sakinlere kucak açmasına neden olan kardeşlik, vahdet-birlik ve İslam hadaratı tohumundan kurtulmak için içerideki ve dışarıdaki İslam düşmanları tarafından planlanmıştır. Bu nedenle düşmanın, başka tarafta da ırkçılık ateşini ters yönde körükleyen ve komplonun iplerini tamamlamak için Türklere karşı kışkırtan ırkçılar türetip onları gözetmeyeceğini düşünmemiz bir saflıktır.

Gözlemcilerin bahsettiği tüm ekonomi, tarih, siyaset ve seçim nedenleri ile Esad rejimi ile yakınlaşma, evet tüm bunlar, iç ve dış düşmanın projesini hayata geçirmek için araç olarak kullandığı kışkırtma faktörlerinden başka bir şey olmayıp olup bitenlerin gerçek bir nedeni değildir.

Buna göre İslam ümmeti içindeki davet taşıyıcılarının ve bilinçli insanların, Türk sokağında İslam ve mefhumlarına dair söylemi yükseltmeleri ve Türk sokağını İslam’ın hadaratı ve akidesinin safına kazanmak için yarışmaları gerekir; işte sadece o zaman hem İslam düşmanlarının elindeki mülteci kartı, hem de bu Müslüman halka karşı kullanacakları diğer tüm kartlar düşecektir…

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Adnan Mezyan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER