- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt

بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Afgan Göçmenlerin Pakistan'dan Toplu Olarak Sınır Dışı Edilmesi Milliyetçi Rejimlerin Vahşetini Teyit Etmektedir
Haber:
On yıllardır Pakistan'da yaşayan yüz binlerce Afganlı, ülkeden sınır dışı edilmekle karşı karşıyadırlar.Pakistan, tüm "yasadışı yabancıların" ve Afgan kimliği taşıyanların, gönüllü olarak ülkeyi terk etmeleri ya da sınır dışı edilmekle karşı karşıya kalmaları için 31 Mart tarihine kadar süre tanımıştır.Bayramdan bu yana rejim, bu sınır dışı etme operasyonlarını yoğunlaştırdı ve binlerce kişi sınır dışı kamplarına gönderildi.Eylül 2023 ve Şubat 2025 tarihleri arasında, hükümetin Afgan sakinlerine karşı yürüttüğü sistematik kampanya yaklaşık 850.000 Afgan’ın sınır dışı edilmesine yol açmıştır.Bu yılın Ocak ayında Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'in ofisi, üç aşamalı bir yeniden yerleşim planının ana hatlarını çizdi:İlk aşama, belge taşımayan tüm Afganların yanı sıra 800.000 Afgan Vatandaşlık Kartı (Afgan göçmenler için Pakistan tarafından verilen bir kimlik belgesi) sahibinin derhal sınır dışı edilmesini içermektedir.İkinci aşama, 2006 yılında verilen ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından yayınlanan kayıt ispat kartına sahip olan ve sadece Haziran 2025'e kadar kalma muafiyeti tanınan 1,3 milyon Afgan’ın sınır dışı edilmesine odaklanacaktır.3. aşamaya gelince; üçüncü bir ülkeye taşınmayı bekleyen Afganların sınır dışı edilmesini ele alacaktır.Pakistan, bu vahşi ırkçı politikasını haklı çıkarmanın nedenleri olarak, "ulusal güvenlik" ve "kaynak yönetimini" gerekçe olarak göstermiştir.
Yorum:
Sınır dışı edilmekle karşı karşıya olan ya da fiili olarak sınır dışı edilmiş olan Afganların çoğu, Sovyetlerin Afganistan'ı işgalinden kaçtıktan sonra 1990'lardan bu yana Pakistan'da yaşamaktadırlar.Dolayısıyla onlarca yıldır, hayatlarını kurdukları, evlenip çocuklarını büyüttükleri, ticari işlerini kurdukları ve evlerini inşa ettikleri vatanları olan topraklarını, ebeveynlerinin uyruğu ya da doğdukları yer dışında hiçbir sebep olmaksızın terk etmek zorunda kaldılar. Sınır dışı edilmekle karşı karşıya olanlardan biri de ailesi 1990'lardan beri Pakistan'da yaşayan Muhammed Lal Han şöyle diyor: “Sanki Afgan olmak varlığımız için bir lanetmiş gibi görülmektedir.”
Pakistan, Afgan vatandaşlarını, suç faaliyetleriyle ilişkilendirerek ya da İslamabad'ın Afganistan'dan gelip faaliyet gösterdiğini iddia ettiği militan grupların ölümcül saldırılarından sorumlu tutarak, utanç verici bir şekilde şeytanlaştırmaktadır.Ancak bu suçlamalar, basitçe bu nakil planının ardında yatan bariz ve açık ırkçılığı gizlemektedir.Pakistan temel olarak, ülkede barışçıl bir yaşam sürmeye çalışan tüm toplumun imajını,ırkçı milliyetçi rejimlerin davranışları gibi bireylerin suç teşkil eden eylemlerini çarpıtmaktadır!Yetkililer, sanki farklı bir ülkede doğmak ya da farklı bir milliyete mensup ebeveynlere sahip olmak ciddi bir suçmuş gibi,çocuklarıyla birlikte yalnız kalan kadınlar da dahil olmak üzere masum Afgan Müslümanların evlerine baskın düzenleyip onları hapishane hücrelerine ya da sınır dışı kamplarına götürmek için polislerini kullanmaktan hiç utanmıyor!Hatta Pakistan vatandaşı olan kadınlarla evlenen bazı Afgan erkekler, sınır dışı edildiklerinde eşlerini geride bırakmak zorunda kalmaktadırlar.
