- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Trump'ın Demokratlara Yönelik Saldırısı: Demokrasiye Karşı Bir Darbe Mi, Yoksa Demokrasinin Sahteliğini İfşa Etmek Mi?
Haber:
ABD Başkanı Donald Trump, Demokratların performansını, oy verme sistemini, göçmen politikalarını ve hükümetin kapanmasını eleştiren bir dizi sert açıklamalar yaparak Cumhuriyetçilerin kararlı adımlar atmasının zamanının geldiğini vurguladı. (El Cezire Ağı)
Yorum:
Donald Trump'ın Amerikan siyasi sahnesinde yükselişinden bu yana, dünya onun söyleminin doğası ve siyasi rakipleriyle iletişim üslubu konusunda yaygın bir tartışmaya tanık oldu.Bazıları onu Amerika'yı “kaybolan büyüklüğüne” yeniden kavuşturmak isteyen bir reformcu olarak gördüğünü açıklarken, diğerleri onu demokratik değerlere doğrudan bir tehdit olarak değerlendiriyor ki geriye şu en önemli soru kalıyor: Trump'ın Demokrat Parti'ye yönelik saldırısı sadece normal bir siyasi çatışma mı, yoksa özünde Amerikan demokrasisine karşı bir darbe mi vardır?
Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyaya her zaman “demokrasinin koruyucusu” ve “özgürlüğün sembolü” olarak sunmuştur ancak gerçeklik bu demokrasinin çoğu zaman siyasi dürüstlüğün bir modeli değil, bir tahakküm aracı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Zira Amerikan sistemi, diğer kapitalist sistemler gibi, halkın iradesinden ziyade büyük çıkarların, dev şirketlerin ve Siyonist lobi gruplarının tahakküm ettiği partizan çatışmaya dayanmaktadır.
Bu bağlamda, Trump'ın Demokratlara yönelik saldırısı, Amerikan sisteminin kalbindeki bir iç patlamadan kaynaklanmakta olup devletin mafsallarına tahakküm eden elit sınıf ile siyasi karar alma sürecinde artık seslerinin hiçbir etkisi olmadığını hisseden Amerikan halkı arasındaki gerçek çatışmayı ortaya koymaktadır.
Trump'ın Amerika'daki orta sınıf ve yoksul kesimlerin duygularına hitap eden popülist bir söylemi olduğu konusunda şüphe yoktur ancak aynı zamanda bu söylemi, kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde de kullanmaktadır.Zira onun demokratlara yönelik saldırısı, demokrasiye olan ilgisinden değil, gücünü ve etkisini geri kazanma arzusundan kaynaklanmaktadır; ama yine de söylediği şeyler, hem kendi halklarının, hem de onların medeniyetleriyle sırtlanlaşmış bizim halklarımızın gerçek bir değerlendirme yapmasına kapı aralıyor; peki Amerikan demokrasisi gerçekten nezih mi, yoksa yüzlerin değiştiği ama çıkarların aynı kaldığı bir tiyatro mudur?
Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki düşmanca söylemin yükselmesi, demokrasinin sahteliğini ifşa etmekte olup şu anda bizler, gergin bir siyasi ortamla karşı karşıyayız; zira demokratlar, Trump'ı demokrasiye karşı darbe girişiminde bulunmakla suçlarken, Cumhuriyetçiler ise rakiplerini seçimlere hile karıştırmak ve medyayı ve yargıyı kontrol etmekle suçlamaktadır.
Bu soğuk savaş, demokrasinin insanların zihinleri ve hayalleri dışında hiçbir zaman uygulanmayan ve asla uygulanamayacak olan hayali bir fikir olduğunu ve gerçekte de demokrasinin elitlerin çıkarlarını koruyan kırılgan bir kılıf olduğunu ortaya koymaktadır.
Müslümanlar olarak bizler, Batı'da yaşananların bir değerler çatışması değil, bir güç ve nüfuz çatışması olduğunu anlamalıyız. Batı demokrasisi İslam'ın bir alternatifi olamaz; çünkü İslam'da yönetim, propaganda, para ve medya nüfuzuna değil, Yüce Allah'ın huzurunda adalet ve hesap vermeye dayalıdır.
Bizim davetimiz, ideolojiye dayalı Rabbani sistemimize olan güvenimizi yeniden kazanmaya yönelik bir davet olup, وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ “Onların işleri, aralarında danışma (şura) iledir.” [Şura 38]Siyasi partilerin kaprislerine, paranın ve medyanın tahakküme yönelik bir davet değildir.
Trump'ın Demokratlara yönelik saldırısı, Amerikan siyasi örflerine yönelik bir isyan gibi görünse de, gerçekte ise bizzat Batı demokrasisinin krizini yansıtan bir aynadır.Dolayısıyla bu, sadece demokrasiye yönelik bir darbe değildir; aksine demokrasinin sahteliğini ortaya koymakta olup demokrasi ise, Allah'ın izniyle yakında onun vefatını ve defnini ilan etmek için Hilafet Devleti'ni bekleyen bir ölüdür. Bizim sorumluluğumuz, kalkınmanın yolunun Batı'yı taklit etmekten değil, aksine kimliğimize, şeriatımıza ve Allah'ın bizim için istediği adalete dönmekten geçtiğinden emin olmamızdır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulazim Haşlemon



