- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haberlere Bir Bakış
15/11/2024
Müslüman Ülkelerin Liderleri, Uluslararası Sistemden, Filistin Halkını Ve Kutsal Mekanları Korumasını Talep Ediyorlar
11/11/2024 tarihinde Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği Zirvesi düzenlenmiş ve aşağıdaki hususlarda çağrıda bulunan ortak bir bildiri yayımlanmıştır: “Filistin halkı ve Filistin devleti için her türlü siyasi ve diplomatik desteğin ve uluslararası korumanın sağlanması ve Filistin ulusal birliğinin gerçekleştirilmesi.”Bir araya gelen bu liderler ve yetkililer, ülkelerinin yaklaşık 2 milyar Müslüman nüfusa, milyonlarca askere sahip olduklarını ve saldırıyı püskürtmek, Filistin'i ve kutsal mekânları kurtarmak için her türlü imkânlarının olduğunu unutuyorlar, sonra da Filistin halkı için uluslararası koruma talep ediyorlar! Sanki bunu yapmaktan acizmişler ve Filistin halkını korumaya ya da tüm ülkelerini tehdit eden vahşi düşmanı caydırmaya yönelik bir sorumlulukları yokmuş gibi! Utanç verici ve aşağılık bir tutumla, “İsrail’in” Kudüs’teki İslami ve Hıristiyan kutsal mekânlarını hedef alan ve değiştiren önlemleri durdurması için uluslararası toplumdan baskı yapmasını” talep ettiler.
Talep ettikleri uluslararası koruma, Yahudi devletinin ana destekçileri olan Amerika ve Avrupa tarafından temsil edilmektedir.Hain iki devletli çözüm projesine gelince; onlar bunun gerçekleşmeyeceğini ve bunun serap içinde bir serap olduğunu biliyorlar.
Yahudi varlığı bir yılı aşkın bir süredir küçük Gazze Şeridi’ne karşı iğrenç bir saldırganlık yürütüyor, halkını yok ediyor, öldürüyor, katlediyor, aç bırakıyor, sudan, ilaçtan ve gıdadan mahrum bırakıyor ve soykırım işliyor; bu liderler ise saçmalıkları nedeniyle bahsetmeye bile değmeyecek zirveler düzenliyorlar ve düşmanlardan Filistin halkını korumasını ve Gazze halkına yönelik saldırganlığın durdurulmasını talep ediyorlar.
------------
Erdoğan: Ben hala Esed’den umutluyum. Bir araya gelebileceğimize dair hala umudum var.
Erdoğan şöyle dedi: “Ben hala Esed’den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var.Çünkü bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım. Suriye’de adil ve kalıcı barışın zemini vardır. Bunu sağlamak için atılacak adımlar da bellidir.” Erdoğan düşük bir şekilde yalvaran zelil bir görünümle ortaya çıktı; zira artık Suriye halkına ihanet ve hainlik etmekten hiç utanmıyor ve Türkiye ve ona bağlı grupların kontrolündeki bölgeleri rejime teslim etmeye hazırlanıyor.
Esed’in 11/11/2024 tarihinde Riyad’da İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği Zirvesi’nde konuşma yaptığı sırada salonu neden terk ettiği sorulduğunda Erdoğan şu cevabı verdi: “Esed'in konuşmasını dinleme imkanım olmadı. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ile görüşme için çıktım.” Kuzey Suriye’yi tiran Beşar Esed rejimine teslim edeceğine dikkat çekerek şöyle dedi: “Azerbaycan’daki COP29. İklim Zirvesi’nde ya da Riyad’da gerçekleştirdiğimiz toplantılarda Suriye konusunda ele aldığımız adımlar büyük önem taşıyor ve bu konular çözüme kavuşturulduğunda Suriye'nin kuzeyinde ilerleme kaydedeceğiz.”“Sorunlar çözüldüğünde Suriye'nin kuzeyinde ilerleme kaydedeceğiz” ifadesi, Beşar Esed’le sorunları çözdükten sonra Suriye’nin kuzeyi tiran Beşar Esed rejimine teslim edilecek anlamına gelmektedir.
Savunma Bakanı Yaşar Güler, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinden çekilmesi ve burayı rejime devretmesi için gerekli olan şartları şu şekilde sıraladı: “Siyasi bir çözüm, anayasanın yapılması ve tüm tarafların katılımıyla seçimlerin yapılması yoluyla terör örgütlerinin ortadan kaldırılması ve mültecilerin güvenli bir şekilde geri dönüşü için koşulların oluşturulması.”Suriye rejimi ile normalleşme durumunda Suriye Ulusal Ordusu’nun (SNA) akıbeti sorulduğunda Erdoğan, Türkiye’nin Suriye'nin kuzeyinde kontrol ettiği bölgeleri rejime teslim edileceğini vurguladı ve şöyle cevap verdi: “Ben bunun Esad için çok olumlu olduğunu düşünüyorum; zaten Esad’ın SNA bölgelerinde bir varlığı yok ve eğer Suriye devleti varsa, o zaman tüm vatandaşlar onun bir parçası olacaktır.”Yani tiran Beşar Esed’in kontrolü altında olacak demektir.
Bunun için Astana Konferansı, 11711724 tarihinde 22. turda, sözde garantör ülkelerin, daha doğrusu Suriye halkına ve devrimine düşman ülkeler olan Rusya, İran ve Türkiye'nin katılımıyla ve tiran rejiminin temsilcileri ve muhalefet temsilcileri olarak adlandırılan Türk ajanlarının huzurunda yeniden düzenlendi.Bu turun hedefinin, tiran rejimin devamını koruyan BM kararları doğrultusunda Suriye krizine bir çözüm bulmak olduğunu belirtildi.
------------
TBMM‘deki milletvekilleri, Erdoğan hükümetini Yahudi varlığıyla ticareti sürdürmekle suçluyorlar
Türkiye’deki muhalefet partilerinden olan milletvekilleri 13/11/2024 tarihinde, Erdoğan'ın 13/11/2024 tarihinde Azerbaycan'da düzenlenen COP29. İklim Zirvesi dönüşünde yaptığı açıklamaları yalanlayarak “Yahudi varlığı ile ticaretin hala devam ettiğini ve durmadığını” söyledi; zira Erdoğan şöyle demişti: “ Biz şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümeti olarak “İsrail” ile ilişkileri kesmiş durumdayız.”Bu açıklama Yahudi varlığıyla ticaretin devam ettiğini teyit ediyor; çünkü devlet ve hükümet olarak diyor ama Türk şirketleri, özellikle partisine bağlı olanlar, Yahudi şirketleriyle iş yapmaya devam ediyor. Bu nedenle parlamentodaki muhalefet milletvekillerinden biri buna dikkat çekti ve şöyle dedi: “İsrail’in” en meşhur lojistik hizmet şirketlerinden biri olan Zim International Shipping Company’ye ait gemiler sürekli olarak Türk limanlarında seyrediyor ve “İsrail’e” mühimmat taşıdığı gerekçesiyle Belçika, İtalya, Amerika, Kanada, Malezya ve Avusturya’da hakkında soruşturma ve yaptırımlar uygulanan şirketin gemileri, Türk limanlarına seferler yapıyor.” Ve şöyle ekledi: “Resmi internet sitesinde yer alan bilgilere göre, Zim'in Çin, Amerika ve “İsrail’den” sonra en çok uğradığı ülke Türkiye'dir.” Ve şöyle dedi: “Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Azerbaycan'dan Türkiye'nin Ceyhan limanı üzerinden gelen gaz sevkiyatlarının “İsrail’e” gittiğini yalanladı, ancak gümrük kapılarında “Filistin'e teslim edildi” olarak etiketlenen sevkiyatların “İsrail’e” gittiği ortaya çıktığı halde hükümet ticareti kestik diyor; bu ise bir şovmenliktir.”Erdoğan ve hükümet üyeleri, insanları kandırmak için yalan söylemeyi ve Yahudi varlığına ihtiyaç duyduğu şeyleri sağlarken Filistin halkını aldatıcı sözlerle desteklemeyi alışkanlık haline getirmişlerdir.
-------------
Yahudi varlığı, İran Dini Lideri'nin danışmanının Şam'da Suriyeli yetkililerle görüştüğü yerin yakınındaki bir binaya saldırdı
İranlı Jamaran internet sitesi 14/11/2024 tarihinde Yahudi varlığının İran Dini Liderinin danışmanı Ali Laricani'nin Şam'da Suriyeli yetkililerle yaptığı toplantının yakınındaki bir binayı hedef alan bir füze saldırısı düzenlediğini bildirdi.Sitede Laricani’nin güvende ve iyi durumda olduğu ve Suriye Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı ile bir toplantı yaptığı belirtildi.
O günün erken saatlerinde, Yahudi varlığının başkent Şam'ın Mezze ve Kudsaya bölgelerini hedef alan bir saldırı düzenlediği ve en az 4 kişinin öldüğü açıklandı.
Böylece Yahudi varlığının Suriye’deki birçok noktaya düzenlediği saldırılar sıklaştı ve neredeyse her gün İran'daki liderleri ve yetkilileri ve Lübnan’daki takipçilerini hedef alır hale geldi; çünkü Yahudi varlığı ciddi bir direnişle ve karşı saldırıyla karşılaşmadığı için Suriye’de saldırganlığını başlatmaya ve İran'ın çıkarlarını ve şahsiyetlerini hedef almaya cüret edebiliyor.
Ayrıca Lübnan’ın birçok bölgelerine saldırmaya, başkent Beyrut’un güney banliyölerini her gün vurmaya, küstah bir şekilde binaları yıkmak için onların tahliye edilmesini talep ettiği gibi tüm şehir ve köylerin de boşaltılmasını talep etmeye devam ediyor. Nitekim Lübnan Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı gibi, geçtiğimiz Eylül ayında Yahudilerin saldırısının başlamasından bu yana Lübnan'daki kurbanların sayısı 3.386’ya yükselmiştir.
Bu gibi durumlarda İran'ın ayağa kalkması ve gerek kendi çıkarlarını gerekse Suriye ve Lübnan'daki tabiilerini tehdit eden Yahudi varlığıyla doğrudan savaşa girmesi gerekirdi ancak onunla gerçek bir savaşa girme konusunda herhangi bir ciddiyet göstermedi. Nitekim İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan 11/11/2024 tarihinde Riyad’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Birliği Zirvesi’ne katıldı, ancak zirveye katılanlara cihat ilan etme ve düşmana karşı genel seferberlik çağrısında bulunmadı.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esad Mansur