- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Müslümanların Başındaki Yöneticilerin İhaneti, Yahudilerin İfsat Etmek İçin Müslümanların Zihinlerine Sızmasını Kolaylaştırıyor
Haber:
Endonezya Ulema Konseyi Fetva İşleri Başkanı Muhammed Asroron Niyam Şelih, konseyin Yahudi çıkarlarına sahip bir örgütle bağlantılı olan üyelerinden ikisinin üyeliğinin askıya alındığını duyurdu; bu, Nahdatü'l-Ulema üyeleri ile Yahudi varlığının başkanı Isaac Herzog arasındaki bir görüşmenin ardından geldi. Üyelikleri askıya alınan üyelerin isimleri açıklanmadı. Asroron Niyam, bu iki kişinin geçtiğimiz yıl Yahudi varlığının Singapur büyükelçisini ziyaret ettiğini açıkladı. Yorum açıklama yapmak amacıyla gelmiş olup bunu diğer tartışmalar takip etti.
Daha önce de Nahdatü'l-Ulema, beş Müslüman alimin Yahudi varlığına yaptığı ziyareti kınamış ve bu ziyaretin izinsiz olduğunu açıklamıştı.Yerel medya şahısların kimliklerini açıkladı ki onlar şunlardır: Kazinol Maarif, Minwar Aziz, Nurol Bahrululûm, ve İzzet Nefise Dania. Herzog ile yapılan görüşme ise uygunsuz bulunarak kınanmıştır.
Yorum:
Yahudi varlığının, Müslüman alimleri, liderleri, düşünürleri ve gençleri Yahudi çıkarlarıyla uyumlu hale getirme çabaları, Gazze’de devam eden soykırımın gölgesinde bile devam ediyor!Alimler ve akademisyenler de dahil olmak üzere Yahudi yetkililerle görüşme veya Yahudi yanlısı gruplarla dostane ilişkiler kurma eğiliminde olan bazı Müslüman bireylerin hâlâ var olması gerçekten şaşırtıcıdır.
Bu, her gün vahşice katledilen Gazze halkına yönelik derin bir ihaneti temsil ediyor. Peki onların, vücudun bir kısmı acı çektiğinde, tüm vücudun acı hissetmesine benzetilen İslam kardeşliği anlayışı hani nerede? Eğer bu kişiler, Yahudi varlığının yetkilileriyle görüşmelerine barış ve hoşgörü adına olduğunu gerekçe gösteriyorlarsa, barışı yok eden ve dünyanın en ırkçı ve en apartheid rejimine nasıl bir barış ve hoşgörü sunulabilir ki?!
Bu eylemler sadece Müslümanların düşmanlarına boyun eğmenin yanı sıra diğer Müslümanlara karşı imanın ve merhametin erozyona uğraması olarak yorumlanabilir.
Bu, günümüzde diğer Müslümanlara karşı şiddetli, kafirlere karşı ise merhametli olan bazı Müslüman kardeşlerimize isabet etmiş olan bir hastalıktır;oysa Allah Subhanehu kafirlere karşı şiddetli, Müslümanlara karşı merhametli olmamızı emretmektedir. Bu direktifler sadece Müslümanlar için değil aynı zamanda onların yöneticileri için de geçerlidir. Zira bu kişilerin, hükümetin ve yetkililerinin zımni onayı olmadan Yahudilerle özgürce işbirliği yapması veya Yahudi varlığını ziyaret etmesi pek olası değildir.
Şayet devlet, Yahudi varlığına karşı koyma ve Filistin’i yürekten savunma konusunda gerçekten ciddi olsaydı, devlet içindeki tüm unsurları, sadece Filistin’i savunmak için değil, aynı zamanda Müslümanlar arasında Yahudi propagandasının serbestçe yayılmasına yönelik en küçük fırsatı bile engellemek için yönlendirirdi.
Müslüman aydınların Endonezya’daki Yahudilerle iyi ilişkileri korumaları olgusu, Endonezya hükümetinin Yahudi varlığına karşı çıkma veya Filistin’i savunma konusunda ciddi olmadığını açıkça kanıtlamaktadır. Bu ise Endonezya ile Yahudi varlığı arasında ticari ilişkilerin mevcut olması ve Yahudi varlığından çok sayıda sporcu ve yetkilinin son yıllarda Endonezya’yı ziyaret etmesinden dolayı bilinen bir şeydir.
Bu durum sadece Endonezya’nın nevine münhasır bir şey değildir; aksine diğer Müslüman ülkeler de benzer davranışlar sergilemektedir. Nitekim onlar, bir yandan Yahudi varlığını eleştirip Filistin’i destekliyorlar, diğer yandan da onunla işbirliği yapıp Yahudi propagandasının Müslümanların zihinlerini etkilemesine izin veriyorlar.
Bu şartlar altında mevcut Müslüman yöneticilerin Filistin meselesini çözebileceklerine dair en ufak bir umut bile yoktur. Bu gerçek ortaya çıksın ki, Müslümanlar yöneticilerinin ihanetini anlasınlar ve onların şimdi ve gelecekte Müslümanlara liderlik etmeye layık olmadıklarını idrak etsinler.
Müslüman kardeşlerimiz, liderlerimiz, aydınlarımız ve alimlerimiz, yardımlaşmanın günah ve düşmanlık üzerinde değil de iyilik ve takva üzerinde olması konusunda daima Allah ve Rasulü’nün hükümlerini hatırlamalıdırlar.Özellikle İslam’ı ve Müslümanları, Allah’ın ve Müslümanların düşmanlarıyla buluşmaya ve kardeşlik kurmaya çağırdığınızda, hiç Allah’ın uyarısından korkmuyor musunuz? Oysa bu tamamen Allah’ın ayetlerini gizlemeye ve onları az bir pahaya satmaya benzemektedir. Böyle insanların akıbetleri, ahirette cehennem ateşi olacaktır; tıpkı Allahu Teala’nın Bakara suresinde şöyle buyurduğu gibi: إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلَ اللهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً أُولَئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلَّا النَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi (ahir zaman Peygamberinin vasıflarını) gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.” [Bakara 174]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Asvar