- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Sudan’ın Kaynakları... Hakları Sahiplerine Ne Zaman İade Edilecek?!
Haber:
Sudan Maden Kaynakları Şirketi Direktörü Muhammed Tahir Ömer, Sudan’ın maden ihracatından elde ettiği gelirin 1,540 milyar Dolara ulaştığını ve yıl sonuna kadar bu rakamın yaklaşık 2 milyar Dolara ulaşmasının beklendiğini açıkladı.
Sudanlı şirketin müdürü pazar akşamı kuzey eyaletindeki altın ihracatı yapan şirketlerle yaptığı görüşmesi sırasında, savaş koşullarına rağmen Sudan'ın altın üretiminin 60 tona ulaştığını belirterek, şirketin ulusal üretim ve ihracata katkısının %70’e ulaştığı eklemesinde bulundu.
Yorum:
Allah Subhanehu ve Teâla, Sudan’a, altın ve diğer madenler ve kaynaklar da dahil olmak üzere hem görünen hem de görünmeyen devasa servetler bahşetmiştir. Bu nedenle Sudan, her biri kendi hırslarını gerçekleştirmeye ve bazen ajanları, başka bir zaman da şirketleri aracılığıyla bu kaynakları kontrol etmek isteyen büyük ülkeler arasında çatışmalar mahalli ve siyasi eylemler için bir arena olmuştur.Bu hırslar ülkeyi, yaş kuru her şeyi yok eden savaş ve iç çatışma felaketlerine sürüklemiştir. Zira bu savaşan taraflar, devasa ordularını herkese ait olan ülke kaynaklarının gelirlerinden finanse etmişlerdir.
Bu açgözlü kapitalist ülkeler ve onların ekonomik kurumları, genellikle ölümcül reçeteler aracılığıyla insanları boyunduruk altına alan politikalar çiziyorlar; dolayısıyla Sudan halkının maruz kaldığı yoksulluk ve fakirleşmenin kaynağı onlardır.
Allah'ın sayısız servetlerle donattığı bir ülkenin halkının aç kalması akıl işi mi Allah aşkına? İnsanların ülkelerinin nimetlerinden faydalanması normal bir şey ancak bizim ülkemizde bunun tam tersi yaşanıyor!Zira servetler yağmalanıyor, kaynaklar gece gündüz, çeşitli yol ve araçlarla parçalanıyor, bir avuç yönetici ve Batı'ya bağlı politikacılar korosu iyi bir hayatın tadını çıkarırlarken geri kalan insanlar ise açlıktan ölüyorlar.
İslam, kamu mülkiyetinin, Şari’nin toplum için koymuş olduğu ayniler (mallar) olduğunu ve bunların toplumun bireyleri arasında paylaşılması gerektiğini bildirmiş, bunlara bireyin tek başına sahip olmasını yasaklamıştır ki bunlar üç türde gerçekleşmektedir: Toplumun genel gereksinimlerini oluşturan mallar; öyle ki bu tür mallar bir beldede veya toplulukta bulunamadığı zaman, toplumun bu malları bulabilme ve elde edebilmek için dağılma, başka yerlere gitme ihtiyacını hissettiği mallardır; su, mera ve ateş gibi. Bunlarla bağlantılı olarak nehirler, denizler, şelalelerinden ve şaftlarından elektrik üretilen makineler ve benzerleri. Ayrıca tükenmeyen madenler;altın madenleri, petrol kuyuları ve benzerleri gibi. Doğası gereği bir bireyin sahip olup özelleştirmesini engelleyen şeylerdir; genel yolların mülkiyeti ve bununla ilgili şeyler. Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثَةٍ: فِي الْمَاءِ وَالْكَلَإِ وَالنَّارِ “Müslümanlar üç şeyde ortaktırlar: Suda, merada ve ateşte.” [Ebu Davud rivayet etti.]
Her bir ferdin ülke kaynaklarından hak ettiği payı alabilmesi için bunun değiştirilip tebdil edilerek artık denklemin tersine çevrilmesinin zamanı gelmiştir.Zira İslam'da ekonomik sistemin ulaşmaya çalıştığı denklem şudur; bireyin yiyecek, giyecek ve mesken gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır, bu bireyle ilgili olandır. Topluma gelince; tıbbi bakım, eğitim ve güvenliğin kapsamlı bir şekilde karşılanması gerekir. Bu da ancak bu eşsiz ekonomik sistem sadece ideolojik bir devlet olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'nde uygulanabilir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdusselam İshak - Sudan