Cumartesi, 11 Şevval 1445 | 2024/04/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
HDP Operasyonu

بسم الله الرحمن الرحيم

HDP Operasyonu

Haber:

TBMM’de dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından haklarındaki soruşturmalar kapsamında ifade vermeye gitmeyen HDP’lilere yönelik önceki gece yarısı (04.11.2016) operasyon düzenlendi. Gözaltına alınan HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile 7 milletvekili tutuklandı. 2 vekil yurtdışında, 1 vekil ise aranıyor. Sırrı Süreyya Önder dâhil 3 vekil ise serbest bırakıldı.

[Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/tutuklu-yargilama-40268956]

Yorum:

Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin anayasa değişikliği, 20 Mayıs’ta 376 oyla TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletvekilliği dokunulmazlıklarıyla ilgili, Anayasada değişiklik yapılmasını öngören 6718 sayılı Kanunu 7 Haziran 2016 tarihinde onaylamıştı. 138 milletvekili hakkında toplam 667 dosya bulunuyor. Bu dosyalardan 405'i HDP milletvekillerine ait. HDP ve bazı CHP milletvekilleri daha önce dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin kanun teklifinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş ancak mahkeme bu başvuruyu reddetmişti. Mahkeme’nin 'Gelin ifade verin' çağrısına olumlu yanıt vermeyen HDP Milletvekillerine 04.11.2016 tarihinde gözaltı ve ardından da Eş Genel Başkanlar Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ın da olduğu 7 Milletvekili tutuklandı. 3 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 2 vekil yurtdışında, 1 vekil ise aranıyor.

Türkiye, Kürt meselesine ilişkin bir ileri iki geri şeklinde konjonktürel olarak devam ediyor. Ak Parti 2005 yılından 2013 yılına kadar savunduğu ne varsa bugün tersini söylüyor. Yine bu yıllar içerisinde kiminle ittifak kurduysa onunla düşman. 3 yıl içerisinde Türkiye’de; “Gezi Olayları”, “17-25 Operasyonları”, “6-7 Ekim Kobani Eylemleri” “15 Temmuz Darbe Girişimi” ve onlarca “kanlı terör eylemi” gerçekleşti. İşte bu durum Türkiye’de siyasi dengeleri ve ittifakları tamamen değiştirdi.

PKK’nin Temmuz 2015’te başlattığı şehir savaşları; özerklik ilanları, hendek çatışmaları ve 1 Kasım seçimleriyle birlikte daha da şiddetlenerek devam etti. PKK’nın Suriye’de yüklendiği misyon ve uluslararası güçlerden aldığı destek, Güneydoğu’yu egemenlik savaşı alanına çevirdi. Devlet ise bu durumu varoluşsal olarak algılayarak sert güvenlik önlemleriyle karşılık verdi.

Diğer taraftan dokunulmazlıkların kaldırılması, kayyum uygulaması, Akademisyenler bildirisine karşı verilen iktidar, idare ve yargı tepkisi, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) gazete ve dergilerin kapatılması ve onlara destek veren aydınlara yönelik soruşturmalar “Kürt meselesine” ilişkin, devletin tekrar güvenlik siyasetine döndüğünü bize göstermektedir.

Böylece çözüm süreci benzeri süreçler tamamen kapanmış, yerini tedbir ve asayiş unsuruna bırakmıştır. HDP’nin, Suriye’nin Kuzeyi ile ilgili yaşanan gelişmeleri iç siyasete dönüştürme gayretleri, yine bölgedeki PYD ilerleyişinin yarattığı endişe, bölünme korkusu, tarihi milli sınırlar hassasiyeti Türkiye’nin tedbirlerini arttırmıştır.

Sonuç olarak bu tutuklamalar, 15 Temmuz sonrası KHK’lerle yürüyen iktidarın, PKK ve siyasi uzantısıyla mücadele için de olanak sağlamış ve elini kolaylaştırmıştır. Amerika’nın Rakka operasyonunda PYD’yi kullanacağı gittikçe netleşiyor. Durum böyle olunca devlet, Türkiye’deki PKK’nın siyasi uzantısının alanını daraltıyor. Bu durum bölgeye, HDP’ye ve oylara nasıl yansıyacağını ise ileride göreceğiz. İktidar, Başkanlık sistemiyle alakalı olarak da bu durumu fazlasıyla istismar edeceğinden hiç şüphe yoktur. Geçmişte parti kapatılıyor ve yerine yenisi açılıyordu. Şu an yaşanan durum ise parti kapatmadan “kişilere” ceza veriliyor. Devlet aklı bu şekilde cezalar vererek, HDP’yi dönüştürme amacıyla birlikte konjonktürel tedbirler alıyor.

Cumhuriyetin kurucu kadrosu tüm Müslümanların arasındaki İslam bağını ve Hilafet’i ilga ederek yerine laik Türk milliyetçiliğini koymuştu. Böylece ümmetten bir ulus yaratmak istiyorlardı. Cumhuriyet kurulduğunda kendisine belirlediği iki düşman vardı. Bunlardan birincisi İslam diğeri ise Müslüman Kürt halkıydı. Ak Parti ılımlaştırma yolu ile İslam problemini nasıl “hal” ettiyse, “Kürt sorununu” da “hal” edecekti. Bu nedenle bölge neredeyse tamamen örgütün eline verilmişti. Ama Suriye’de ki fiili durum tüm planları altüst etti. Halk ise devlet ile örgütün arasında kaldı. FETÖ ve Ak Parti arasında bozulan uzlaşma gibi Suriye meselesiyle birlikte HDP-PKK ile de uzlaşı ve “çözüm süreci” bozuldu. Şimdi taraflar iki düşman oldu. Düşmanlar, birbirine neyi reva görüyorsa öyle saldırıyorlar. Olan yine aradaki masum Kürt çocuklara ve halkımıza oluyor.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Osman Yıldız

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER