Pazar, 22 Muharrem 1446 | 2024/07/28
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Lozan Zafer Değil Hezimettir, Cumhuriyet Fazilet Değil Zillettir

بسم الله الرحمن الرحيم

Lozan Zafer Değil Hezimettir, Cumhuriyet Fazilet Değil Zillettir

Haber: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir resepsiyon verdi. Resepsiyonda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 93 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarihten silinmeye çalışılan bir milletin şahlanışının sembolü olduğunu vurgulayarak, “Cumhuriyeti bir kopuş olarak değil, bir devamlılık, yeni ve daha güçlü bir başlangıç olarak görmeliyiz.” dedi.

Yorum: Bundan bir ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlara yaptığı bir konuşmada Lozan Antlaşması hakkında aynen şu cümleleri kullanmıştı: “Tarihte bize ne yaptılar. 1920’de bize Sevr’i gösterdiler. 1923’te bizi Lozan’a razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. Şöyle bağırsan duyulacak adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi." Erdoğan bu açıklamasını, Ak Parti’nin Gülen grubu ile daha önce ittifak kurmasından dolayı laiklerin kendisine çok yoğun saldırı başlattıkları bir dönemde yaptı. Yani bir manada laiklere, uzlaşma buraya kadar mesajını verdi. Ama aslında aynı Erdoğan daha önce yani 15 Temmuz’dan tam 9 gün sonra 24 Temmuz 2016 tarihinde Lozan Antlaşmasının yıldönümü sebebiyle resmi yazılı bir mesaj yayınlamış ve şöyle demişti: “Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu anlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir.”

Şimdi buradaki çelişkiyi sorgulamadan önce yukarıdaki haberde bu durumu izah etmek için alıntıladığım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 29 Ekim resepsiyonunda Cumhuriyet ile ilgili yaptığı açıklamayı tekrar paylaşayım; Erdoğan Cumhuriyet’i tarihten silinmeye çalışılan bir milletin şahlanışının sembolü olarak görüyor ve ekliyor; “Cumhuriyet bir kopuş değil bir devamlılık ve yeni bir başlangıçtır.”

Şimdi biz bu işin içinden nasıl çıkacağız? Önce soru şu; Lozan bir zafer mi değil mi? 29 Eylül 2016 tarihinde muhtarlar buluşmasında yaptığı konuşmaya bakılırsa, Lozan bir zafer değil aksine hezimet. Eyvallah… Ancak 24 Temmuz 2016 tarihinde yani daha önce, Lozan’ın yıldönümü münasebetiyle yayınladığı resmi mesajda ise Erdoğan, Lozan’ı yeni kurulan devletin tapusu niteliğinde görüyor. Anadolu halkının inanç cesaret ve fedakârlığıyla elde ettiği başarısını, Lozan’da diplomatik bir başarı ile M. Kemal ve İnönü’nün tescil ettirdiğini söylüyor. Bir de peşine bu “başarının” mimarlarını rahmetle anıyor. Tekrar soruyorum; Lozan zafer mi yoksa hezimet mi, siz ne anladınız?

Gelgelelim Lozan ile Cumhuriyet arasındaki gizli meseleye… Yani Lozan’a nasıl gidildiğine ve Cumhuriyet’in nasıl ilan edildiğine…

20 Kasım 1922’de Lozan Konferansı açılıyor. Ankara Hükûmeti adına konferansa Rauf Orbay gitmesi gerekirken Mustafa Kemal, İsmet İnönü’yü gönderiyor. İngiliz heyetine başkanlık eden Lord Curzon yapılan gizli görüşmelerde Türklere “bağımsızlık” verilebilmesi için dört şart sunuyor. Bu şartlar şunlar 1- Hilafet tam manasıyla ilga edilecek. 2- Halife hudut dışına sürülecek. 3- Halife’nin Mallarına el konulacak. 4- Devletin laikliğe dayandığı ilan edilecek.

M. Kemal İngilizlerin bu şartlarını yerine getirebilmek için önce meclisin tüm yetkisini eline geçirmeyi planlıyor. Zira meclisteki mebusların çoğunun bu şartlarda bir antlaşmaya razı olmayacağını biliyor. 29 Ekim 1923 tarihinde toplanan mecliste oluşturulan suni hükümet krizini çözmek için hile ile tüm yetkiyi eline alan Mustafa Kemal kürsüye çıkıp şöyle diyor. “Bu düzeni değiştirmeniz gerekiyor. Bunun için de Türkiye'nin seçimle iş başına gelen bir cumhurbaşkanının idaresi altında cumhuriyet olmasına karar veriyorum." Mebusların %40’ı bu karara itiraz edip oylamaya katılmasa da Ankara hükümeti, işgalci müttefik kuvvetler komutanı İngiliz General Sir Harrington’un himayesinde ve Lord Curzon’a sadakat üzerinde Cumhuriyeti ilan ediyor.

Şimdi tekrar başa dönelim ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soralım; 29 Ekim 1923’te ilan edilen bu Cumhuriyet hangi milletin şahlanışı? Cumhuriyet inkılaplarına karşı geldikleri için meydanlarda darağaçlarında sallanan milletin şahlanışı mı? Cumhuriyet’in ilanını duyduktan sonra Ankara hükümetine başkaldıran milletin şahlanışı mı? Cumhuriyet’i ilan edip Hilafeti kaldıran M. Kemal ve arkadaşlarını hain ilan eden milletin şahlanışı mı? İslam, şeriat ve Hilafete baş koyan Şeyh Said, İskilipli Atıf ve Nene Hatun’un şahlanışı mı? Yoksa içkili masalarda, kadınlı erkekli balolarda, dine ve Kur’an’a küfredenlerin milletinin şahlanışı mı?

Kimin şahlanışı?

Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Mahmut Kar

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER