Cuma, 20 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İran Cumhurbaşkanı'na: Sabırdan Önce… Dostların ve Düşmanların Kimler?

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

İran Cumhurbaşkanı'na: Sabırdan Önce… Dostların ve Düşmanların Kimler?

Haber:

Resmi medya organları salı günü, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın şunları söylediğini aktardılar: Tahran, ABD’yi görmezden gelmeyecektir ve “düşmanlarıyla sabırla başa çıkmak” zorundadır.

Cumhuriyetçi Donald Trump’ın ABD başkanlık seçimlerini kazanmasından bir hafta sonra Pezeşkiyan şunları söyledi: “Hoşumuza gitse de gitmese de bölgesel ve uluslararası arenada ABD ile uğraşmak zorunda kalacağız.Dolayısıyla bu ilişkiyi ve çatışmayı kendimiz yönetmemiz daha iyi olacaktır.” Ve şöyle ekledi: “Dostlarımıza cömert, düşmanlarımıza ise sabırlı davranmalıyız.” (El Cezire Net)

Yorum:

İran rejimi her gün bize, en hafif tabirle içi boş ve pratikte hiçbir karşılığı olmayan açıklamalar sunuyor; zira o, birçok yerde cömertlik ve sabır gibi iki onurlu ve övgüye değer seciyeden bahsediyor ama sorun burada değil; zira bu iki özellik sadece İran Cumhurbaşkanı tarafından değil, birçok kişi tarafından da iddia edilmektedir. Ama sorun dostların ve düşmanların sınırlandırılmasındadır; yani İran’ın en önemli dostları kimlerdir? Onun düşmanları kimlerdir? İran rejimi için dostluk ve düşmanlığın ölçüsü nedir? Yoksa bunlar da daha önceki açıklamalar gibi içi boş açıklamalar mıdır?

İslam, dostluğun ve düşmanlığın ölçülerini belirlemiştir; zira Subhanehu ve Teala veciz ve hikmetli nâssında şöyle buyurmuştur: الْأَخِلَّاء يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَO gün, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler.” [Zuhruf 67] “الخُلّة – el-Hulletu”, dostluk demektir; dolayısıyla takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) temeline dayanmayan her dostluk, kıyamet günü düşmanlığa dönüşecektir.Peki İran rejimi, dostluk ve düşmanlıklarında takvayı mı esas almaktadır?Takva, bir Müslümanın tüm fiillerinde Allahu Teala'nın rızasını araması anlamına gelmektedir.Peki İran rejimi, Müslümanlar ile kendi devletinin tebaasının bir parçası gibi mi muamele ediyor?Yahudilere ve kafirlere düşmanlar olarak muamele edip onlara karşı Allah Subhanehu ve Teala'nın emrettiği şerî tedbirleri mi benimsiyor? Yoksa dostlarını öldürmeleri için düşmanlara teslim edip kılını dahi kıpırdatmıyor mu?Dahası Irak'ta, Suriye'de ve başka yerlerde Müslümanları öldürme cüretini gösterdi mi? Yoksa ümmetin düşmanlarıyla ümmete karşı komplo kurup birçok yerde düşmanlarına imkân mı sağladı?

Gerçek olan şu ki, İran rejimi Müslüman ülkelerde Müslümanlara karşı en çok suç işleyen rejim değilse de Müslümanlara karşı en az suç işleyen rejim de değildir.Olayları ve haberleri takip eden veya takip etmeyen biri bunu fark eder ve açıklamaya ve ayrıntıya da bir ihtiyaç duymaz.Sonuç olarak, Müslümanların, bu ajan rejimleri kökünden söküp atmaları ve Allahu Teala'nın kendilerine kurmalarını emrettiği devleti, yani Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Hilafeti kurmaları gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Halife Muhammed – Ürdün

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER