Cuma, 20 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Gürlediğini İşitiyoruz Ama Yağdığını Görmüyoruz!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Gürlediğini İşitiyoruz Ama Yağdığını Görmüyoruz!

Haber:

İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesinin ardından İran’ın bir karşılık vereceği beklentilerinin ortasında Tahran 7/8/2024 Çarşamba günü, ordusunun, ülkenin doğusundaki hava savunma bölgesini füze ve radar sistemleri ve insansız hava araçlarıyla donattığını vurguladı. Zira İran Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Hamid Vahidi şunları söyledi: “İran’ın topraklarını savunmak için askeri yeteneklerini hazırlamak ve geliştirmekten başka bir seçeneği yok.” Ülkesinin askeri hazırlıklarını yaptığını açıklayarak şöyle bir eklemede bulundu: “Her türlü tehdide karşı koyma kapasitesini güçlendirmeyi ve geliştirmeyi ciddi bir şekilde takip ediyoruz.” Ve Vahidi şöyle dedi: “Siyonist varlık ve Amerika Birleşik Devletleri bölgemizdeki ve dünyadaki felaketlerin kaynağıdır.” Bu açıklama, Tahran’da İsmail Haniye ve Lübnan’da önde gelen askeri komutan Fuat Şükrü’nün öldürülmesinin ardından bölgede yükselen tansiyonun ortasında geldi.Devrim Muhafızları Başkomutanı Hüseyin Selâmi Gazeteciler Günü dolayısıyla Tahran’da yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İsrail” doğru zamanda ve yerde bir darbeyle karşılaştığında, hesaplarında hata ettiğini anlayacaktır.” (El Cezire)

Yorum:

İslam öncesi cahiliye Araplarında, bir kişi birine eman verip bunu ilan etmesi halinde, hiç kimsenin ona kötülük yapamayacağına dair bir gelenek vardı; örneğin Celil Sahabi Osman İbn-i Maz’un Radıyallahu Anh Velid İbn-i Muğire’nin emanındaydı ve diğer Müslümanlar işkence görüp terk edilirken hiç kimse ona bir kötülük yapamıyordu; ta ki diğer Müslümanlara işkence edildiğini görünce Velid İbn-i Muğire’den emanını geri iade etmesini talep edinceye kadar böyleydi. Velid İbn-i Muğire İslam’a ve Müslümanlara düşman olan biriydi ancak bu, İslam’dan önce Arap kabileleri arasında kimsenin karşı çıkmaya cesaret edemediği bir gelenekti. Rasul Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Mut'im bin Adiy’den eman istediğinde de aynı şey olmuştu; zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem Taif’e gidip onlardan nusret talep ettiğinde onların çocukları ve ayak takımları O’na hakaret ettiler ve O’na taş attılar; bunun üzerine Mekke’ye giremedi ancak bir Müşrik olan Mut'im bin Adiy’in eman vermesiyle girebildi; zira Mut'im çocuklarını toplayıp Kabe’yi tavaf etti ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e eman verdiğini ilan etti. Nitekim İslam geldi ve müşrikler için bile eman vermeyi meşru saydı. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنْ أَحَدٌ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّى يَسْمَعَ كَلاَمَ اللهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَعْلَمُونَVe eğer müşriklerden biri senden eman dilerse, Allah’ın kelamını işitip dinleyinceye kadar ona eman ver, sonra (Müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.” [Tevbe 6]

İslami Hilafet Devleti olan ümmetin devleti yıkıldıktan sonra ümmetin başına musallat olan Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimlerine gelince; bunlar, bir dokunuşla bile karşılık vermediler, aksine halklarına karşı sert, düşmanlarına karşı ise yumuşak oldular; örneğin İran rejimi, İslam düşmanı Amerika'ya hizmet etmek için dört Arap başkenti olan Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana’yı düşürdü ve Afganistan’ı işgalinde Amerika’ya yardım etti ve nükleer bilim adamları ve askeri liderleri suikasta uğradığında da ya sessiz kaldı ya da göstermelik bir tepki verdi!

Kendisini Şam halkının mübarek devriminden korumak için dünyanın tüm güçlerini getiren şu suçlu Beşar Esad rejimi, Şam halkına karşı kimyasal silah ve varil bombaları kullanarak milyonları öldürüp yerinden etti ve Yahudi varlığı tarafından vurulduğunda da cevap verme hakkımızı saklı tutuyoruz dedi!

Amerikan uçakları Babil vilayetinin Curf Sahar bölgesindeki Halk Seferberlik Güçlerini bombalayıp dördünü öldürdüğünde Irak ülkemizdeki rejim de aynı şekilde davrandı; eğer bu eylem ülke halkından biri tarafından işlenmiş olsaydı, dünya ayağa kalkar ve o kişi de dördüncü madde uyarınca terörizmle suçlanırdı. Ama bu eylemi işgalci Amerika yapınca ajan rejim, Halk Seferberlik Güçleri’nin sayısı 150.000 savaşçı ve Irak’taki ABD askerlerinin sayısı ise 2.500 olmasına rağmen uygun şekilde bir karşılık vermedi! Bu da Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimlerinin ulaştığı aşağılanmanın ve zilletin boyutunu göstermektedir.

Türkiye rejimine gelince; ordusunu Kuzey Irak’ta Kürtlerle savaşmak ve Amerikan çıkarlarına hizmet etmek amacıyla Şam ülkesindeki suçlu Beşar rejimini korumak için gönderdiği gibi, Bayraktar uçaklarını da Ukrayna’ya gönderiyor ama bunları Gazze halkını Yahudilerin bombalamasından kurtarmak için göndermiyor ve ümmetin duygularını okşamak için de medyatik tantanalar ve gösterilerle yetiniyor!

Aynı şekilde Ürdün’deki rejim de Gazze’deki kardeşlerimizi desteklemek için ordu göndermedi, aksine işgalci varlıkla olan sınırlarda nöbet tuttu ve gönüllülerin bombalanan, aç ve susuz kalan kardeşlerini desteklemek için Filistin’e girmelerini de engelledi!

Gazze’deki halkımızın sadece birkaç metre ötesindeki Mısır rejimi de, Müslümanların topraklarını işgal eden Yahudi varlığına karşı Gazze halkına destek vermek ve onlara yardım etmek için kılını dahi kıpırdatmadı ve bir kenarda durup izledi; dahası Yahudi esirlerin serbest bırakılması için Yahudi varlığı ile Hamas arasında arabuluculuk yapıyor! Bu da gösteriyor ki bu rejimler, şerrin başı olan suçlu Amerika’nın liderliğindeki Batılı efendileri tarafından kendilerine biçilen belirli bir rolü yerine getiren işlevsel rejimlerdir.

Başta Müslüman ordulardan oluşan güç ve kuvvet ehli olmak üzere İslam ümmetinin güçleri, bu rejimleri kaldırıp atmak ve işgal altındaki İslam beldelerini özgürleştirecek, Gazze, Şam, Doğu Türkistan, Keşmir, Burma, Sudan halklarını ve tüm insanlığı kapitalist sistemin zulüm ve adaletsizliğinden kurtaracak, insanlığın izzet ve onurunu yeniden tesis edecek ve zulüm ve adaletsizlikle dolmasının ardından yeryüzünü hakkaniyet ve adaletle dolduracak olan, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak amacıyla otoriteyi ümmetin muhlis evlatlarına teslim etmek için derhal harekete geçmelidir; bu ise aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Sıddık Ebdussettar – Irak

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER