- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Gazze’deki Soykırımın Üzerinden Bir Yıl Geçmesinin Ardından Alınması Gereken Dersler!
Haber:
7 Ekim 2023’ün üzerinden tam bir yıl geçti.Filistin’deki Müslümanlara yönelik soykırıma ve tarif edilemez suçlara, iki gözü olan herkesin şahit olduğu bir yıl. Bu kanlı yıla dönüp baktığımızda ve Filistin ile İslam ümmeti için daha parlak bir gelecek beklediğimizde çıkarabileceğimiz dersler nelerdir?
Yorum:
Gazze'deki Müslümanlar tarafından gösterilen cesaret ve kararlılık dersleri;
Gazze'deki Müslümanlar, devam edegelen vahşi baskı karşısında muazzam bir güç ve benzersiz bir dayanıklılık gösterdiler. Onların cesareti hepimize, zorluklar karşısında bile imanda sebat etmenin ve Allah Subhanehu’ya güvenmenin ne anlama geldiğini hatırlatıyor. Yine bize, onların Yahudi güçlerine karşı orduları ve destekleri olmadan verdikleri günlük mücadeleyi ve zulme direnme konusundaki sarsılmaz bir iradeyi gösteriyor. Böylece Gazze, İslam ümmetinin yenilmez ruhunun ve Allah Azze ve Celle’nin nusret vaadi gerçekleşinceye kadar fedakarlığa hazır olarak kalmaya devam etmenin sembolü haline gelmiştir. Ayrıca Gazze’deki cesur Müslümanlar, -ezici vahşetine rağmen- basit yöntemlerle yaptıkları direniş eylemleriyle temelden sarsılan ve düzenli bir Müslüman ordusuna asla karşı koyamayacak olan Yahudi varlığının kırılganlığını da ortaya koymuştur.
İslam beldelerindeki rejimlerin ihanetleri hakkındaki dersler;
İslam beldelerindeki mevcut rejimler, istisnasız Gazze’yi yardımsız bırakmışlardır; hatta apaçık zulme rağmen Müslümanların başındaki yöneticiler Yahudilerle işbirliği yapmaya ve Batı’ya boyun eğmeye devam ediyorlar. Dolayısıyla zayıf tahtlarını, dünyevi zenginliklerini ve hain bir şekilde sömürgeci Batılı efendilerine hizmet etmeyi, zayıfları ve mazlumları savunmaya tercih ettiler. El-Aksa hala işgal altındayken ve Gazze bombalanıp aç kalmaya maruz kalırken ordu göndermek yerine sınırları kapatmaya ve içi boş açıklamalar yapmaya devam ediyorlar. Hatta bazıları sınırları sadece suçlu Yahudilere erzak geçirmek için açarlarken diğer bazıları da işgali sona erdirmek için hiçbir fiili adım atmadan Yahudilere karşı şekli bir düşmanlık gösterdiler; bu da Yahudileri suç işlemeye devam etmeleri için cesaretlendirdi. Bu başarısızlık sadece irade eksikliğinden kaynaklanmıyor, aynı zamanda bu rejimlerin, İslam düşmanlarına olan sadakatini ifşa eden ümmete yönelik doğrudan başka bir ihanettir.
Dünya ve uluslararası sistemle ilgili dersler;
Uluslararası sistem, ikiyüzlülük ve çifte standartların egemen olduğu boş bir yapı olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. Zira insan hakları ve adaleti desteklediklerini iddia etmelerine rağmen, Gazze hakkındaki kanunlarının sadece büyük siyasi güçlerin kaprislerine göre uygulandığı ve desteklerinin sadece onların çıkarlarına hizmet edenlerle sınırlı olduğu açığa çıkmıştır. Nitekim Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlar, soykırım daha da kötüleşmeye devam ederken, en iyi ihtimalle ihmalkâr, en kötü ihtimalle de suç ortağı oldular. Bu da bize, Filistin’in kurtuluşunun asla diplomasi ya da uluslararası kararlarla gerçekleşmeyeceğini öğretmiştir. Bu kurumlar ve kararlar yanlışlıkla ortaya çıkarılmamıştır, aksine Yahudi varlığının uzun bir kolu olarak kabul edilen sömürgeci Batı’nın hegemonyasını korumak için özel olarak tasarlanmıştır.
Askeri işgal ancak askeri kurtuluşla son bulacaktır;
Tarih ve mevcut gerçeklik bize, işgalin ancak askeri harekatla ortadan kaldırılabileceğini öğretmiştir. Bundan daha önemlisi de bunun Allah Subhanehu ve Teala’nın bir emri olmasıdır; bunun dışında ne İslam açısından ne de akli açıdan kabul edilebilir bir çözüm yoktur. Zira Gazze’de yaşananlar belirsiz olan insani bir kriz değildir, aksine İslam ümmetine karşı devam eden savaşın bir parçasıdır.Sadece Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafetin temsil ettiği samimi bir İslami liderlik, baskı ve ulusal parçalanma zincirlerini kıracak ve Filistin’i tamamen kurtarmak için ordular gönderecektir. Dolayısıyla suçlu işgalci güçlerle müzakere yoluyla çözüm bulmaya yönelik her türlü girişim, mübarek topraklardan vazgeçmek anlamına gelmekte olup Allah'a, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e ve İslam ümmetine ihaneti teşkil etmektedir.
Nerede durduğumuz hakkında kendi nefsimize yönelik dersler?
Kendi nefsimiz üzerinde düşünüp şu soruyu sormalıyız: Ümmet olmamız vasfıyla nerede duruyoruz? Zira bizler, ümmeti kurtarmak ve İslam’ı kapsamlı bir hayat sistemi olarak ikame etmek için cemaat olarak çalışmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Nitekim Gazze’deki olaylar mevcut hain rejimler altındaki zayıflığımızı ve acziyetimizi ortaya çıkardı ancak aynı zamanda değişime yönelik potansiyelimizi ve gücümüzü de ortaya çıkarmıştır. Bugün bizler bir yol ayrımındayız; ya mevcut siyasi sisteme boyun eğmeyi kabul etmeye devam edeceğiz ya da Müslümanları birleştirecek, onlar için adaleti, güvenliği ve onuru yeniden tesis edecek Hilafeti yeniden inşa etmek için ciddiyetle çalışacağız.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İlyas Murabıt