Müslümanların, asli toprakları nedeniyle maruz kaldıkları bu insanlık dışı muamele, büyük zulüm ve utanç verici aşağılama, sömürgeci Batılı ülkeler tarafından, bölgeyi kontrol etmek ve bunu korumak amacıyla Müslümanları bölüp zayıflatmak için Müslüman ülkelere ihraç edilen yozlaşmış milliyetçilik mefhumundan kaynaklanmaktadır.Dolayısıyla bu, şu anda Müslüman ülkelerin başına bela olan rejimlerde pekiştirilmekte ve bu rejimler tarafından teşvik edilmektedir.Ayrıca bu milliyetçi rejimler, devletlerindeki diğer Müslümanlarla aynı imanı ve dini paylaşmalarına rağmen, sırf farklı bir topraktan geldikleri için Müslüman kardeşlerini yabancı veya yasadışı göçmen olarak tanımlamakta veya onları devlet düşmanı olarak tasvir etmektedirler!
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, milliyetçilik hakkında şöyle buyurmuştur: دَعُوهَا فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌ “Onu (milliyetçiliği) terk edin çünkü o kokuşmuştur.” Ve şöyle buyurmuştur: لَيْسَ مِنَّا مَنْ دَعَا إِلَى عَصَبِيَّةٍ وَلَيْسَ مِنَّا مَنْ قَاتَلَ عَلَى عَصَبِيَّةٍ وَلَيْسَ مِنَّا مَنْ مَاتَ عَلَى عَصَبِيَّةٍ “Irkçılığa (asabiyyeye) çağıran bizden değildir; ırkçılık için savaşan bizden değildir; ırkçılık üzere, asabiyye uğruna ölen bizden değildir.” Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” [Hucurat 10] Ve yine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: لَا يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لِأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ “Sizden biriniz kendi nefsi için sevdiğini, kardeşi için de sevmedikçe iman etmiş olmaz.” Ve yine şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ، لَا يَظْلِمُهُ، وَلَا يَخْذُلُهُ، وَلَا يَحْقِرُهُ، التَّقْوَى هَا هُنَا، - وَيُشِيرُ إِلَى صَدْرِهِ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ - بِحَسْبِ امْرِئٍ مِنْ الشَّرِّ، أَنْ يَحْقِرَ أَخَاهُ الْمُسْلِمَ، كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ؛ دَمُهُ، وَمَالُهُ، وَعِرْضُهُ “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez; onu yardımsız bırakmaz; onu tahkir etmez. (Üç defa kalbine işaret ederek) Takva şuradadır. Müslüman kardeşini hakir görmesi kişiye kötülük olarak yeter. Her Müslümanın namusu, kanı, malı ve onuru Müslümana haramdır”
Dolayısıyla bu zehirli ve yozlaşmış milliyetçilik mefhumu ya da milliyetçi devlet siyaseti, şer'an haramdır ve dinimizden bir sapmadır.Şayet yabancı, yasadışı, istenmeyen ya da halk düşmanı gibi bir şey varsa o da bu yozlaşmış mefhum ve ülkemizde yeri olmayan ve kendisinden kurtulup ortadan kaldırılması gereken bu sapkın milliyetçi rejimlerdir.Bu rejimlerin İslam'ı tamamen tahkir ettikleri ve Allah Subhanehu ve Teala'ya ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bağlılıkları ve itaatleri olan Müslümanları yönetmeyi hak etmedikleri gayet açıktır.
Milliyetçilik, ulus-devlet sistemleri ve siyaset, İslami kardeşlik mefhumunu baltalamaktadır.Zira İslam ülkelerindeki milliyetçi rejimler bunları, Filistin'de olduğu gibi Müslümanlar zulme maruz kaldıklarında veya katledildiğinde, askeri müdahalede bulunmamak için bahane üretmek ve onları yabancı topraklardaki yabancılar ve İslam'da kardeş olarak görmemek için kullanmaktadırlar.Ya da Rohingya Müslümanları ile birlikte Bangladeş, Malezya ve Endonezya'da gördüğümüz gibi, kendi ülkelerinde güvenli bir sığınak arayan zulüm görmüş Müslümanların kitlesel olarak geri gönderilmesini meşrulaştırmak için kullanmaktadırlar.Bu nedenle Müslümanlar olarak bizlerin, her türlü milliyetçiliği kesin olarak reddetmemiz ve buna dayalı tüm politikalara, planlara, yasalara ve sistemlere karşı durmamızın yanı sıra toplumlarımızda bunu destekleyen ve uygulayan yöneticileri ve rejimleri kökünden söküp atmamız gerekmektedir.Ayrıca sömürgeciliğin dayattığı ve ülkelerimizin arasını ayıran ulusal sınırlardan kurtulmamız ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurarak İslam ümmetini birleştirmek için çalışmamız gerekir; zira Allah Subhanehu ve Teala'nın farz kıldığı şeylere göze İslam ümmetini birleştirmenin pratik yolu ve İslam şeriatının emrettiği ve geçmişte de olduğu gibi cinsiyetleri, ırkları, mezhepleri veya doğum yerleri ne olursa olsun tüm Müslümanlara koruma sağlayacak ve onları kanun önünde aynı haklara sahip eşit tebaalar olarak görecek olan Hilafettir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esma Sıddık