Haber-Yorum

Dünya Kadınlar Günü: 115 Yıllık Başarısızlık ve İkiyüzlülük!

Haber:

8 Mart 2025 tarihinde, 1910 yılında Kopenhag'da kutlanmaya başlanmasından bu yana üzerinden 115 yıl geçen Dünya Kadınlar Günü kutlanacaktır. Batılı hükümetler ve kuruluşlar bugünü ilerleme, eşitlik ve özgürlük söylemleriyle kutluyorlar. Ancak gerçeklik, özellikle Müslüman kadınları “özgürleştirmek” için kendilerine yükledikleri misyonlarındaki derin ikiyüzlülüklerini ortaya koymaktadır.

Yorum:

İlerleme yanılsaması: Yüzyılı aşkın feminist mücadeleye ve Pekin Deklarasyonu ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) gibi uluslararası anlaşmalara rağmen, dünyanın dört bir yanındaki kadınlar hâlâ şiddet, yoksulluk, cinsel saldırı, insan ticareti ve eğitim ve sağlık hizmetlerine sınırlı erişimle karşı karşıyadır. Eğitim ve iş fırsatları artarken, aynı zamanda psikolojik sıkıntı, stres, şiddet ve cinsel saldırı da artmıştır; nitekim #MeToo hareketi bunu kanıtlamıştır. Dolayısıyla kadınların onuru zedeleniyor; zira sadece ticari objelere indirgeniyorlar, gerçekçi olmayan güzellik standartlarını karşılamaya zorlandıkları gibi iş hayatları, annelikleri ve toplumsal beklentileri arasında gidip gelmeye zorlanıyorlar.

Kadınları güçlendirdiğini iddia eden laik kapitalist sistem, onları bir metaya dönüştürmüştür. Böylece kapitalist sistem, güçlü Batılı erkeklerin sürekli olarak kadının haklarını ve saygınlığını baltaladığı bir ortam yaratmaktadır. Donald Trump gibi liderlerde yansıyan sağ popülizmin yükselişi, toplumun kadın düşmanlığına karşı hoşgörüsünü ortaya koymakta, Batı'nın kadın haklarını savunma iddiasındaki ahlaki tutarsızlıkları ifşa etmekte ve kadın hakları ve refahına yönelik varsayılan ilerlemenin tamamen aşınmasına yol açmaktadır.

Batı'nın Müslüman kadınlara yönelik ikiyüzlülüğü: Batılı hükümetler kadınların özgürlüğünü savunduklarını iddia ederken, aynı zamanda Müslüman kadınların kıyafetlerine kısıtlamalar getirmektedirler. Dünya Kadınlar Günü'ne ev sahipliği yapan Danimarka'da bile sözde “Unutulmuş Kadın Mücadelesi Komitesi” Müslüman kız çocuklarının özgürlüğünü sağlama bahanesiyle ilkokullarda başörtüsünün yasaklanmasını önermiştir; bu da Batı'nın kadın hakları konusunda benimsediği seçici ve zorlayıcı yaklaşımı gözler önüne seren ironik bir çelişkidir. Dolayısıyla onlar, Batılı kadınlar kapitalizmin baskısından kurtulma taleplerini haykırırken, zor ve yasaklar yoluyla Müslüman kadınları "özgürleştirmeye" çalışıyorlar.

Aynı zamanda bu hükümetler, Gazze'de binlerce kadının öldürülmesinden ve kadın mahkumlara sistematik olarak kötü muamele edilmesinden sorumlu olan Yahudi varlığını desteklemektedirler. Ayrıca Dünya Kadınlar Günü'nü eşitlik bildirileriyle kutlarken, kadınlara yönelik şiddeti sürdüren baskıcı rejimleri desteklemeye ve finanse etmeye devam ediyorlar. Bu ise bariz bir çifte standart olup ahlaki çelişkileri ortaya koymaktadır.

Kadın onurunun gerçek garantisi İslam'dır: Gerçek onuru sağlamada başarısız olan feminizm ve kapitalizmin aksine İslam, kadınları sömürü, baskı ve cinselliğe dönüştürmekten koruyan kapsamlı bir sistem sunmaktadır.Batı toplumlarının aksine İslam, kadın ve erkeği toplumsal cinsiyet çatışması içinde karşı karşıya getirmez, yanlış idealler satmaz ya da onları bir metaya indirgemez.Bilakis bunun yerine, belirlenmiş roller ve karşılıklı hak ve sorumluluklar aracılığıyla cinsiyetler arasındaki uyumu tesis eder. Dolayısıyla İslam'da kadın ve erkek birbirine rakip değil, bilakis birbirini tamamlayan, her biri adil ve Allah'ın yönlendirdiği bir sistem içinde kendi rollerini yerine getiren kişilerdir. Böylece Hilafet, tarihte kadınların haklarını, güvenliğini ve onurunu garanti altına alan tek devlet olmaya devam ediyor.

Artık hem Müslüman hem de gayrimüslim kadınların seküler feminizmin boş vaatlerini reddetmelerinin ve gerçek adalet ve korumayı İslam'da aramalarının zamanı gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İbrahim Atraş